|
Kafa dar olunca...
Bir kere daha anlıyorum ki, kurulu düzenin verilerine göre düşünenlerin bizim bazı mülahazalarımızı anlaması imkân dışı... Ben ekmek tahtası dedikçe, bazı kafalar illa da bayram haftası dediğimi sanıyor. Üstelik yanlış anlayabileceğini hesaba katmadan kendi yanlış anlayışının vebalini bana yükleyerek saldırmaya kalkışıyor.

Lüks ve israf üzerine yazdığımız yazı da bağlamından koparılarak algılandı. O yazı tüketime yönelik israf ekonomisi bağlamında okunması gerekirken, hedef tutmadığımız bağlamlarla ilişkilendirilmeye kalkışıldı.

Gözden kaçırılan husus şu: ben, birkaç yıl önce zinanın suç olmaktan çıkarılmasına karşı koyanlara da bu işin yanlış olduğunu söylemiştim. Tıpkı hırsızın günümüz şartlarında elinin kesilmesine karşı çıktığım gibi... Zinayı ve hırsızlığı teşvik eden ortamın izalesini öngören bir siyasal/toplumsal dizgenin yolunu açmadan; başka bir deyişle zinanın ve hırsızlığın yuvası olan liberal kapitalist dizge doludizgin saltanatını sürdürürken, başka söyleyişle tüketim ve israf ekonomisi almış başını giderken, daha da başka bir deyişle hastalık metastaz yapmışken, burnun ucundaki sivilceyi mesele yapmanın abesliği nasıl fark edilmiyor, anlamıyorum. Hayır, anlıyorum. Onun arkasındaki kafa yapısı, kendi önyargısı, beklentisi ve küçük dünyası dışında hiçbir şeyi görmek istemiyor; kendi işitmek istediği cümlenin dışında başka hiçbir cümleye cevaz vermiyor.

Ne ki, üzülmem gereken nokta şu: benimle aynı kanıları paylaştığını farz ettiğim kimselerin de, sivilceyle uğraşmayı meslek edinmişlerle aynı kulvara girdiğini görmek... İşte bu, insana giran geliyor.

Yazılarımızla ilgili ilginç bir talihsizliğimiz varmış, deyip geçelim mi?

Şu hatırlatmaları yapmadan geçersek kendimize de haksızlık ika etmiş oluruz. Aşağıdaki satırlar ilk baskısı 1985 yılında yapılan “Yaşadığımız Günler” adını taşıyan kitabımızın “Kapitalistik Tasarruf: İsraf” başlığı altında yer alıyor:

“Kapitalistik mekanizmada, iki ampulünüzden birini söndürün yahut televizyonunuzu daha az seyredin kabilinden yapılan tavsiyelerin fazla bir anlamı yoktur. / Tasarruf, şimdilerde bizde ve genelde tüm dünyada harcamamak diye anlaşılıyor. Oysa harcamamak her zaman tasarruf etmek anlamına gelmeyebilir; öyle durumlar olabilir ki harcamamak israf haline dönüşebilir. / Kapitalizmde israf yapısal bir olaydır. Şimdiye kadar, dünyanın hiç bir ülkesinde (elbet kapitalistik düzeneğin işlediği yerlerde) alınan tasarruf tedbirlerinin buhranları önlediği, şifa getirdiği ve ekonomiyi düze çıkardığı görülmemiştir.”

Şunlar da Kafa Karıştıran Kelimeler (1987) kitabından alındı:

“Son yıllarda çok kullanılan kelimelerden biri de ‘israf’ (savurganlık)tır. Kapitalist bir dizgede bu kelimenin anlamı izafî ve nisbî bir içerik taşır. İslâm’ın ‘israf’ kelimesine yüklediği anlamla, İslâmdışı kullanışta, bu aynı kelimenin muhtevası her zaman örtüşmeyebilir. / İsraf kelimesi, İslâm’da, geniş anlamıyla ‘haram yolunda harcama’ anlamına geliyor, bu anlamda harama tahsis edilmiş her “birim değer” israftır, çoğu da, azı da. Dolayısıyla parasını, malını harcamaktan kaçınarak onu bankaya yatıran kimse İslâmî anlamda israftan kurtulmuş olmuyor. Oysa kapitalistik bir iktisâdî dizgede bu işe ‘tasarruf’ gözüyle bakılır. Demek ki, bu kelimenin lügatteki ‘gereksiz yere harcama’ biçimindeki tanımı her zaman işimize yaramayabilir. Kapitalistik dizgede ‘gerekli’ sayılan bir harcama, İslâm’da tamamen gereksiz sayılabilir. İsraf, İslâmî anlayışta aynı zamanda helâlin harama dönüştüğü sınırlardan biridir. (Kafa Karıştıran Kelimeler’de “Kavramlarla İlgili Genel Açıklamalar” başlıklı parçadan).

İsraf konusunda bize akıl vermeye kalkışanların, önce bizi adam gibi okumasını salık vermek isterim.
#rasim özdenören yazıları
#yeni şafak yazarları
#israf
9 yıl önce
Kafa dar olunca...
“Almanlar et başında”
Varsıllar vergi ödemesin!
Amerikan Evanjelizminin Trump’la imtihanı
Genişletilmiş teröristan projesi böyle çöktü
İsrail’le ticaret ve Deutsche Welle