|
Senaryoların hasarlı teması; aile
Aileyi merkeze alan, büyük aile hikayesi anlatma iddiasıyla yola çıkan, ekran başındakilere aile dizisi imajı veren diziler özellikle ilgi alanımda. Değişen aile anlayışını tespit etmek, özellikle üretim tarafındaki senarist yapımcı yönetmenin aile algısını anlayabilmek adına.

Bütün dizilere damgasını vuran aşk hikayeleri üç aşağı beş yukarı bellidir; imkansızdır, tutkuludur, yanlış anlaşılma olmazsa olmazıdır, üçüncü şahısların psikopatça müdahalelerine maruz kalır, bir dargın bir barışık devam eder. Tüm yük senaryodan ziyade yönetmenin kurguladığı atmosfer ve oyuncuların kimyasındadır. Söz konusu aile olduğunda ise ne oyuncuların kimyası ne de yönetmenin kurduğu dünya etkilidir; senaristin aile algısı ve anlayışı tüm sahneye damgasını vurur. Romantizm olmadığında gerçek tüm çıplaklığıyla batar göze.

İki farklı kanal iki farklı diziden aile algısına dair iki sahne…

İlk dizi O Hayat Benim. Anne kıza hayat veren Yeşim Ceren Bozoğlu ve Ceren Moray’ın başarılı performansları ile senaryoyu ele geçirdikleri O Hayat Benim’de; Efsun ışıltılı dünyanın merkezi konaktan ayrıldığı an konak ışıltısını kaybediyor. Gelincik Yokuşu ve gecekondu ise her daim hikayenin lokomotifi. Anlatacağım sahne konak ahalisiyle alakalı. Holding insanlarına ev sahipliği yapsa da anaerkil ailenin kodları hüküm sürüyordu konakta. Edibe, -Efsun’un babaannesi- konaktaki tüm ilişkilere ve işleyişe egemendi. Ateş’in ailesinin ölümünden sorumlu olduğu ortaya çıktığında, çocuklarının saygısını sevgisini kaybetme noktasına geldi, hapis yatma korkusuyla felç geçirdi, cezası ertelendi. Benim içinse Edibe’nin hikayesi o zaman başladı. Kadın felçli, sadece bakışlarını oynatabiliyor, dolayısıyla bakıma ihtiyacı var. Konakta gelini Fulya ve kızı Hülya ile birlikte yaşıyor. Tüm konağın temizlik, yemek, ütüsünden sorumlu iki hizmetçi var. Edibe’nin bakımı da o iki hizmetçiye bırakıldı. Gelin ve kızı salonda kahvelerini yudumluyor; hizmetçi, felçli kadını el çantası gibi evin içinde oradan oraya sürüklüyor. Mutfakta işi varsa kadın da mutfakta yanında duruyor, alay içeren tavır ve konuşmalarına muhatap oluyor.

Başlangıçta mükemmel evliliğin temsilcisi olarak yazılan Fulya’nın derdi kocası Mehmet Emir’i Hasret’e kaptırmamak, kötü kalpli Hülya’nın derdi ve tek motivasyonu ise Efsun’u geldiği yere geri göndermek. Ailenin zenginliğinin sınırı yok, Edibe’nin odası tam teşekküllü bir hastane odasına çevrilebilir, kendisine bir değil iki tane özel hemşire fizyoterapist tutulabilirdi tedavi olması için. Hiçbirisi yapılmadı, kadın birkaç bölüm hizmetçilerin oyuncağı gibi muamele gördü. Bu arada ‘anneme iyi bakın’ repliği bir Fulya’ya bir Hülya’ya yazıldı dönüşümlü olarak. Yemek masasında dahi yemeğini hizmetçi yedirdi. Ne zaman ki iyileştiği ama hapse girmemek için gizlediği Efsun tarafından anlaşıldı, konağa dönme pazarlığı haline getirildi, Hülya o zaman annesiyle yakından ilgilenmeye başladı. Bir sırrı paylaşmalarından öte, senaryonun, ikilinin üreteceği entrikalara ihtiyaç duymasının getirdiği gereklilikle.

İkinci dizi ise Diğer Yarım. Birbirinden haberi olmayan ikizlerin birbirini bulmasıyla başlayan, zengin babanın parasını tefeciye kaptırmasından sonra mahalle dizisi konseptine dönen, tüm enerjisini aşk hikayelerine harcayıp, mahalle ve aile temasında sıklıkla baltayı taşa vuran bir diziydi Diğer Yarım. Yazıya konu olan sahne bayram sabahına dair. Yıllar sonra birbirini bulan çiftten Meryem, bayram sabahı kızlarının sevdiği yemekleri yaparak Ecevitlere bayramlaşmaya gitti. Bayramlaşma esnasında kızlar annelerinden babalarının elini öpmesini istedi: ‘babamın elini öp anne evliymiş gibi’. Hemen arkasından ikizlerden babaanneye efsane öneri geldi: ‘babaanne sen halamı da alıp evden gitsen, biz ailecek bir bayram kahvaltısı yapsak.’ Takip ettiğim bir dizi değildi Diğer Yarım annem için açmıştım. Annem başörtülü ürkek Esma’yı seviyordu. Ekrandaki babaanneyle özdeşleşen kendisi de torunları tarafından benzer bir muameleye maruz kalmaktan endişe duyan annem, başka seyredecek bir şey yok mu dedi, kanalı değiştirdim. Diğer Yarım’la annemin vedalaştığı sahnedir bayram sabahı. Seyirci sevdiği diziden neden vazgeçer sorusuna esaslı bir cevaptır annemin tavrı.

Bayramlar tüm aile fertlerinin bir araya geldiği, kırgınlıkların unutulduğu bir zaman dilimiyken Diğer Yarım babaanne ve haladan vazgeçerek bir ilke imza attı.

Aileden ne anladığımız özellikle iki babaanneye reva görülen davranış şeklinde kendini fazlasıyla ele veriyor.
#o hayat benim
#yeni şafak köşe yazarları
#sema karabıyık yazıları
9 yıl önce
Senaryoların hasarlı teması; aile
Kazandıkça kaybetmek
“Almanlar et başında”
Varsıllar vergi ödemesin!
Amerikan Evanjelizminin Trump’la imtihanı
Genişletilmiş teröristan projesi böyle çöktü