|
İYİ Parti kongresinin kazananı kim

28 Mayıs seçimlerinin hemen akabinde Millet ittifakının iki önemli bileşeni olan CHP ve İYİ Parti’de seçimlerin neden kaybedildiği ile ilgili tartışmalar yapıldı. CHP bu muhasebeyi kongre süreci ve değişim tartışmaları ile belirli bir evreye taşırken, İYİ Parti Akşener’in Genel Başkanlığını tahkim ettiği ve iç tartışmaları ertelediği bir kongre sürecinden geçmişti. Akşener ve İYİ Parti’nin 31 Mart seçimleri öncesinde kamuoyuna deklare ettiği hür ve müstakil siyaset, partinin ittifak ya da işbirliği gibi modelleri askıya aldığı ve seçimlere kendi başına gireceği gerçeğini gösteriyordu.

Hür ve müstakil siyasetinin bir risk olduğu ve Akşener’in kararının Cumhur ittifakı lehine sonuç üreteceğini söyleyen aktörlerin partiden ayrılma kararı bir parti içi itiraz olmanın ötesine geçmiş ve partiye dışarıdan müdahale edildiği algısına yol açmıştır. Parti içindeki bu reaksiyonun seçim döneminde daha yoğun bir hal aldığı, İstanbul ve Ankara’da İmamoğlu ve Yavaş lehine istifalar ve çekilmeler olduğu gerçeğini de hatırladığımızda, hür ve müstakil siyasetin İYİ Parti ve Akşener açısından ne denli önemli bir meydan okumaya da yol açtığı görülmektedir.
Siyaseten risk alan ve seçim sonuçlarından bağımsız bir siyasetin mümkün olduğunu iddia eden Akşener’in yerel seçimler sonrasındaki pozisyonu ise süreci kabullenen ve yeni aktörlere yol açan bir genel başkan görüntüsü olarak takdim edildi. Peki gerçekte böyle miydi?

31 Mart Seçimleri Sonrası Tartışmalar
Hür ve müstakil siyaset doğrultusunda yerel seçimlere kendi adayları ile giren İYİ Parti’nin yaşadığı başarısızlık, seçim sonuçlarından kaynaklı ertelenmiş muhasebeyi yeniden gündeme getirdi. Olağanüstü kurultay süreci ve Akşener’in aday olmayacağını ilan etmesinin ardından genel başkanlık için öne çıkan isimlerle ilgili tartışmalar başladı. Her üç ismin siyasi biyografine bakıldığında benzer bir geçmişe sahip oldukları görülmektedir. Müsavat Dervişoğlu, Koray Aydın ve Tolga Akalın isimlerinin kurultay öncesindeki söylemlerine bakıldığında da bahse konu biyografinin ağırlığı hissedilmektedir.
Milliyetçi camia açısından maruf olan bu isimlerin seçilmeleri durumunda partiyi “merkeze konumlandırma” adına yaptıkları açıklamalar, İYİ Parti’nin geleceği açısından bazı ipuçları barındırmaktadır.
Kurultay sürecinde yaşananlara bakıldığında gün boyu sakin ve olağan koşulların hakim olduğu bir atmosferden söz edilebilir. Partisine veda eden Akşener’in yaptığı duygusal konuşmanın satır araları, yeni genel başkana da öğütlerle doluydu. Süreç yönetiminden kaynaklı başarısızlıkları kabul ederek partiden çekilen Akşener’in İYİ Parti’ye yönelik uyarıları da dikkate değerdi.
Özellikle partisinin uzunca bir süredir altının oyulduğu ve operasyonlara maruz kaldığı iddiasını dile getiren Akşener’in kendisinden sonraki isimlerin de bu konuda müteyakkız olmaları noktasındaki uyarıları oldukça önemli
. Nitekim uzunca bir süredir böyle bir tehdidin varlığından hareketle siyaset yapan Akşener sonrasında İYİ Partinin yörüngesinin ne olacağı önemli bir konu.

Dervişoğlu Akşener’in Devamı mı?

Kurultayın üçüncü turunda Dervişoğlu lehine bir sonuç çıkması, İYİ Parti’de Akşener siyaseti devam mı edecek sorularının sorulmasına neden oldu. Bu soruyu sorduran ise Dervişoğlu’nun adaylığını ilanının ardından Akşener ile sarf ettiği sözler ve onunla kurduğu irtibatta aranmalı hiç kuşkusuz. Fakat daha da önemlisi Dervişoğlu liderliğindeki İYİ Parti’nin yakın ve orta vadede sergileyeceği politikalar bir devam mı ya da yeni bir istikamet tayini mi olduğu hususunu berraklaştıracaktır. Bu konudaki soru işaretlerini ortadan kaldıracak bir diğer husus ise partinin kurmay kadrosunda yapılacak değişikliklerde Akşener’in etkili olup olamayacağı. İlk izlenimlere göre Akşener’in partideki etkisini sürdüreceği ve bazı isimlerin İYİ Parti’de siyaset yapmasında ısrarlı olacağı noktasında.

Her ne kadar Dervişoğlu kurultay zaferinin ardından yaptığı kısa konuşmada “hiçbir şey eskisi gibi olmayacak” dese de Türk siyasi tarihinden verilebilecek örnekler, siyasetçilerin emekli olma noktasındaki isteksizliklerini göstermektedir.
Cumhurbaşkanlığına geçtikten sonra ANAP siyasetine her ne kadar muvafık olamasa da nüfuz etmeye çalışan Özal ve Çankaya’ya geçtikten sonra Çiller yönetimindeki DYP’ye müdahil olmayı devam ettiren Demirel örnekleri, bu konunun ne denli netameli olduğunu da göstermektedir.

Fakat İYİ Parti açısından en önemli sınama partinin kendisini ideolojik olarak nerede konumlandıracağı meselesi. Her ne kadar partinin merkezde konumlanacağı söylense de mevcut durumda partideki milliyetçi aktörlerin etkinliği ve kritik dönemeçlerde bu aktörlerin alacağı pozisyonlar önemli olacaktır. Uzunca bir süredir teknokrat kimliği ve merkeze daha yakın olabilecek birtakım aktörlerin partiden ayrıldığı da düşünüldüğünde, İYİ Parti’nin politik konumlanmasında izleyeceği strateji, partinin geleceği açısından oldukça önemli olacaktır.

Bütün bu tartışmalara rağmen İYİ Parti’nin sönümleneceği ve Türkiye siyasetinde etkisini yitireceği öngörüsünün henüz erken olduğunu söylemekte fayda var.
Nitekim 2018 ve sonrasındaki seçim sonuçlarına bakıldığında, İYİ Parti’nin Türk siyasetinde belirli bir yer edindiği görülebilmektedir. Bu yeri muhafaza etmek ya da bu yerin kapsama alanını genişletmek ise sadece İYİ Parti’nin meselesi değil hiç kuşkusuz. Yakın gelecekte Cumhur İttifakının performansı ve CHP’nin kat edeceği mesafe de İYİ Parti’yi doğrudan etkileyecek ve onun merkez olma iddiası ile ilgili zorlukları daha fazla belirginleştirecektir.
#siyaset
#İYİ Parti
#CHP
#Turgay Yerlikaya
15 gün önce
İYİ Parti kongresinin kazananı kim
Kamu yönetiminde bölüşüm sorunu ve çözüm yöntemi
Başıboş köpek sorunu nasıl çözülür?
Gazze yanarken Hac ve Umre
Fiîlî işgalden zihnî işgale kapitalizmin insanı ve hakikati yok ediş serüveni… 
Yeni anayasa tartışmaları ve siyasetin normalleşmesi