|
Büyük lokma: İran-İsrail-S.Arabistan?

ABD ve Avrupalı müttefikleri İran ile bir anlaşmanın tamamen yanında ve bunun Orta Doğru politikalarında kendi dinamiklerini yaratacağını düşünüyorlar.

Tahran ile anlaşmanın Beyaz Saray’ın bölgesel çıkarlarına en büyük getirisi; İran-Irak-Suriye çizgisinin, DAEŞ (IŞİD), artı, etkilenen Ortadoğu’daki diğer kriz noktalarının (örneğin Yemen) huzur bulması beklentisi/planıdır...

Ve bugün, İran ile ABD ‘anlaşmaya başlamada’ en yakın noktadalar. Detay çok ama nükleer anlaşmayı hazır sayabiliriz.

Bu anlaşma yolunda tahrip gücü yüksek üç mayın var; bir, Beyaz Saray ile ABD Kongresi arasındaki çok tuzaklı gerilim. İki, Suudi Arabistan ile İran arasındaki kan davası ve üç, İsrail seçimleri...

Dışişleri Bakanı John Kerry’nin 24 Şubat’ta Amerikan Senatosu Dış İlişkiler Komisyonu’nda söyledikleri İran konusundaki sabitlerinin altını çiziyor; “Gerçek şu ki, İran konusu tartışmalı ve bazı riskleri var. Ancak biz savaştan ziyade diplomasinin, İran’ı nükleer silaha sahip olma ihtimalinden uzaklaştırmada, sonrasında da kontrol etmede daha iyi bir alternatif olduğuna inanıyoruz. Çabamız bu nedenle. P5+1 ülkeleriyle birlikte bunun gerçekleşmesi için uğraşıyoruz.”

İSRAİL TEHLİKELİ AMA HANGİSİ?

İşte bu uğraşının/anlaşmanın bir parçası ortaya İsrail problemini çıkarıyor. İran’ın mevcut nükleer varlığı ve etkinliği tam olarak bitirilmiyor, sıfır noktasına döndürülmüyor. Kısılıyor. Denetlenecek limitler getiriliyor. Oysa Tel Aviv açısından İran nükleer programı tamamen durdurulmalı ve kazanımları sıfırlanmalıydı. Böylece İsrail’in bu beklentisi, ABD’den bu talebi reddedilmiş oluyor. Bir de, İran’a yönelik yaptırımların-zamanı geldiğinde-kaldırılması ve ABD Kongresi’nin bu uzlaşıyı veto hakkının-ki Cumhuriyetçiler üzerinden yine İsrail’e tokat sayılmalıdır-üstünden atlanması sinirleri çok yıpratıyor.

Kerry’nin yukarıdaki sözlerine aynı gün Başbakanı Netanyahu’dan gelen yorum, İsrail’in bu ruh halini anlatıyor; “Dünya güçleri İran’ın nükleer silah üretmesini durdurmaktan vazgeçtiler.” (‘Netanyahu Says World Powers ‘Have Given Up’ on Preventing Iran Nukes’, 25/02, Time.) O halde İsrail’in bundan sonraki hamlesinin ne olacağını kestirebilir miyiz? Daha açık yazarsak, Mart ayının 17’sinde gerçekleşecek genel seçimlerinde ağırlıyla Tel Aviv süreci baltalama arayışına girer mi?

Bu kritik sorunun yanıtını yine Bakan Kerry’nin Dışişleri Komitesi’ndeki sözlerinden öğreniyoruz; “Şimdi oraya buraya koşuşturup ‘bu anlaşmadan hoşlanmadık’ diyenler anlaşmanın ne olduğunu bilmiyor. Müzakere sürecinin sonucunu bekleyip görmeleri için insanları ihtiyatlı olmaya davet ediyorum. İsrail’deki seçimlerden sonra herkes hangi yöne ilerleyeceğine hızlıca karar vermeli.” (Bu önemli, ABD’nin seçim sonuçlarından beklentisi olduğunu gösteriyor.) “ABD Dışişleri Bakanı Kerry, nükleer müzakereleri baltalayacağını açıklayan İsrail Başbakanı için, ‘ne konuştuğunu bilmiyor’ dedi” spotlarıyla verilen bu haberler gerçeği yansıtıyor. (‘Kerry’den fırça’, 26/02, Yeni Şafak.)

