|
Seçim meydanları hızla ısınıyor
"Geç başladı, biraz fazla mı sakin ne?” derken seçim meydanları hızla bilinen, beklenen temposuna kavuşuyor.

Türkiye'de özellikle son iki yıldır aşırı gergin politik atmosfere bakınca seçime doğru bu ateşin yükselmesini bekleyenler şu ana kadar yanıldı bundan sonra da yanılacak gibi. Öyle ki 1 Mayıs kutlamalarının 1977 kanlı provokasyonunu bile aratamayacak kadar dehşetli bir gün olacağı iddiasında bulunanlara ne çok inanan olmuştu, birkaç küçük olay dışında neredeyse sakin geçti İşçi Bayramı.

Önümüzde de bu tür şeyleri vesile edecek bir özel gün görünmüyor.

Milletin de benzer işlere kalkışılmasını ne desteklemeye ne hoş görmeye niyeti var.

Kendimizi hızla 7 Haziran günü sandık başında sonra akşamında televizyon karşısında bulacağız anlaşılan.

İki meslek grubu herkesten çok yorulacak; siyasiler, onların çalışma arkadaşları ve gazeteciler.

Günübirlik Almanya seyahati biz gazetecileri ne kadar yorduysa da Başbakan Ahmet Davutoğlu ve ekibi o kadar rahat, o kadar az yorgundu. Düsseldorf Konsolosluğu'ndaki açılış ve toplantının hemen ardından Dortmund'da Almanya'da yaşayan vatandaşlarla buluşmadan çok memnundu Başbakan.

Memlekete dönüş yolunda uçaktaki kısa sohbette karşılaştığı havadan, coşkudan memnun olduğu çok açıktı.

Gurbette yaşayanların dövizle askerliğin yüksek olmasından yaptığı yılların şikâyetine de tatillerde telefon kullanımından uçak bileti ücretlerine kadar bizim bilmediğimiz ama onların yıllardır hayatını zorlaştıran meselelere pratik ve makul çözümleri bir seferde halledip dönüyordu Başbakan Türkiye'ye.

Almanya'daki dahil bu on beşinci mitingdi ve bu yüksek tempo eşinin yakın sağlık markajına rağmen Davutoğlu'nun sesine yansımaya başlamıştı. Yine de bizden dinçti o da ekibi de. “Bu bir şey değil, günde üç il, iki uçak, dört helikopter gezisi sığdırıyoruz bazen. Alıştık artık” diyorlardı sorunca.

Kalan bir ayda da planlanan bütün mitingleri, toplantıları eksiksiz yapmaya kararlılar.

İllerdeki mitinglerde karşılaştıkları kalabalıktan da coşkudan da mutluydu ekip.

“Sadece alanın kalabalığına ve coşkusuna değil şehirde sokaklarda evlerin penceresindeki havaya da bakıyoruz ve şu ana kadar toplama kalabalıklarla, plastik miting törenlerine rastlamadık. Seçim havası da partiye yönelik coşku da çok iyi gidiyor” diye yorumluyorlar.

Aynı gün MHP de seçim beyannamesini açıkladı.

Beklendiği gibi politik açıdan Çözüm Süreci'ne şiddetle karşı ve ekonomik vaatler konusunda diğer muhalif partilerden farksız bir beyanname çıktı.

En büyük sürpriz herhalde Alevilerle ilgili bölümdü.

Anlaşılan o ki CHP, HDP arasındaki kıran kırana Alevi tabanı çekme yarışına MHP de dahil olmaya çalışıyor.

Bunun dışında üç muhalefet partisinin de iktidarla ayrı düzlemlerde siyasal çekişme içinde olduğu bir sürece giriyoruz.

MHP Kürt meselesinde iktidara şiddetle itiraz ederken, HDP aynı alanda aslında “Kim Kürtlerin temsilcisi?” yarışında. CHP ise yıllar sonra ilk defa ağırlıklı olarak günlük hayatın ekonomisi ve geçim derdi üzerinden oluşturuyor söylemini.

Bazı yorumcular geçmişteki a veya b seçimine benzetiyor 7 Haziran'ı.

Benim gördüğümse bu seçim diğerlerine hiç benzemiyor ve muhtemelen bundan sonrakilere de benzemeyecek, kendine özgü bir seçim olarak yaşanacak ve bitecek.

Seçim gecesi öncelikle 4 partinin ama aslında giren tüm irili ufaklı partilerin sonuçlara bakıp çıkaracağı önemli dersler olacak.

AK Parti tek başına iktidar olarak yoluna devam ederse bunu yüzde kaç oy oranı ve sayısal olarak kaç milletvekiliyle yapabildiğine göre farklı dersler çıkaracak.

CHP ve MHP üç aşağı beş yukarı aynı oy oranlarını alırsa böyle devam etmenin kendilerine ve tabanlarına ne yararı olacağını sorgulamak zorunda kalacak.

HDP'nin barajı geçmesiyle geçmemesi ve bu iki durumda nasıl davranacağı da onlar için hayatî öneme sahip dersler içerecek.

Selahattin Demirtaş'ın seçim atmosferinde oy aldığı en önemli kesimlerden Şafi Kürtler açısından baltayı taşa vuran açıklamalarının bile seçim sonucuna göre sorgulaması yapılacaktır.

Önceki hafta Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez'le bir grup gazeteci olarak yaptığımız sohbette anlattığı bir anekdotu Demirtaş da bilse çok işine yarardı.

Diyanet'in 8. Reisi İbrahim Bedrettin Elmalı görevden alınınca dönemin güçlü, cunta içinden gelme Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay'ın yuhalandığı ilin Diyarbakır olması herhalde bölgedeki İslâmî hassasiyet açısından yeterince açıklayıcı.

Velhasıl ilginç bir seçim olacak; kendisi kadar sonuçlarının renkliliği açısından da…
#seçimler
#ak parti
#aleviler
#diyanet
#mehmet görmez
9 yıl önce
Seçim meydanları hızla ısınıyor
“Almanlar et başında”
Varsıllar vergi ödemesin!
Amerikan Evanjelizminin Trump’la imtihanı
Genişletilmiş teröristan projesi böyle çöktü
İsrail’le ticaret ve Deutsche Welle