|
Sanat, heva ve heves

Misalli Sözlük “heva” (hvy) kelimesini “İstek, arzu, heves, meyil; aşk, sevgi, tutkunluk; (nefisten gelen) arzu, iptila”, “heves” kelimesini de “Gelip geçici arzu devamlı olmayan istek” şeklinde açıklamış.

İki kelime de isimdir ama kullanıldıkları yer ve duruma göre ikisi de bir fiili ifade edebildikleri gibi, biri diğerinin fiil de olabiliyor.

Nitekim Kamusu’l-Muhit’ “heva”yı, “Nefsin irade ve arzu eylediği nesneye denir; bir nesneye muhabbet eylemek manasına masdar olur” şeklinde açıklarken “hevesi” de “Cünundan bir gune eser ve şaibeye denir, çalık gibi” şeklinde açıklıyor.

Kur'an’dan bir kelime olarak “heva” sertçe ifade edilen olumsuzlukları içkin bulunuyor. Bu yanıyla Müfredat’ta “Nefsin bir şehvete; arzuya meyletmesi. Ayrıca bu (sözcük) ‘şehvete meyleden nefs’ için de kullanılır. (...) Böyle adlandırılmasının nedeni, sahibinin dünyada her türlü felaket(in için)e, ahirette de Haviye(nin için)e düşürecek olmasıdır; yukarı bir yerden alçak bir yere düşmek; aşağıya doğru gitmek” anlamlarıyla yer alıyor.

Dolayısıyla “heva ve heves” nefsin bir eseri olarak tıpkı cinsellik (ya da şehvet gibi) yaratılışı nedeniyle değil, bir “sınama” biçimi oluşuyla öne çıkıyor.

Diğer bir söyleyişle heva/heves, cinselliğin ne haz ne de nesle sahip olma niteliğiyle değil “nikah şartı”yla sınırlanması gibi, ne hayalde ne de gerçeklikte var oluşuyla değil, İslami vasatta durma şartıyla sınırlanıyor ki, sınırsız olanın sınırlanması da zaten mümkün bulunmuyor.

İbn Arabi bu durumu şöyle açıklıyor: “Heva üzerinde bir sınırlama yoktur ve bu nedenle sınırsız bir şekilde arzu sahibidir. Hevanın hakkı onun kendi sebebi olmasıdır. (...) Hakka da heva sayesinde uyulur ve heva seni doğruluk oturağına oturtur. Heva haz vericiyken ibadetteyken haz onunla alınır. Heva kendisine sığınan için bir barınaktır.”

Heva’yı yaratılışta sınırsız, “emir ve itaat” açısından sınırlı olarak hayal ve gerçeklikle ilişkilendirdiğimiz yerde ise ondan sanata dair bir durum olarak “da” söz ediyoruz demektir. Çünkü, sözlük anlamıyla “sanat”ın, “Duygu, tasavvur ve fikirleri etkili bir biçimde ve göze gönle hitap edecek şekilde söz, yazı, resim, heykel vb. ile ifade etme hususundaki yaratıcılık” olduğunu (Misalli Sözlük) benimsediğimizde “heva”yı bu tanımın merkezine yerleştirmemiz gerekiyor.

Öyleyse sanatla bir hava (aura) ya da havada yer tutan bir sanat (şey) oluşturmanın şartı heva’yı (ve heves’i) o yönde harekete geçirmektir; hevanın olmadığı yerde sanat onu oluşturacak havadan (nefesten, candan) mahrum bulunuyor demektir.

İstitraden söylemeliyim ki, Şemsettin Sami heva ile hava kelimelerinin birbirine karıştırılmaması gerektiğini belirtse de Anadolu Türkçesi’nde hava’nın “müzik” yerine kullanıldığını gözönüne aldığımızda iki kelimenin Batı sanatındaki “aura” kelimesiyle denkleşen ve makul görülen bir içerik benzeşmesine maruz kaldıklarını görebiliyoruz. (Geniş bilgi için bakınız: Melih Duygulu, Türk Halk Müziği, Pan Yay., İst., 2014; “Hava” maddesi).

Sanat ve heva/heves ilişkisindeki şu inceliğe de dikkat çekmemiz gerekir ki, “istek, arzu, heves, meyil; aşk, sevgi, tutku...” anlamındaki heva, bunları dile getirebilmenin nihai aracı olarak sanatı da kendi anlamının içine çekebilmektedir.

Diğer bir söyleyişle isteğin, arzunun, hevesin, meyilin, aşkın, sevginin, tutkunun emzirdiği sanat, hevesin yatağındaki çocuktur ve “Çocuk yatağa aittir.”

Bu yanıyla heva’nın maruf olan anlamlarına bir de “...arzu... ve bunların tezahürü olarak sanat” açıklaması eklense yeridir.

Yanlış hatırlamıyorsam şair Haydar Ergülen geçmişte “Şiir bir hevestir” demişti. Bu manada Hz. Peygamber’in (sav) kendisinden korunduğu şey olarak “heva” ve elbette şiir (bakınız: Necm Suresi 53:3; Şuara Suresi 26:224-226), sanat bağıyla onun ümmetine bir nasip, bir bağış olarak döndürülmüş gibidir.

Gerçi “şiir” derken, onu sanatın bir türü olmaktan çok, genel ilahi bilgiyle (ilhamla) seküler bilginin bir berzahı saydığımı da söylemeliyim ki, bu ayrıca ele alınması gereken bir husustur.

Sonuç olarak heva (ve heves) ile elde ettiğimiz sanatı ya da sanatla görünür kıldığımız hevayı (hevesi) olumsuzlamamamız gerekir. Çünkü özel olarak sanat ve genel olarak sanat beğenisi neticede bu iki kelimeyle bitişiktir.

Bir şartla ki, her ikisinin de havamızı kirletmemeleri, bilakis (hem değiştirmek hem de renklendirmek anlamında) havamızı telvin etmeleri esas sayılmalıdır.

twitter.com/OmerLekesiz

#heva
#heves
#nefs
9 yıl önce
Sanat, heva ve heves
“Almanlar et başında”
Varsıllar vergi ödemesin!
Amerikan Evanjelizminin Trump’la imtihanı
Genişletilmiş teröristan projesi böyle çöktü
İsrail’le ticaret ve Deutsche Welle