|
Kötü ile gizli kötünün savaşı

Güllerin Savaşı, ismi Gül ile başlayan iki kadının mücadelesi olduğunun altını çizen bir drama olsa da Cihan’ın hikayesinin psikolojik derinliğinden dolayı ilgi çekiciydi. Babasının ölümüyle köşke dönen kibirli, kibirli olduğu kadar yaralı Gülfem’in Cihan'la abla kardeş olma hikayesi ilginçti. Uzun dizi süresinin içinde kaybolan Cihan Gülfem sahneleri, hikayeyi zenginle fakirin aşk mücadelesine dönüştürdü.

Gülfem yeni doğan kardeşini kıskanmış boğmaya yeltenmiş, bir süre oksijensiz kalan Cihan’ın nörolojik bozukluk yaşamasına sebep olmuştu. Yıllar sonra mezarı başında hesaplaştığı babasına, ben daha çocuktum baba diye sitem ederken; sadece Cihan’ın değil kendi hayatını da alt üst eden hatasının babasından kaynaklandığını ima ediyordu. Kıskançlığı kötücüllüğü genetiğe bağlayanların aksine yanlış ebeveyn yaklaşımının altını çiziyordu ama senaryo Gülfem’le seyirci arasındaki sınırları ortadan kaldırmak için başvurmuştu o sahneye. Nitekim başarılı oldu, karakterle seyirciyi yakınlaştırmayı başardı.

Cihan insan içine çıkmaktan korkan, nörolojik ataklar yaşayan, ilaçlara bağımlı biri haline gelmiş odasında tek kişilik bir dünya kurmuştu kendine. Tek arkadaşı, sevildiğini hissettiren tek kişi, birlikte büyüdüğü bahçıvanın kızı Gülru idi. Gülru Gülfem’e hayrandı onun gibi olmak için üniversitede tasarım okumuştu, Gülfem tarafından fark edilmeyi keşfedilmeyi bekliyordu. Cihan’ın üzerindeki etkisini erken fark eden Gülfem, Gülru’yu ezerek evden uzaklaştırmak istedi, asistanı olmayı hayal eden Gülru’yu özel hizmetçisi yaptı.

Güllerin Savaşı’nın ilk bölümünü seyrettikten sonra devamını, forumlarda, seyredenlerin bakış açısından takip etmeye başladım. Senaryonun da desteğiyle seyirci Gülfem’le empati kurmayı başarıyor, tek kelimelik cümleleriyle karizmatik ve etkileyici buldukları Gülfem’i seviyorlardı. İyi kalpli, sevgi pıtırcığı olarak dolaşan Gülru ise inandırıcı bulunmuyordu. Neden üniversite mezunu olduğu halde hizmetçilik yapmaya devam ediyor noktasında toplanan itirazlara, Gülru aslında iyi biri değil, sinsi içten pazarlıklı yorumları eşlik ediyordu.

Gülru ve Ömer’in çarpıştığı sahne ile başlayan Güllerin Savaşı’nda hikaye Gülru Ömer aşkına hazırlık yaparken; Gülru çocukluk aşkı Mert ile nişan hazırlığındaydı, Gülfem de Ömer’le aşka yelken açmıştı.

Hırslı, kötücül, zengin Gülfem’le iyi kalpli, fakir, müştemilat sakini Gülru’nun mücadelesinde bir Gülru kazandı bir Gülfem. Ömer Gülru aşkından sonra kaybeden safına geçen Gülfem kazanmak için Ömer’in annesi Cahide’yi renklerine bağlamıştı ki asıl yardım Gülru’nun ailesinden geldi. Yonca kendi hayaline Gülru’nun ulaşmasına kızarak bilinçli bir şekilde, Çiçek ise çocukça duygularla en büyük yardımcısı oldu Gülfem’in.

Dört kızıyla hayata tutunmaya çalışan bahçıvan; muhafazakar, fakir ama gururlu insan kontenjanından sadece Gülru’nun nişanlanması ayrılması hadiselerinden haberdardı. Yonca Ömer’in yeğeni Taner’i kafalamış sahte hamilelik raporuyla evliliğe ikna etmeye çalışırken; Taner gönlünü Çiçek’e kaptırdı. İki kız kardeş klişesine döndü hadise. Eskiden senaryolarda erkekler evlilik vaadiyle kızları istismar ederdi, şimdilerde kızlar sahte hamilelik raporuyla evlenmeye çalışıyor. Yonca’nın söylediği yalanlar, çevirdiği entrikalar tehditler yeterli gelmedi ki Çiçek de babasına yalan söyleyerek Taner’le tatile gitti, Yonca tarafından fotoğraflandı.

Yonca Gülfem Cahide trafiğinde, Cahide kızların ailemden uzak dursun diyerek fotoğrafları babaya gösterdi, baba Çiçek’e vurmak içini elini kaldırdı. O eli havada Ömer tuttu, baba kalp krizi geçirdi ve öldü. Önce Ömer katil ilan edildi, ardından fotoğrafları babaya gösteren Gülfem ve Cahide. Babayı öldüren ne Ömer ne Gülfem ne Cahide. Babanın katili kızların söyledikleri yalanlar ama acaba kaç kişi farkında bu detayın? Entrika ve yalan senaryoların hammaddesi ama o kadar ilginç bakış açısıyla kullanıyor ki inanmakta zorluk çekiyor ve bu neyin kafası derken buluyorum kendimi.

İyiyle kötünün mücadelesinde hikayenin tıkanacağı, Gülru’nun içindeki karanlığa teslim olduğunda yeni açılım kazanacağı aşikardı. Gülru’nun karakterinde ciddi bir değişim yaşanması için babanın ölümü kırılma noktası olarak kullanıldı. Seyirciye katarsis yaşatan da Gülru’nun dudaklarından dökülen benden kork Gülfem Sipahi cümlesi oldu. O zamana kadar kimseye zarar vermeden mücadele eden, en büyük zararı kendine veren Gülru intikam yemini etti, hırsının kurbanı oldu. Bütün savaşlarda olduğu gibi en büyük acıyı en masum çekiyor, güllerin savaşının tam ortasında kalan hem ablası hem Gülru tarafından savaş baltası olarak kullanılan Cihan.

Kötü karakterlerin hakimiyetine geçen senaryolarda iyiler bile artık ‘gizli kötü’ olarak yazılıyor. Kötüler cezasını çektiğinde yaşanan katarsis iyilerin gizli kötü olduğu açıklığa kavuştuğunda yaşanıyor.

#Güllerin Savaşı
#Gülfem
#Cihan
9 yıl önce
Kötü ile gizli kötünün savaşı
Korku zamanı
Boykotta kafalar neden karışık
Kimin enflasyonu
Terör örgütü elebaşı olarak İsrail portresi…
Hamas’ın ateşkesi kabulü ve İsrail’in Refah Operasyonu