|
Telaşa hiç gerek yok...

Kasetler, sesler, görüntüler, tapeler, yazışmalar, iddialar, ithamlar...

Her şey uçuşuyordu bundan çok değil bir yıl önce.

Arada öyle çok şey oldu ki unuttuk çoğunu.

İyi de nereden gelmişti bütün bunlar; Mars’tan mı?

Ana dili İngilizce veya İbranice veya herhangi bir başka dil olan insanlar mıydı bunları yapanlar?

Bu kadar çok Türkçe materyali kim biriktirmiş, kesip biçip servis ediyordu?

Üç gündür Star ve Akşam gazetelerinin manşetlerinde bu işleri yapanlara dair haberler çıkıyor.

Adı geçenler, irtibatlı oldukları isimler açıklamalar yaparak “Biz değiliz” diyor.

Mahkemeler ve haberlerin içindeki somut ithamların kontrol edilmesiyle gerçeklerin ortaya çıkmasına az kaldı. Göreceğiz yapanlar kimmiş?

Ama baştaki soruya dönmeyi zorunlu kılan bir durum var; o veya bu veya başkası... ama birileri yaptı bunları değil mi?

Dinledi, sakladı, kesip biçti, servis etti bulduğu bütün alanlardan.

O sıra yeni bir dinleme veya tape veya görüntünün servis edilmesiyle kimler bu malzemeleri çoğaltıyor, haber veriyor, övüyordu?

Bir yıl geçti diye hepsi unutuldu mu?

Baştan beri bir iktidar savaşı olduğu açık olan bu saldırıları kimler yönetiyor ya da alana çıkarıldıktan sonra geniş kitlelere psikolojik savaşın bütün yöntemleriyle yeniden üretip ulaştırıyordu?

Kimler çok sevinçli, çok emin, çok mutlu, çok küstah, çok bilmişti?

Şimdi itiraz etmek en kolayı.

Ağzını bozup mahkeme tehditleri savurarak kabadayılığa devam etmek de kolay.

Ama bundan kolayı var.

Sadece konuşma, yazışma, mesajlaşma iddiaları değil; o iddiaların içindeki somut eylemler var.

Yarın İş Bankası hesaplarının veya Türk Dil Kurumu hesaplarının tam bu mesaj trafiği ortasındaki kimi siyasal demeç ya da iddiaların sağlaması yapılır gerçekler gün gibi ortaya çıkar.

Ortak bir havuz oluşturup sonra oraya malum veya gölge isimler aracılığıyla eldeki yılların tonla dinlemesinin birikimini de katarak finalde tek elden bir kullanıcı üzerinden servis yapıldığını bilmeyen mi var?

Sadece inanmış veya satın alınmış destekleyicisi değil “düşmanımın düşmanı dostumdur”cusu, “iktidar gitsin de nasıl giderse gitsin”ci de böyle olduğunu bilmiyor muydu? Bilmiyor mu?

Müstakbel ve muhtemel isimleri sorsak sokağa çıkıp ya da twitterda bir anket yapıp kimleri söyleyecekler ki?

Bütün bu tartışma itiraz kaosu içinde o yüzden aslında en basit soruyu gözden kaçırmaya çalışıyorlar:

Kimler yaptı bu işleri?

Bir dinleme ya da tape düşmeden önce kim müjdesini veriyordu

Düşer düşmez anında ışık hızıyla kimler servisi çoğaltıyordu?

Üzerine bilmiş bilmiş daha neler neler katıp gelecekten minik ipuçlarıyla kimler kendini tatmin ediyordu?

Bunlar yaşanmadı mı?

Bunlar yazılmadı mı?

Bir yıl önce kabadayı kabadayı açık bir darbe girişiminin haklı ve cesur savaşçılarına neler oldu öyle?

Neye itiraz ediyorlar?

Ve dahası itirazın ne yararı olacak?

Ankara’daki herkes ve bu işlere yabancı olmayan herkes biliyor ki ister 7 Şubat’taki operasyon, onun medyaya servis edilmesi, kimlerin ettiğinden tutun...

İster dershane tartışmaları yeni başladığında muhalefet partileriyle ittifak toplantılarına getirin... herkes kimlerin, hangi yapının bu işlerin çimentosu olduğunu biliyordu.

Mizahın sığ sularında anlaşılmamış ve hakkı yenmiş Nasreddin Hoca’dan ilham alarak soralım:

“Bavulun doğurduğuna inanıyorsun da tapelerin öldüğüne neden inanmıyorsun?”

#Türk Dil Kurumu
#İş Bankası
#twitter
9 yıl önce
Telaşa hiç gerek yok...
Bir Başka Mesele: Sistemi psikiyatr ve psikologlar bozdu
Niçin Diyanet
Bi şey yapmalı!
Hayallerin ötesinde yaşanan bir zaman dilimi
Zengin millet fakir devlet