|
Değişimi bizden önce Batı'nın keşfetmesi talihsizlik
Yarıyıl tatilinde kutsal topraklara yaptığımız ziyarette Türkiye’den gelenlerin yaş ortalamalarını çok genç gördüğümde aklıma geldi.

Bundan 30 yıl önce toplumda şöyle yaygın bir inanış vardı; “Hacca gidince işi gücü bırakacak, kendini cami ile ev arasına hapsedeceksin”.

“Esnafsan işi, memursan görevi bırakacaksın” anlamına gelen bu yaygın anlayış yüzünden kutsal topraklarda en yaşlı hacılar Türkiye’den gidenlerdi.

Hatta oraya kutsal topraklarda ölmek makbulmüş gibi bir düşünceyle, ciddi ciddi ölmek için gidenler bile vardı.

*

“Namaz kıldığınızda yeryüzüne dağılın ve rızkınızı arayın” diyerek namazla birlikte çalışmayı emreden bir din ile “Rızkın onda dokuzu ticarettedir” diyen bir Peygamber'in dininin ne hale dönüştürüldüğünü siz hesap edin.

Üstelik Hanefi mezhebinin kurucusu İmam-ı Azam Ebu Hanefi de tüccar.

*

Şimdi hac ve umreye gidenlerin çoğu genç.

Çok şükür bu değişmiş.

Hac ve umrenin yaşla alakasının olmadığı, gitme gerekçesinin ekonomik seviyeye bağlı olduğu anlaşılmış.

*

Bu kadar cehaleti ayıplamıyoruz.

Son Osmanlı dönemiyle birlikte 150 yıldır değerlerinden, inançlarından kopan ve koparılan bir nesil var.

Herşeyin tersyüz olmasıyla bu kadar cehaletin yaşanması normal.

Kendi yürüyüşü unutturulan, başkasının yürüyüşüne (Batı'nın) zorlanan bütün toplumlar bu kadar yalpalar.

*

Bu sorun sadece bizim de değil İslam dünyasının temel sorunu.

Her birinin başına diktatörlerin getirildiği İslam dünyası son 150 yıldır cahiliye dönemini yaşıyordu.

Yalnız son 10-15 yıldır Ortadoğu’da ve Türkiye’de değişimin sancılarını görüyoruz.

Ancak bu değişimi bizden önce Batı'nın keşfetmesi de talihsizlik.

İslamofobi tuzağıyla Müslümanları terörist gibi lanse ederek hem islam dünyasında hem de Hristiyan dünyasındaki İslam'a yönelişin önünü kesmeye çalışması bugün yaşadığımız sıkıntıların baş sebebi.

*

Siyasi iktidarlar vasıtasıyla değil, tabandan gelen bir bilinçlenmeyle İslam dünyası yeniden özüne dönüyor.

İslam dünyası tekrar toparlanmanın eşiğine geldiyse bunun geri dönüşü olmayacak.

Er ya da geç, Batı da İslam'la uğraşmaktan vazgeçip, kendi bozulan toplumunu İslam'la kurtarma formülünü kabullenecek.

Hem de dededen babadan, atalardan gelen İslam'ı, kitaplardan öğrenerek düzelte düzelte.

*

Halbuki biz biliyoruz ki İslam'ın doğduğu ve geliştiği iki yer olan Mekke ve Medine o dönemin en büyük ticari merkeziydi.

Mekke ve Medine bugünkü anlamda uluslararası ekonomi fuarlarının yapıldığı yerlerdi.

O günkü adı panayırdı, bugünkü adı, uluslararası iş fuarları.

O günün tüccarları bugünün ihracat ve ithalatçıları gibiydi.

Müslüman olmadan önce tüccarlık yapanlar, İslam'la birlikte işine daha fazla sarıldı.

Hatta daha da azimle daha çok kazanmaya başladı.

Çünkü “Rızkın onda dokuzu ticarettedir” diyen bir Peygamber'e inanıyorlar, onun yolundan gidiyorlardı.

Peygamberimiz'in kendisi de aileden tüccardı.

40 yaşına kadar geçimini ticaretle sağlıyordu.

Evlenmeden önce ilk eşi Hz Hatice’nin mallarını ve sermayesini yönetiyordu.

Tüccar sahabeler bu inançla bu topraklardan dünyanın diğer ucuna hem mal götürdü hem de din.

İslam dini bu tüccarların sayesinde dünyaya yayıldı.

*

İslam'da ticaretle ibadet birbirinden ayrılmadı.

Hicret sonrası Medine pazarına hakim olan Yahudilerin tekeli kırıldı.

Onların hakim olduğu çarşıya alternatif çarşı kuruldu ve kuralları da kondu.

Dünyada belki de çarşının, pazarın kuralları ilk kez Medine’de yazıldı.

Bunları yeni yeni öğreniyoruz.

Mevcut küresel ekonomik modelin çöktüğü, faizsiz bir küresel ekonomik sistemin tartışıldığı bir dönemde öğreneceğimiz daha çok şey var.
#hac
#mekke
#medine
#umre
9 yıl önce
Değişimi bizden önce Batı'nın keşfetmesi talihsizlik
“Almanlar et başında”
Varsıllar vergi ödemesin!
Amerikan Evanjelizminin Trump’la imtihanı
Genişletilmiş teröristan projesi böyle çöktü
İsrail’le ticaret ve Deutsche Welle