|
Şablonu tersine çevirmek

Şimdi belki taşrada kız çocukları öğrenmiştir, öğreniyordur elinde tığ, şiş, iplikler… genelde artık çocukların gençlerin çok uzağında örgü, dantel ve tabii ki el becerisine dayalı oyunlar.

Elinden bir bilgisayardan farkı olmayan telefonlarla bütün becerisi parmaklarının hızlı hızlı aynı sabit hareketleri yapmasına kadar düştü yeni nesillerde.

Çok değil belki bir kuşak öncesinde bile vardı düğüm atma, düğüm çözme, iplerle yapılan oyunlar.

Tek başınıza değil üstelik; iki elinizin arasına çeşitli simetrilerle gerdiğiniz ipi muhatabınız aynı beceriyle geri alır parmaklarınızda; sonra o başka bir şekil verip tekrar sizin almanızı beklerdi.

Yetenekliler bu oyunu sürdürürdü epeyce.

O sıralarda fark ettim ki en iyi ve sağlam düğümler aslında çok basit bir çözme mantığı olan düğümlerdi. O mantığı bilmiyorsanız çözemezdiniz.

Pazar günü yaşananlar hatırlattı bunları.

Ortada bir şablon var; bir elden bir ele büyük maharetle geçirilebildi uzun süre.

En keskin en sağlam en dayanıklı en çözülmez gibi görünen düğümler böyle atıldı.

Onlarca büyük dava böyle sağlama alındı.

Pazar günü ise aslında bu şablonun, bu çözülmez sanılan düğümün mantığının tersine çevrildiğini gördük.

İddia o ki bir cemaatin lideri bir vaaz verip bir başka cemaat hakkında olumsuz şeyler söylüyor; ihtimallerden bahsediyor.

İlgili cemaatin televizyonunda bir dizide konu istenildiği gibi işlenirken, gazetesinde de aynı yönde haber ve yazılar çıkıyor.

Sonra yine cemaatle ilişkili olduğu düşünülen emniyet ve yargı bürokratları o olumsuzlanan cemaate operasyon yapıyor.

Bulduklarını iddia ettikleri şeylerin aslında orada olduğu ispatlanamasa da şahıslar bir yıldan fazla hapiste kalıyor…

Bu bir şablon…

Pazar günü yapılan ifadeye çağrı ve gözaltılar bu şablonu tersine çevirme iddiasında aynı şabyonu tersinden okuyan bir mantığa sahip.

Tıpkı bir zamanlar, bilgisayarlar, akıllı telefonlar, laptopların olmadığı zamanlarda yaygın olan o el becerilerindeki gibi; uzun bir iple yapılan simetrinin bir başka ele geçmesinde gereken beceri ve mantık gibi. Genelde orada yapılan ilk eldeki halini tersine çevirmektir; bilen, oynayan hatırlar.

Şimdi İstanbul Başsavcılığı basında çıkan haberlere göre bir cemaatin bir başka cemaate kurduğu bu ince bulmacayı, düğümü, şablonu tersinden çözüyor.

Çözdüğü zaman göreceğiz gerçekten böyle bir suç işlenmiş mi? Kumpas kurulmuş mu? Olduysa bile gözaltına alınanlar, ifadesi alınanlar bu işin sorumluları mı?

Şu anda hiçbir şey bilmiyoruz.

Çünkü henüz soruşturma safhası bitmediği için ancak kovuşturma aşamasına geçilirse dosya kamuoyuyla paylaşılacak.

Ama yaşananlar, iddialar, haberler zaman zaman ne kadar gerçeküstü bir atmosferde yaşandığını da belli ediyor.

Düşünsenize, oturmuş bir dizi izliyorsunuz; senarist ve yönetmenin becerisiyle heyecanlı bir örgüt işini ekran karşısında elinizde çay önünüzde çekirdek takip ediyorsunuz… meğer bu bir dizi değil; bir gayrı meşru operasyonun parçasıymış…

Eğer böyleyse gerçekten asıl dizi, asıl senaryo yaşadığımız hayatın ta kendisi olmuş çoktan.

Ancak soruşturma sonuçlandığında göreceğiz izlediğimiz bir televizyon dizisi miymiş yoksa ve maalesef hayatın kendisi miymiş?

Bu arada ifadesi alınması istenilen şüpheli sayısının otuz iki olduğu ve listede şimdilik görünmeyen o ismin Fethullah Gülen olduğu da hemen hemen kesin gibi.

Olup bitenleri geriye doğru düşününce 2012 Ocak ayının ilk haftası MİT’in on yılda bir basına verdiği kuruluş resepsiyonunu hatırladım.

Çıkışta İstanbul’dan gelen çok sayıda medya yöneticiyle bir yerde yemek yemiştik. O sırada eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’un tutuklu yargılanıp yargılanmayacağı belirsizdi. Ben ve eski TRT Genel Müdürü İbrahim Şahin ne kaçma ne delilleri karartma ihtimali olmadığı için Başbuğ’un tutuksuz yargılanması gerektiğini savunarak tartıştık bazılarıyla biraz ve tabii ki anlaşamadık. İstanbul’dan gelen üst düzey medya yöneticisi muhatabımız sonunda belli belirsiz “Tutuklansın, sayıyla mı verdiler” deyip kestirip attı.

Ertesi gün tutuklandı Başbuğ.

O cümle geldi aklıma…

Bitmedi, sadece bir ay sonra eski ve yeni MİT Müsteşarları ile yardımcılarını tutuklamaya kalktı aynı yapı…

Biraz önce resepsiyonda el sıkışıp sohbet ettikleri müsteşarın tutuklanması için yapılan operasyonu biliyorlar mıydı… kim bilir?

Yoksa onun için de “Sayıyla mı verdiler” deyip kestirip atmışlardı…

Unutulmuyor bazı cümleler.

Gün geliyor hatırlatıyor tarih…

#cemaat
#MİT
#İbrahim Şahin
9 yıl önce
Şablonu tersine çevirmek
Korku zamanı
Boykotta kafalar neden karışık
Kimin enflasyonu
Terör örgütü elebaşı olarak İsrail portresi…
Hamas’ın ateşkesi kabulü ve İsrail’in Refah Operasyonu