|
Kral değişince değişen dengeler
Suudi Arabistan Kralı Abdullah bin Abdülaziz'in ölümünden beri Orta Doğu'da büyük bir hareketlilik, gözle görülür değişiklikler var. 2015 yılının şu ana kadarki bölgedeki en kayda değer gelişmesi buydu herhalde. Abdullah'ın yerine tahta geçen Selman bin Abdülaziz, cenazenin ardından kısa bir süre sonra Yemen'de İran destekli Husi hedeflerin ilerleyişini durdurmak üzere 'Kararlılık Fırtınası' adı altında bir operasyon başlattı. Türkiye'nin de desteğini açıkladığı Suudi öncülüğündeki operasyona çok sayıda ülke destek verirken ABD de bu yönde farklı bir tavır sergilemedi.

Bölgenin bize en yakın ve bizi en çok ilgilendiren çatışma alanlarından biri olan Suriye'de yaşanan gelişmeler de kuşkusuz bununla alakalı. Esad rejimine karşı savaşan Suriyeli muhaliflerin İdlib'de ardı ardına kazandığı zaferlerle başladıkları yürüyüşün hemen öncesinde, Esad rejimiyle İran destekli milislerin Türkiye sınırına yakın Türkmen Dağı ve İdlib'e doğru yoğun bir hareketlilik içerisinde olduğunu gözlemlemiştik. İran ve P5+1 ülkeleri arasında nükleer konusunda varılan ön mutabakat İran'ın Suriye'de işgalden farksız hale gelen agresif elini daha da güçlendirmişti. Örneğin Keseb, bugün artık İranlı güçlerin elinde ve Esad rejimi askerlerinin dahi Keseb'e giriş çıkışları İranlılar tarafından kontrol ediliyor. Uzun zamandır uyur vaziyette olan Lazkiye'deki rejim yanlısı güçlerin pozisyonlarından çıkararak İdlib'e doğru hareketlenmesinin ardında da, İran'ın hızlı davranıp uzun zamandır almak için çabalayıp başarılı olamadıkları Halep'e doğru ilerleme amacı vardı.

Lakin Ahrar eş Şam, Cündül Aksa, Ceyşül Sünne, Feylak eş Şam, Liva el Hak ve Ecnad eş Şam ile Nusra Cephesi'nin dahil olduğu yedi muhalif gruptan oluşan Fetih Ordusu'nun ardı ardına kazandığı zaferlerde önce İdlib, ardından Cisr el Suğur ve devamında İdlib kırsalında pekçok kritik noktanın ele geçirilmesiyle beraber ibre tersine döndü; Lazkiye'de hareketlenmeye başlayıp Halep'e destek sağlamaya çalışan İran destekli güçlerin hamlesi havada kaldı ve Halep-Lazkiye arasındaki rejim güçleri bağlantısı kesildi.

Muhaliflerin bundan sonraki hedefi Lazkiye. Lazkiye, Suriye'deki savaşın kilit bölgelerinden biri. Alevi nüfusun yoğun olduğu sahil bölge Esad'ın yumuşak karnı. Muhaliflerin bu bölgede ilerlemesi durumunda sahil bölgesindeki köy ve kasabaları boşaltmak zorunda kalacak olanlar doğu-batı hattında IŞİD ve deniz arasına sıkışıp kalacaklar. Yönelebilecekleri tek yön Şam; bu risk ve bölgedeki Alevilerin artan şikayetleri Esad için büyük bir baskı oluşturuyor. Öte yandan Lazkiye'nin güneyinde Rusya için kritik önem arz eden Tartus'a yönelik tehditin artması durumunda, Putin zaten arkasında artık istemeye istemeye durduğu Esad'ı tamamen terk etmek zorunda kalabilir.

