|
Şah-Fırat operasyonu hezimet mi?

CHP lideri Kılıçdaroğlu, Şah-Fırat operasyonuyla Süleyman Şah Türbesi’nin yine Suriye içinde ama Türkiye sınırına yakın Eşme’ye nakledilmesini “kaçmak” olarak nitelemiş. Benzer yorumları, BDP ve MHP üyelerinden, Kemalistlerden, solculardan, cemaatçilerden, “hezimet”, “ricat”, “vatan toprağını koruyamadınız” şeklindeki eleştirilerle dinliyor, okuyor, izliyoruz günlerdir.

Oysa aynı kişiler ve aynı Kılıçdaroğlu, aylar önce 49 vatandaşımızın DAEŞ yani IŞİD tarafından kaçırılmasından sonra, bütün bunlar olmadan Musul Başkonsolosluğu’nun neden tahliye edilmediğini soruyordu. Demek, başkonsolosluk boşaltılmış olsaydı da, “kaçtınız”, “Türkiye toprağını koruyamadınız” gibi laflarla yine başarısızlık havası estirilecekmiş. Cemaatin aylar önce, Dışişleri Bakanlığı’ndaki gizli toplantıyı sızdırmasının nedeni de uluslararası çevrelere “Türkiye bir bahane yaratıp Suriye’ye girecek” mesajı vermekti. Kadrolu muhalifler, o tezvirata da sazan gibi atlamışlardı. Daha sonra da Türkiye’yi Suriye ile tek başına savaşa sokmak için uluslararası işbirlikçilerle tamtamlar çalmaya başlamışlardı.

Erdoğan’a, hükümete vurma ihtimali doğduğunda; en ufak bir tutarlılık kaygısı gütmeden bir dakika önce söylediklerinin tam aksini iddia edebilen bu insanların, toplum nezdindeki itibarı ortada... Bu yüzden bunu geçelim, operasyona gelelim.

Öncelikle şu; Süleyman Şah Türbesi tahliye edilmeseydi, DAEŞ tarafından yerle bir edilecekti. Çünkü DAEŞ militanları o bölgede YPG ile sıcak çatışma içinde ve türbeyi koruyan 38 personelin iki ateş arasında kalma ihtimali mevcuttu. Türbeye bir saldırı yapıldığında da Türkiye, manevi sembolik değeri olan varlığına yapılan saldırı karşısında ya sineye çekip susmak ya da karşı saldırı yaparak asimetrik bir güç olan DAEŞ’le sonu belirsiz bir savaşa fiilen girmek durumunda kalacaktı. Asimetrik bir güçle, yani sınırları, ilkeleri, kuralları belirsiz, kafa kesip yayınlayacak denli barbar bir yapıyla...

Türbenin tahliyesi, savaşa girmek ya da kendi varlığına yapılmış bir saldırıya sessiz kalmak seçeneklerinden birine mahkum olmamak için yapılmış önleyici bir hamle. Bu, büyük bir askeri zafer olarak adlandırılamayacaksa da, “başarısızlık” filan asla değil, aksine politik bir aklın öngörülü başarısıydı.

İkincisi, politik dil, semboller üzerinden inşa edilir. Sözgelimi büyükelçilik kapatmak, ABD’nin sıklıkla aldığı bir karardır ve örtük olarak “tek bir vatandaşımızın canı bile güvenliğimizi temin edemeyen ülkeyle kurduğumuz ilişkiden daha değerlidir” anlamına gelir. Bu, herhangi bir reel çatışmaya girmeden sembolik tarzda inşa edilmiş bir tavırdır, politik olarak da güç gösterisidir.

DAEŞ tarafından sürekli tehdit edilen, hatta geçtiğimiz yıl “Süleyman Şah Türbesi’ndeki bayrağınızı indirmezseniz vururuz” şeklinde mesajlar iletilen Türkiye’nin de bir adım atması gerekiyordu. Sonuçta, Türkiye kendine ait olanı kara yoluyla bir başka ülkeye geçerek gidip alma refleksinde karar kıldı. Bir kaosun ve çatışmanın ortasında kaldığı açık olan, emanet sayılan ve manevi değeri bulunan bir kabri ve elbette oradaki Türk askerlerini, yine Suriye toprakları içerisinde güvenli bölgeye taşıdı. Bunu “hezimet” olarak değerlendirenler ise, sadece yaptıklarının rasyonel bir yorum olmadığını ve kamuoyunu hiçbir şekilde ikna güçlerinin bulunmadığını bilmemekle –bilse de gözünü kapatmakla- kalmıyor; kendi karşıtlarını da yaratıyor. Eleştiri de, takdir de aşırılaşıyor.

Yerinde yapılmış, akıllıca bir önlem hamlesidir Şah-Fırat operasyonu ve Türkiye’nin, örtük olarak, bazılarının Rusya-Çin-İran üçlüsüne karşı Suriye’yle tek başına savaşa girmesi yönündeki beklentilerini karşılamayacağına ama “kendisine ait olanı da koruyacağına” yönelik güçlü bir mesaj içerir.

Bir de “zamanlama manidar”cılar var ki, ABD’nin Mart ya da Nisan aylarında Musul ve Kerkük’te DAEŞ’e karşı geniş çaplı bir operasyon planladığı, bölgenin giderek daha da karışacağı ortadayken bile, onları hiçbir açıklama tatmin etmiyor. Bize de gülüp geçmek düşüyor.

#CHP
#Şah-Fırat operasyonu
#Süleyman Şah Türbesi
9 yıl önce
Şah-Fırat operasyonu hezimet mi?
Evet sokağa çıkamayacak hale geleceksiniz!
Batı’da İsrail spiritüel bir tutkuya dönüştürüldü...
Din savaşı
13 şehit
İstanbul’da bir Yemenli âlim: Abdülmecid el-Zindanî