|
Yaşanacak bir kader

Dikkat edilirse, bütün basında Tayyip Erdoğan ve Yeni Oluşum''un rüzgârı esiyor. Aynı zamanda yüreklere korku düşmüş durumda.

Herkes, kendisine göre ahkâm kesiyor. Meselâ Avni Özgürel, Tayyip Erdoğan''ın tabiî çevresinden sıyrılarak, büyük sermaye ve büyük medya nezdinde meşruiyet arayacağını iddia ediyor.

Bu ne hüsnü kuruntu! Tayyip Erdoğan, gidip güç odaklarına teslim olsa, onun oy tabanı, kendisini millete ihanet etmiş gibi görür.

Avni Özgürel, -bana dokunmadan hiç yapamaz- Erdoğan''ın büyük basınla (Herhalde Aydın Doğan''ı kastediyor) barışmak için, benimle de arasına mesafe koyacağını belirtiyor. (Belki de temenni ediyor.)

Dikkate almaya değer bir düşünce değil. Özgürel, Tayyip Erdoğan''ı da, Yeni Oluşum''un kadrosunda yer alanları da yakından tanımadığı için, bu yanılgıya düşüyor.

Değerli arkadaşım Özgürel sana bir çift sözüm var:

Tayyip Erdoğan''ın büyük basınla yakın ilişki kurması için, Nazlı Ilıcak ile arasına mesafe koyması yetmez. Ya Kartal Cezaevi''nde bir hücre, ya da Swiss Otel''de bir suite daire kiralamalı. Bu sözlerimin kerametini anlamak için, Aydın Doğan''a danışabilirsin. Unutkanlık hali... ona bir de Çeçen baskınını hatırlatıver.

Yeni Oluşum ve taşra

Yeni Oluşum, güç odaklarına, kamudan beslenen çıkarcı sermayeye, gelir dengesizliklerine karşı, halkı temsil edecek. Bu haliyle, İstanbul dükalığı karşısında, Anadolu''nun sesi ve sağduyusu olacak.

Temeldeki meseleyi kavrayanlar yazıyor. Meselâ Hürriyet''ten Serdar Turgut... taa Demokrat Parti döneminden beri tanıdığımız halka tepeden bakan o tavrı yeniden sergilemekte beis görmüyor:

"...Sizi bilmem ama, ben, bu taşralı seçmenlerce omuzlanıp, iktidara koyulacak zihniyet tarafından yönetilmek istemiyorum. 1920''ler ruhunu özümsemiş, Batılı Türkiye''yi özleyen, Türkiye''nin o özlenen geleceğine -taşralı çoğunluğa rağmen- yürüyebilme potansiyelini gören insanlar var. Taşra, kendisine konuşmaya başlayan bu yeni oluşumu gayet iyi anlıyor. Çünkü partiyi oluşturanlar da, taşralı zihniyete sahip olduklarından, onlarla nasıl konuşacaklarını çok da iyi biliyorlar. Yeni Oluşum''un ortaya koyduğu bir Türkiye hayali bu yüzden yok. Çünkü taşralı zihniyet hayal kuramaz."

Çelişkili unsurlar

Avni Özgürel ile Serdar Turgut''un yazıları birbiriyle çelişen unsurlar taşıyor. Özgürel, Tayyip Erdoğan''ın, kendisini seçkinlere beğendirme çabasıyla, sırtını esas tabanına -muhafazakâr, taşralı, fakir, ezilen insanlara- döneceği varsayımına dayanırken, Turgut, Yeni Oluşum''un Anadolu''dan aldığı destekle dalga dalga güçlenip, merkezi ele geçireceği kaygısını taşıyor.

Eğer Tayyip Erdoğan Özgürel''in dediği gibi, Büyük Basın''ın (!) ve onu temsil eden -meselâ Dinç Bilgin''in- gözüne girerse, soygunların takipçisi olmaktan vazgeçecek demektir. Veyahut Büyük Basın''ın (!) gözüne girmek için, RTÜK Yasası''na rağmen kazanılan kamu ihalelerini görmezden gelirse, yani Aydın Doğan''ın nabzına göre şerbet verirse, milletin gözünden çıkar.

