|
Dilenci
Herkes bilir ki insanoğlu cebindeki parayı, helal paraysa, emek karşılığı kazandıysa kolay kolay harcayamaz.

Ama nakit para yerine kredi kartını kullanıyorsa işin rengi değişir.

Kredi kartı söz konusu olunca sanki bankanın parasını kullanıyormuş gibi hisseder kendini.

Kolayca ve bilinçsizce harcar.

Bir çoğu da kredi kartlarını “itibar aracı” olarak görür.

Cüzdanını açtığında her bölümde bir banka kartı varsa kendini dev aynasında görür.

Farklı farklı bankaların gönderdikleri kredi kartlarını kullanırken oradaki paranın banka ikramı filan olduğunu zanneder

Öyle olmadığını ay sonunda anlar ama artık iş işten geçmiştir.

İşte kartlı tuzak budur.

*

Hava atmaya meraklı, bakkal yerine büyük marketlerden alışveriş yapmayı matah bir iş sanan vatandaş havalı kart tuzağına yakalanmıştır.

Biz buna banka+market+devlet tuzağı diyoruz.

Proje bankadan, uygulama sahası marketten, altyapı devletten.

Çeşitli kredi kartlarıyla vatandaşı nefis-ego-ben aynasında itibarlı paralı iş adamı gibi gösteren kredi kartları aynasındaki şekil yavaş yavaş değişmiş ve bir iki ay sonra karttaki o parlak gösterişli adam resmi, dilenci resmine dönmüştür.

Vatandaş artık dilencidir.

*

Küçük borçlar yüksek ve katlamalı faizle kartopu gibi büyümüş ve sahibinin suratında patlamıştır.

Hala içinde kalan son insanlık kırıntılarıyla borcunu ödemeye uğraşır. Ama içinden çıkılmaz bir haldedir.

Ve o son insanlık kırıntısını da yitirdikten sonra ar damarı da çatlar.

Daha önce utancından yapamadığı üçkağıtları kendine meşru görmeye başlar.

O da artık banka+market ve devlet işbirliğiyle düzene uygun hale getirilmiştir.

O artık insani değerlerini yitiren canlı bir robottur.

Bu canlı bombanın adı da konmuştur: Tüketici.

Yani dilenci.

Nefsinin, arzularının, hırslarının elinde, nereye çekersen oraya gidecek bir canlıya dönüşmüştür.

*

Nefis-ego-benlik ateşi banka-market ve devlet maşasıyla karıştırıldıkça dilencilik artar.

Dilencilik sadece vatandaşın tüketiciye dönüştürülmesinden ibaret değildir.

Dilencilik sadece para dilenmek, ya da el açıp sadaka istemek de değildir.

Belki de o dilenciliğin en masum olanıdır.

Şimdi ülkelerini, varlıklarını kaybetmiş çoluk çocuk din kardeşine sığınmış sokaklarda önümüze çıkan Suriyeli, Iraklı komşularımız gibi.

Onların dışında makam ve mevkileri saygın ama yaptıkları dilencilik olan çok insan vardır toplumda.

Ağızlarına değil de yaptıklarına bakarsan hepsini tanırsın.

*

Vatandaştan vaatlerle oy isteyen siyasetçi,

kamu kurumunda işini yapmak için avanta isteyen memur,

işçisinden verdiği ücretten fazla emek isteyen işveren,

patrondan hak etmediği maaşı isteyen çalışan.

Bunların hepsi aslında dilencidir.

*

Tıpkı bu hikayedeki kral gibi.

Hikâyeye göre bir kral, sabah gezintisi sırasında bir dilenciye rastlar.

-Dile benden ne dilersen! Der.

Dilenci gülerek; Sanki benim her dileğimi gerçekleştirebilecekmiş gibi soruyorsunuz, der.

Kral bu cevaba şaşırır ama ısrar eder: Ne istersen iste, sana verebilirim.

Bunun üzerine dilenci, elindeki kâseyi krala uzatır: Bu kâseyi doldur der.

Kral, vezirine kâseyi altınla doldurmasını emreder.

Kâse dolup taşmakta ama sonrasında hemen boşalmaktadır.

Altınlar, buhar olup uçmaktadır. Pırlantalar, elmaslar, yakutlar akıtılır kâseye. Ne var ki kâsenin dibi yoktur sanki.

Kral yenik düşmüştür. Dilenciye yakarır:

-Tamam, sen kazandın. Ama bana kâsenin neden yapılmış olduğunu söyle der.

Dilenci şöyle der: İnsan dimağından yapılmıştır. Yani insanın arzu ve isteklerinden. Doymak bilmez oluşu bundandır.

Nefis ve ağzımızdaki o damak tadı, kralları dilenci, dilencileri kral yapar.
Günün sözü:
Yükseklerde yer tutanlar aşağıdakiler kadar emniyette değildir. Şeyh Edebali
#kredi kartı
#para
#insan
#toplum
9 yıl önce
Dilenci
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir
Yeni tehditler ve Türkiye’nin kurumsal güncellenmesi