|
Krizleri aşmak, seçmene bakmak
Gelinen aşamada şöyle bir manzara ortaya çıktı; Cumhurbaşkanı Erdoğan ile hükümet arasında çözüm sürecinin yönetilme biçimi konusunda görüş ayrılıkları var. Dolmabahçe’de hükümet temsilcilerinin HDP’lilerle birlikte verdiği görüntü ve İzleme Komitesi noktalarında belirginleşen bir görüş ayrılığı bu…

Bu durumu, gizli bir sevinçle karşılayanların olması elbette hiç şaşırtıcı değil. 13 yıldır AK Parti karşısında muhalif bir perspektif üretemeyenlerin, çeşitli darbe denemeleriyle alaşağı etmek isteyip başaramayanların, kendilerine yıllar yılı “kart kurt” muamelesi çekmiş Beyaz Türklerle ittifak yaparak Barış’ı tesis eden partiye karşı konumlanarak siyasi ikbal arayanların; kırmızı dipli mumla arayıp da bulamadıkları bir manzara bu.

Ama sorun, AK Parti’deki olası bir kırılma ihtimalinden medet umanların bu durumun üzerine atlamaları değil; zira kendi yollarını, söylemlerini, hayallerini oluşturmadıkça, takiyyeden, hamasetten, üstünlük sanrılarından vazgeçmedikçe bu ülkenin yönetimine sittin sene gelemeyecekleri, onlarca kez kanıtlandığı üzere, bir gerçeklik.
Sevinenler yani, boşuna sevinmesin deyip bunu geçelim; ama bu olanların seçimlere yaklaşmakla ilgisi olduğunu düşünenler de kanaatimce çok haksız değil. Zira, Türkiye’deki seçmenin neredeyse kâhir ekseriyetini oluşturan, milliyetçi damarı güçlü dindar kesimi iyi tanıdığımı sanıyorum; bu insanlar içinde, Barış sürecinin başladığı ilk dönemlerde, “Erdoğan’ı çok seviyoruz, sonsuzca destekliyoruz ama Kürtler noktasında…” deyip cümleyi yarıda bırakanı görmüşlüğüm de vakidir; “Kürtlerin çoğalmasının önüne geçilmesi gerekir” şeklinde başlayıp akla zarar öneriler ileri süreni de…

Herkesin teslim edeceği şekilde; bu insanları dindarından sekülerine Türkiye’nin Kürtler dışında kalan tüm kesimlerini; ama özellikle de dindarları “Barış”a ikna etme başarısını gösteren, o dönemde Başbakan olan Erdoğan’dı. Oysa öte yandan şöyle bir gerçeklik var; bir kişinin, bir grubun, ya da bir toplumun ekonomik durumu, yaşam tarzı, alışkanlıkları; hızlı ya da yavaş, şartlara bağlı olarak değişebilir; ama aynı aktörlerde en son değişecek, hatta neredeyse değişmeyecek olan şey, zihniyettir.

Yani, süreci sessizce, “analar ağlamasın” diyen Erdoğan’ı destekleyerek, AK Parti’ye oy vermeye devam ederek izleyen seçmen kitlesi; bugün seçime iki buçuk ayın kaldığı bir zaman diliminde; “Başkanlığa karşı Kürtlere özerklik mi verildi?”, “Onlara ne vaad edildi?” diye sorular sormaya başladıysa; en azından bendeniz artık böyle sorularla muhatap oluyorsam; bu durum sürece destek verilmesine rağmen, zihniyetlerin çok kolay değişmeyeceğinin, yani kafalarda hala soru işaretlerinin olduğunun göstergesidir. Durum gösteriyor ki, Barış’ın zemini Türkiye’nin Güneydoğu dışında kalan bölgelerinde de, hala oldukça kırılgandır.
Başkanlık sisteminin ne anlama geldiğinin de; Barış sürecinin Güneydoğu’yu “vermek” anlamına gelmediğinin de bu topluma daha net anlatılması gerektiğini, bu görevin siyasilere olduğu kadar; benim de içerisinde bulunduğum; Barış’a gönülden inanan, anaların artık ağlamaması gerektiğini düşünen ve çeşitli mecralarda kanaatlerini toplumla paylaşan insanlara da düştüğü ortada…

Doğrusu, bendeniz Dolmabahçe’deki görüntüyü ya da İzleme Heyeti fikrini yanlış bulmamıştım; ancak seçimlere çok az bir zaman kala şüphe dolu sorularla karşılaşmaya başladıktan sonra; barış sürecinin neyi hedeflediğini, anlatmakta yetersiz kaldığımızı düşünmüştüm. Açıkçası Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, hükümete yönelik eleştirilerinde benzer kaygıların olduğu ortaya çıksa sözgelimi, bu benim için hiç de şaşırtıcı olmazdı...
Şaşırtıcı bulduğum ve şık olmadığını düşündüğüm; Arınç’ın açıklamalarıyla başlayan ve hükümetle Cumhurbaşkanı’nın karşı karşıya geldiği şeklinde bir izlenim veren; üstelik karşılıklı atışmalarla giderek gerilimi yükselen siyasetin görüntüsüydü. Onu da Başbakan Davutoğlu, AK Parti’nin siyasi kültürüne yakıştırmadığını söylediği o açıklamalarla ilgili gerekenin yapılacağını ifade ederek, hitama erdirdi.

İyi ki öyle yaptı… AK Parti’nin ve Barış sürecinin sadece kendinde ve sadece kendinden ibaret olgular olmadığını düşünenlerin içine biraz olsun su serpildi.
#AK Parti
#seçim
#HDP
#çözüm süreci
9 yıl önce
Krizleri aşmak, seçmene bakmak
“Almanlar et başında”
Varsıllar vergi ödemesin!
Amerikan Evanjelizminin Trump’la imtihanı
Genişletilmiş teröristan projesi böyle çöktü
İsrail’le ticaret ve Deutsche Welle