|
Karlı hava diyalogları

“Nasılsın?”

“İç güvenlik paketi görüşmelerinden hallice...”

*

“Kartopu oynayalım mı?”

“Canına mı susadın?”

*

“Kardan adam yapalım o zaman.”

“Onun da tehlikesi olabilir.”

“Abartma canım, ne tehlikesi olacak?”

“Biri çıkar da bana benzetmeye çalışmışsınız fakat çok çirkin yapmışsınız deyip bıçakla saldırırsa?”

*

“Madem öyle, kızak kayabiliriz.”

“Kayarken birine çarparız. O da çeker vurur.”

“O halde sadece karda yürüyelim.”

“Olmaz. İlle bir şey yapmak zorunda mıyız? Evde oturup pencereden bakmak yeter bence.”

“Yürümek de mi sakıncalı sence?”

“Kesinlikle... Kaymaktan ve düşmekten korkuyorum.”

“Kaymaktan korkma, düşmekten kork...”

*

“Bugün arabanı çıkarmadın galiba?”

“Hayır. Olduğu yerde duruyor. Üstünde yarım metre kar.”

“Kış lastiğin yok muydu?”

“Var ama yeterli değil ki. Sokaklar da diz boyu karla dolu. Bu son karda, sanıyorum ki belediye sadece Sayın Başkan’ın geçeceği yolları tuzlamış.”

*

“Minibüsle mi geldin bugün?”

“Hayır. Henüz panik butonu konmadığı için otobüse binip geldim.”

*

“Bu karlı havada okunacak iyi bir kitap tavsiye eder misin?”

“Bahaettin Karakoç’un Kar Sesi iyi gider şimdi. İşte bak oradan senin için seçtim: ‘Bir sevgi oylumu mor menekşe’ şiirini...”

“Oku bakim...”

*

“Sevgi olmasa, / Üşürdüm kuytularda ey dost! / Karanlığın rüzgârı dalgalandıkça, / Sevgidir çoğaltan soyumuzu; / Sevgiliyi andıkça.

Şiir olmasa, / Olur muydum sanki şimdi ben? / Geçmişin ve geleceğin dilidir şiir. / Ne zaman yakalasa beni içimden, / Nadide çiçeklerden bir iksir.

Umut olmasa, / Yürekte ne ışıyacaktı kandil kandil? / O umutlar ki her zaman bir kutlu asa, / Yeşertir en çorak gönül topraklarını / Çil çil!

Düş olmasa, / Tükenir miydi hiç penceresiz geceler? / Can kendini vururdu yokuşa, / Kilitli kapılar gibi / Birbirine kilitlenirdi bilmeceler.

Hülyâ olmasa, / Ruh nasıl hicret ederdi tâ yıldızlara? / Şiir, düş, umut ve hülyâ / Bir sevgi oylumu mor menekşe; / Selâm kaleme kâğıda.

Sabır olmasa, / Nasıl yumuşatacaktık ayrılığın kemiklerini? / Hayatlarımızla bağlı olmasak toprağa, / Ezgilerle karıştırıp kimyasını / Böylesine koklayabilir miydik çiçeklerini?

Hasat vaktidir şimdi, / Şiirin en güzel sabahı, / Sevginin ak topuklarını yüreğe vurduğu an, / Ne ışık, ne rüzgâr, ne de sular uyayabilir artık; / Dipdiri bir medeniyettir kan...”

*

“Senden epeydir şiir dinlememiştim. İyi geldi.”

#İç güvenlik paketi
#Kartopu
#Yürek
9 yıl önce
Karlı hava diyalogları
Türkiye olmadan Doğu Akdeniz’de denklem kurulamaz
“Almanlar et başında”
Varsıllar vergi ödemesin!
Amerikan Evanjelizminin Trump’la imtihanı
Genişletilmiş teröristan projesi böyle çöktü