|
Paris baskınının tarafları: Küstah, cahil ve sinsi

Kimilerinin ‘Fransa’nın 11 Eylül’ü’ olarak niteledikleri son Paris baskını, izin verildiği oranda yeni bilgilerle aydınlanarak baskına uğrayanın veya baskını yapanın ya da her ikisinin birlikte amaçladıkları nihai duruma doğru yol alıyor.

Amerika’nın 11 Eylül’ü de dahil daha önce gerçekleşen benzer olayların bir değil birçok nedene bağlı olması ve aynıyla bir değil birçok yeni şeyin nedeni olarak kullanılması yönüyle büyük oranda meşkuk ve muğlak bırakılmaları bu olayın da aynı akıbete uğratılabileceğini gösteriyor.

Daha açık bir söyleyişle 11 Eylül baskını onu yaptığı iddia edilen el-Kaide ile hesaplaşma tezinden nasıl Afganistan’ın işgaline, Pakistan’ın yeniden dizaynına, Irak’a tecavüze, sözüm ona Arap Baharı’na, Mısır darbesine evrildiyse son Paris baskını da terörle mücadele teziyle çok farklı planların gerçekleştirilmesine evrilebilecektir.

Zaten İslamofobi, Batılı olmayan her insana düşmanlık potansiyeline sahip yeni bir nefret ve ayrıştırma ideolojisi olarak ‘elde var bir’ peşin hesabıyla daha çok alevlendirilmeye müsait tutulmaktadır.

Öte yandan bu olayların ‘oldurulma’ etapları da oluşlarında bir sis perdesiyle kapatılmalarını adeta zorunlu kılmaktadır.

Örneğin son Paris baskınının hedefi olan Charlie Hebdo adlı (kutsala saygısı olmayan, küfürbaz) mizah dergisinin küstahlık ve şımarıklıkla takviye edilmiş hakaret etme özgürlüğünün bizzat devlet tarafından kayıtsız kalınmak suretiyle teşvik edilmiş olması söz konu etaplardan biri olarak değerlendirilebilir.

Nitekim olay günü yerli bir gazetede yer alan şu haberi ‘bir küstahın bir sinsinin katkılarıyla eli silahlı bir cahili, olay mekanına daveti’ şeklinde okumak mümkündür:

‘Fransa’nın başkenti Paris’te mizah dergisi Charlie Hebdo’nun merkezine düzenlenen silahlı saldırıda en az 12 kişi yaşamını yitirdi. Ölenler arasında Fransa’nın ve derginin en önemli karikatüristlerinden Charb, Cabu, Wolinski ve Tignous’nun da yer aldığı bildirildi. 2009 yılından beri derginin Genel Yayın Yönetmeni olan ve ‘Charb’ takma adını kullanan Stephane Charbonnier (47), son çizdiği karikatürde sanki saldırının haberini vermişti. ‘Fransa’da hâlâ saldırı yok’ başlıklı karikatürde silahlı bir kişi ‘Temennileri sunmak için Ocak sonuna kadar bekleyin’ yazıyordu.’

Bu durumda menfur olayın biri küstah (karikatürist), biri cahil (terörist) ve biri de sinsi (Fransız istihbaratı) olan üçlü tarafından elbirliğiyle gerçekleştirildiğini söylemek ters bir mantık yürütmek olmasa gerektir.

Kendi kutsallarını modernleşmeye feda etmiş olan Batı’dan başkalarının kutsalına saygı göstermesi beklenmese de başkalarının kutsalına en azından siyasi nedenlerle, bir soğuk savaş aracı olarak hakaret etmemesi beklenebilecek bir durumdur.

Fransa’nın Fas, Tunus, Cezayir ve Mısır hattındaki çıkarları, buradaki Müslüman halklar tarafından zora sokuluyor diye, o halkların karşı tutumunu değil de onların inancını ve bu inancı temsil eden değerleri karikatürize ederek hakaretlerine malzeme yapanın er ya geç şu duruma muhatap olacağı belliydi:

Söz konusu tutum devlet tarafından basın özgürlüğü vb. bir kılıf içine çekilerek makulleştirilecek ancak bu makulleştirme zamanı gelince yerini devletin uhdesindeki cahiller üzerinden ilgililerini bir piyon olarak kullanma imkanına dönüşebilecekti. Nitekim ilk sonuç da böyle tahakkuk etmiştir: Hakaretlerini teşvik ettiği küstahları, inancına yaraşan siyaseten bihaber olan cahillere, çok yönlü plan kurabilen bir sinsi göz göre göre harcatmıştır.

Bu metni okuyan yerli İslamofobyacıların kızacaklarını; laikçi, liberal, Paralel hoşgörücü ve hümanistlerin ‘baskını kınamak ve öldürülen insanlar için üzüntü duyduğunu belirtmek varken, şimdi bunların sırası mı?’ diye düşünebileceklerini tahmin ediyorum.

Yaşanan baskının insani ve imani açıdan kınanmaması mümkün değildir. Her ne söylersem söyleyeyim son tahlilde ‘bu bir vahşettir’ tespitine bağlı olacağım aşikardır.

Üzüntüye gelince, baskının tarafları olan küstah, cahil ve sinsinin üçüne birden üzülüyorum. Çünkü küstah küstahlığında neden teşvik gördüğünün, cahil yaptığının kendisiyle aynı inancı paylaşanlara bir zulüm olarak yansıyabileceğinin, sinsi ise ülkesinin çıkarı için de olsa ila-nihaye insanları araçsallaştıramayacağının bilincinde değildir.

Bilinçli olmayı hak ettiği halde onu reddederek bilinçsiz kalmayı tercih edene sadece acımak gerekir.

twitter.com/OmerLekesiz
#Fransa
#Paris
#11 Eylül
#Amerika
9 yıl önce
Paris baskınının tarafları: Küstah, cahil ve sinsi
Ne yediğimizi biliyor muyuz?
Yoğun bakımda üç gün...
“Almanlar et başında”
Varsıllar vergi ödemesin!
Amerikan Evanjelizminin Trump’la imtihanı