O zaman, o da, blaser ceketi, kumral saçları, beyaz çehresi, düzgün Türçesiyle, belki Gümüşhaneli, karayağız, Aydın Doğan''dan -en azından görüntüde- daha da "elit" (seçkin) bir intiba yaratır. (Malûm bizde her zaman mazruf değil, zarf önemlidir.)

Tercüman deneyi

Bu havaları çok iyi biliriz. Tercüman gazetesinde yazı yazarken bana, "Sen Notre Dame de Sion''da okudun; İsviçre''de tahsil yaptın. Kaç göbek İstanbullusun. Bu gerici gazetede işin ne?" demek cüretini gösterenler vardı. Tercüman, milli, İslâmî, geleneksel, taşralı kimliği temsil ediyordu. O kimliğinden kopmadan Yavuz Donat, Güneri Civaoğlu, Rauf Tamer, Necmi Tanyolaç gibi isimlerle takviye oldu.

Kimliğinden kopmadığı, her zaman tevazuunu, hoşgörü ve iyi niyetini muhafaza ettiği için Kemal Ilıcak da, Balıâli''nin en sevilen, hatırı sayılan patronu olarak kaldı. Taşra kökünü unutmadı; dinî inançlarından vazgeçmedi ve bu yüzden hiçbir zaman sahiciliğini kaybetmedi. Üzerine sinen Anadolu kokusunu hep önemli ve iftihar edilecek bir farklılık olarak gördü. Ne ablasının basma entarisinden, ne takunyasından utandı, ne anasının yazmasından. Ve daima Allah''a "Kırksekili Ali Çavuş''un oğluna verdiği nimetlerden dolayı" şükretti.

Yanlış anlama

Bence taşralı olmak ve bozulmadan kalmak bir mazhariyettir; bir meziyettir.

Seçkin bir tabakaya mensup olmak da utanılacak bir şey değil elbette. En kötüsü, aslını inkâr edip, ayrı bir kalıba dökülmek istemek. Veyahut, taşralı diye kendisine benzemeyeni küçümsemek.

Aydın Doğan, karısına "basma entarili, takunyalı, üzerinde Gümüşhane''nin kokusunu taşıyordu" dediğim için bana hakaret davası açmış. Taşralı, saf bir Anadolu ailesiydi Doğanlar. Ve doğrusu ben o hallerini tercih ederdim. Eşi Sema, terbiyeli bir kızcağızdı; lâfa pek karışmazdı. Bu yüzden tahsili olmadığını düşünürdüm. Meğer -dava dilekçesinden okuyorum- önde gelen işkadınlarımızdan biriymiş. İş dünyasına girip, zirveye tırmandığını farkedememişim. Benim hatam.

Kendilerine iltifat diye söylediğim lâfların hepsini hakaret olarak değerlendirmişler.

Demek onlar da Serdar Turgut gibi, taşralıları "ufuksuz ve seviyesiz insanlar" olarak görüyor.

Sıkılmış bir yumruk

Yeni Oluşum, nedir? Evet taşralıdır; Anadoluludur; milletin kendisi gibi düşünür. Soyguna, haksızlık ve adaletsizliğe karşı bir tepkidir.

Tepeden inmeci değil, özgürlükçüdür. Terakkiperver Fırka''ya, Demokrat Parti''ye benzeyen bir halk hareketidir. Bozuk düzeni ortadan kaldırma kararlılığıdır. "İttihatçı", "Kemalist", "Laikçi" çizgi karşısında, çoğulcu, hürriyetçi, hoşgörülü bir görüşü temsil eder. İçinde şu veya bu şöhretli ismin bulunmaması, tesbit edilen hedeflerin, kadroların kapasitesini aşar gibi görünmesi mühim değil.

Tayyip Erdoğan sıkılmış bir yumruk gibi duran milletin tek umudu haline geldi. Bu bir kaderdir. İstense de istenmese de yaşanacak bir kader.

23 yıl önce
Yaşanacak bir kader
Kıbrıs’ı İngiltere’ye Sultan Abdülhamid mi verdi?
“Medyayı muazzama”
“Almanlar et başında”
Varsıllar vergi ödemesin!
Amerikan Evanjelizminin Trump’la imtihanı