Tel Aviv ile Washington arasında çatışma sürerken gelen bir başka açıklama zamanlamanın nasıl düzenlendiğini gösteriyor; “ABD Başkanı Barack Obama, Beyaz Saray’da Katar Emiri Şeyh Tamim Bin Hamid el Tani ile görüşmesinin ardından, ‘Suriye’deki duruma dair derin endişe duyuyoruz. Meşruiyetini kaybeden Esad’in gidişi sağlanana kadar ülkeyi istikrara kavuşturmak mümkün olmayacak. O noktaya nasıl ulaşacağımız konusundaki fikirlerimizi el Tani ile paylaştık’ diye konuştu.” IŞİD ana tema olmak üzere bütüne yönelik ‘bir şey’ geliyor, Şam dahil, ‘Saygı’ operasyonu da odur.

ABD/Batı-İran müstakbel tokalaşmasında; İran’ı uzun yıllar boyunca takip edecek, denetleyecek, cayması halinde silah yapana değin Batı’ya zaman kazandıran, yeniden ‘cezalandırmaya başlayacak’ bir anlaşma inşa edilmeye çalışılıyor. Adı gizli ABD yetkililerinin anlattığı şu; “Tüm amaç; İran’ın nükleer bir silah edinmemesi, nükleer programının oldukça barışçıl olduğuna uluslararası toplumu ikna edebileceği ve ‘nükleer silahı olmayan devlet’ muamelesi göreceği noktaya gelmesini garantiye almak.” (‘Background Briefing: Senior Administration Official in Geneva, Switzerland’, 23/02, ABD Dışişleri Bakanlığı.)

TÜRKİYE-İRAN: KORKACAK NE VAR?

Kabası Haziran sonu Temmuz başında elle tutulur hale gelebilecek bu anlaşmanın hem İsrail hem de Suudi Arabistan’ın ağzında kekremsi bir tat bırakacağı belli. Çünkü asıl iş bu rahatlamanın bölge jeo-politiği üzerindeki stratejik etkisinde. Ve evet, bu İran’ın bölgedeki ağırlığına yeni kilolar ekleyecek. Tahran’ın da bu döneme hazırlandığına ilişkin İran medyasında yayınlar var.

Ters köşede ise, ABD’nin Ortadoğu’daki en önemli iki müttefiki Suudi Arabistan ve İsrail ile ilişkileri de ‘her türlü beklentiye’ açık hale geldi. İsrail’de seçimlerin ve Riyad’a yeni Kral’ın bu beklentileri yumuşatma amaçlı olup-olmadığını da kısa sürede göreceğiz.

Dikkat ederseniz böylesi gelişmelerin yaşanacağı bir süreçte merkezî konumdaki Türkiye’nin ismini bir kere bile geçirmedik. Bu konuda yazacak çok olacak ama...

Ankara’nın görmesi gereken şudur; İran’ın batı oyununa dönmesi gittikçe İsrail ve Suudi Arabistan’ın lehine işleyecek!

Nasıl diyelim; Türkiye bu konudaki avantajlı konumunun üzerine korkmadan gitmeli!

twitter.com/nedretersanel
#ABD
#Beyaz Saray
#DAEŞ
9 yıl önce
Büyük lokma: İran-İsrail-S.Arabistan?
Korku zamanı
Boykotta kafalar neden karışık
Kimin enflasyonu
Terör örgütü elebaşı olarak İsrail portresi…
Hamas’ın ateşkesi kabulü ve İsrail’in Refah Operasyonu