|
Duygusal ama duyarlı değil!

Bu sezonun en parlak başlangıcını yapan, reytinglerini her hafta artırarak yoluna devam eden Paramparça’da, başarı, yönetmenin ve oyuncuların hanesine yazılsa da senarist grubuna hakkını teslim etmek gerekiyor. Senaryoya açılım kazandıran nesnelerin hikayesi senaryoya başarıyla eşlik ediyor. Gülseren’in kolyesi ilk bölümden itibaren rol çaldı. Senaristi, roman yazma tekniğini ve inceliklerini senaryo yazarken de başarıyla kullandığı için Paramparça seyir zevki veriyor. Kısır bir konu, kaba bir psikoloji anlayışı, insan ruhuna dokunmaktan uzak hatta daha ziyade insan ruhunu yaralayan diyaloglarına rağmen seyirci iştahla geçiyor ekran karşısına. Büyük tepkilerin dizisi Paramparça, duygulara hitap etmek için yazılıyor bilinçli bir şekilde. Duygusal ama duyarlı değil!

Bebeklerin karışması, ailelerin başkasının çocuğuna annelik babalık yapması temasını imkansız aşka zemin hazırlamak için başlangıç hikayesi olarak ‘kullandı’ Paramparça. İlk bölümü seyrettiğim andan itibaren ben olsaydım bu hikayeyi nasıl yazardım diye düşünüyorum. Seyirci de ben olsaydım ne yapardım diye seyrediyor. Benzer temayı işleyen filmler olduğunu bilmekle beraber Like Father Like Son gibi, Paramparça’nın orijinal bir senaryo olduğunu düşünerek seyrettim bugüne kadar. Yazıyı yazarken 2011 yılında başlayan, dördüncü sezonu yayınlanan Swichted at Birth isimli bir Amerikan dizisi olduğunu öğrenince internetten buldum ve seyrettim. Paramparça’nın beni neden bu kadar rahatsız ettiğini bir kez daha anlamış oldum.

Amerikan versiyonunun ilk dakikalarında okulda yapılan kan testinden sonra DNA testi ile bebeklerin karıştığı ortaya çıkıyor, üçüncü sahnede iki aile zengin ailenin evinde buluşuyor. Amerikan versiyonunda da bir aile zengin diğer aile yoksul. Zenginlik fakirlik ilk bölümde alt metin olarak para kaderi ne kadar değiştirebilirdi sorusunu sormak için kullanılıyor. Çünkü dizinin derdi bizdeki gibi imkansız aşk değil! Yoksul ailede büyüyen kız bebekken geçirdiği menenjit sebebiyle duyma yeteneğini kaybetmiş, sağırlar okuluna giden işitme engelli bir genç kız. Zengin aile biyolojik kızlarının bu duruma düşmesinden yoksul anneyi suçlamaya çalışsa, cerrahi müdahalelerle parayı bastırıp kızlarını hemen ‘tamir’ etme önerisinde bulunsalar da, yoksul annenin sözleri ve duruşu takdire şayandı. ‘Onu tamir edecek bir şey olarak görüyorsunuz, operasyonda acı çekecek ve şimdikinden daha mutlu olmayacak. Benim kızım kendinden ve hayatından memnun.’ Her türlü engelin toplumsal bakış açısından kaynaklandığının altını çizen diyaloglardı.

İşitme engelli kız neşe dolu enerjik, yoksul hayatlarına kenar mahallede yaşamalarına rağmen biyolojik ailesinin zenginliğinden zerre etkilenmedi. Sen benim annemsin ve ömür boyu öyle kalacaksın dedi annesine. Hayatın kendisine sunduğu nimetleri kaybetme endişesine kapılan, kim olduğunu sorgulamaya başlayan zengin ailede büyüyen kız ise, abisinin senin durumunda biri daha var uyarısıyla diğer kızla iletişime geçti. Entrikalara zemin hazırlasın diye abinin biyolojik kardeşle tanışması bizimkinde olduğu gibi ötelenmemişti.

Gülseren’in otomatik repliği haline gelen ‘ben Hazal’a hak ettiği hayatı yaşatamıyorum, ben ona sizin verdiğiniz imkanları veremiyorum’ cümlelerinden hiçbiri yoktu Amerikan versiyonunda. Kenar mahallede yaşayan işitme engelli kızın Keriman halası yoktu onun yerine annesiyle iletişimini sağlıklı kılan büyükannesi vardı.

Paramparça imkansız aşkı görgüsüz bir zenginlik anlayışı ve gereksiz bir şekilde fakirliğinden utanan insanlarla zenginleştirmeye çalışıyor. Keriman, Rahmi, Solmaz, kocası Alper, Hazal hepsi para delisi, açgözlü, para için her şeyi yapacak tipler. Senarist hikayeyi materyalist bir bakış açısına hapsediyor, konu tema ne olursa olsun sadece para konuşuyor. Karakterlerin ortak özelliği kimliklerini para üzerine inşa ederken kendilerini para ile ifade etmeleri kimi yokluğuyla kimi varlığıyla.

Aynı evde yaşayan, yaşamak zorunda kalan evli çiftler dahil herkes birbirinden nefret ediyor. Solmaz ve kocası Alper arasında duygusal fiziksel sözel her türlü şiddet mevcut, Keriman Gülseren ve Hazal arasında sıklıkla patlak veren şiddetli bir nefret söz konusu, Cihan ve Dilara fonda zaten mutsuzduk şarkısı eşliğinde şiddete teslim bir iletişim halinde. Ekran başındakilere sahici gelen, hikaye hızlı akıyor imajını veren her sahnede diyaloglu diyalogsuz şiddet kullanılması.

Senarist ve yapımcı orijinaline birebir sadık kalarak senaryolaştırsaydık böylesine yüksek reyting alamazdık savunusunda bulunabilirler. Doğrudur, duyarlı senaryolar değil duygusal senaryolar, uçlarda büyük tepkilerin verildiği senaryolar rağbet görüyor. Birbirinin gözünü oyan, kuyusunu kazan, entrika çelmeleri takan karakterlerin hakimiyetindeki senaryolar. İnsanların para ve güç karşısında çirkefleşmelerinden başka bir şey kalmıyor zihinlerde. Böylece döngü tamamlanıyor, insanlar yavaş yavaş seyrettikleri şeye dönüşüyor farkında olmadan.

#paramparça
#televizyon
#dizi
9 yıl önce
Duygusal ama duyarlı değil!
Demokrasi istiyoruz lütfen darbe yapın
“Almanlar et başında”
Varsıllar vergi ödemesin!
Amerikan Evanjelizminin Trump’la imtihanı
Genişletilmiş teröristan projesi böyle çöktü