Bunlar elbette hemen olacak şeyler değil. Ancak Esad rejimi de İran da rüzgarın son iki yıldır estiği yönden esmediğini görüyor. Ve fakat ikisinin de gelişmelere olan tepkisi farklı. Örneğin rejimin askeri kamp olarak kullandığı Karmid'deki tuğla fabrikasında yaşanan çatışmaların ardında Türkiye'nin büyük desteğinin olduğunu söyleyen Suriye devlet televizyonunun, bunu 'Erdoğan'ın Ak Saray'ı bitirmek için tuğlaya ihtiyacı olduğu' gibi bir safsataya bağlayacak hale gelmesi, ya da İdlib'deki mağlubiyeti destekçilerine açıklamaya çalışan Şebbiha'ların 'O gün oruçluyduk, o yüzden savaşmadık' gibi argümanlara sarılmaya başlaması, psikolojik üstünlüğün de değiştiğinin bir göstergesi. Buna bağlı olarak, bazı kaynaklar, İdlib'in intikamını almak isteyen Esad'ın Türkiye'ye roket saldırısı düzenlemeyi dahi düşünecek kadar kontrolünü kaybettiğini söylemekteler. “Bu saldırıyı yapıp suçu Suriyeli muhaliflerin üzerine mi atmayı istiyor?' diye sorduğumda aldığım cevapsa hayli ilginç: “Hayır, Türkiye'deki muhalefetin üstüne atmayı düşünüyor.” Türkiye'de Esad'a destek vereceğim diye siyaseten doğruculuk çizgisinden bile sapmayı göze alanların, düştüğü durumu varın siz düşünün.

Kaynaklarım, Esad'ın böyle büyük bir saldırı için İran'dan destek istediğini, ancak karşılık bulamadığını söylüyor. Bunun tahminimce en az iki sebebi var: Birincisi İran, Suriye'deki işgal sürecinin istediği gibi gitmeyebileceğini görüyor, Esad kadar delirmiş durumda değil ve elbette ki Esad uğruna kaybedeceği bir bir dünya savaşını çıkarmak istemiyor. İkinci neden, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, Türkiye'nin İran'ın bölgeyi domine etme çabalarını kabul etmeyeceğini söylemesinin hemen ardından, bu girift savaşa at gözlüğüyle bakanların garipsediği halde İran'a yaptığı günübirlik ziyareti ertelemeyip baskılara rağmen gerçekleştirmiş olması. İran, Erdoğan'ın bu yaklaşımıyla verdiği mesajı görüyor; bölgede ve Suriye'de tüm yaptıklarına rağmen, hala vazgeçme şansı olduğunu görüyor ve bunu bir süre daha elinde tutmak istiyor. Bunun yanısıra Suudi Arabistan Kralı Selman'ın, İran'a karşı çok daha sert politikalar izlenmesi gerektiğini savunan İçişleri Bakanı Prens Muhammed bin Nayif bin Abdülaziz'i veliaht olarak ataması sonrası İran, Türkiye'ye karşı hamle yapıp kendine karşı oluşan hattı daha da güçlendirmek istemeyecektir. Tam da bu yüzden, Cisr-el Şuğur'un rejim tarafından kaybedilmesi sonrası, sınırlarımız içinde daha önce

Suriye'de yaşanan gelişmelerle paralel olarak yaşadığımız üzücü gelişmelerden birini yaşamadık.

2013 yazında yaşanan bölgesel gelişmeler ve Suudi Arabistan'ın başını çektiği Müslüman Kardeşler düşmanlığına bağlı olarak Suriye'de muhaliflerin, İran'dan, Rusya'dan, Hizbullah'tan hatta Türkiye'deki destekçilerinden ve dünyadan destek alan rejime karşı verdikleri savaşta yalnız bırakıldıkları için kaybettikleri kazanımlar, önümüzdeki günlerde geri alınabilir. İki yıldır muhaliflerin birleşemediği ve birbirine düştüğü için kaybettiği düşünülüyordu hep; aslında muhalifleri destekleyenlerin birbiriyle alıp vermedikleri olduğu için bu kadar büyük bir zamanın kaybedildiği şimdi anlaşılmış oluyor. Yeni Kral Selman'ın önceliklerinin, Kral Abdullah gibi Müslüman Kardeşler ve Türkiye karşıtlığı olmadığını görebiliyoruz. Zira Körfez ülkeleri Türkiye ve İhvan'a karşı bilenirken İran atı alıp Üsküdar'ı geçeli çok oldu. Bakalım kral değişince değişen dengeler ve önümüzdeki günler bize neler gösterecek?
#esad rejimi
#suriye
#Körfez ülkeleri
9 yıl önce
Kral değişince değişen dengeler
“Almanlar et başında”
Varsıllar vergi ödemesin!
Amerikan Evanjelizminin Trump’la imtihanı
Genişletilmiş teröristan projesi böyle çöktü
İsrail’le ticaret ve Deutsche Welle