|
Batı sorunu

Önce şu: Hayata aktarılamayan bir fikrin, hayat hâline gelemeyen, yaşantıya dönüştürülemeyen, insana ve hayata ruh üfleyemeyen bir dinin hiç bir kıymeti harbiyesi yoktur. İslam, hakikatin hayat bulması, hayat olması ve insanlığa hayat sunması için gönderilmiş hayat-dünya tasavvurudur.

HOMO ECONOMICUS: ONTOLOJİK KRİZ
Dünya büyük bir ontolojik kriz yaşıyor: Ç/ağdaş seküler insan, insan olma özelliklerini yitirmek üzere.

İngilizler art arda yaptıkları iki Sanayi Devrimi’yle birlikte dünya üzerinde hükümran konuma yerleştiler; dünyanın sorunlarını ve sınırlarını belirleyecek muazzam bir güce eriştiler. Ama insanlığın varoluşsal buhran yaşamasına yol açacak kapitalist düzeni küreselleştirdiler. Gerçekleştirdikleri ekonomi-politik devrimle, özelde İngilizlerin genelde bütün kapitalist dünyanın gücüne güç kattılar ama insan türünün sonunu getirecek türedi bir homo economicus (ekonomik-insan) tipi icat ederek hem Batı uygarlığının felsefî / ontolojik bir krizin eşiğine sürüklenmesine yol açacak hem de bütün insanlığı ekonomi’nin, ekonomik gücün, güç üreten teknolojik gücün kölesi yapacak bir küresel medeniyet buhranının temellerini attılar.

İnsan, ekonomi’ye indirgenebilir mi? Ekonomiye indirgenen insan biter.
BATI UYGARLIĞININ ONTOLOJİSİ YOKTUR
Önce önemli bir tespitte bulunmak istiyorum acizane: Batı uygarlığının ontolojisi yoktur. Epistemolojiye dayanır 2500 yıllık Batı uygarlığı.

Ontolojisi olmadığı için tanrı’sı yoktur; pagandır; tanrısı insandır: Antroposantrizm.

Modernlik, uygar ve barbar ayırımı üzerine inşa edildi. Ve bütün dünya işgal edildi, sömürgeleştirildi.

Başkalarına, başka kültürlerin, dinlerin, medeniyetlerin, hatta deri’lerin, ırkların insanlarına “böcek” muamelesi yapıldı.

Beyaz ırkın üstünlüğüne dâir bilim(!)ler geliştirildi.
MAKİNA ÇAĞI’NDAN “PORNOGRAFİ” ÇAĞINA...
Özetle, modern ekonomi-politik devrimle, insan ekonomiye indirgendi. Üretim, tek geçer akçe, hayatın kanunu hâline geldi. Postmodern kültür-politik devrimle ise insan tüketen hayvana dönüştü; tükettikçe tükenen nesneleşen bir yaratık olup çıktı.

Özlü bir deyişle, modern süreçte fordist ekonomi, üretimi kutsadı. İnsanı makinalaştırdı.

Postmodern süreçte post-fordist ekonomi, tüketimi kutsadı, hayatı çölleştirdi, insanı öldürdü.

Modern süreçte, insan tanrılaştırıldı ve Tanrı fikri karikatürize edildi: Makina Çağı. Makina, insanı yuttu.

Postmodern süreçte, insan nesneleştirildi; medyaların hükümranlığını ilan etmesiyle birlikte gerçek, görüntü’ye indirgendi: Pornografi Çağı: Medya gerçeği yuttu; sanal olarak üretilen, gerçeği buharlaştıran, görüntüyü gerçek’ten daha gerçek hâle getiren ontolojik bir şiddet üreterek insanı görüntü hapishanesine mahkûm etti. Estetize edilen medyatik görüntülerle ayartarak, baştan çıkararak insanın algı kapılarını kapattı, algılama melekelerini kötürümleştirdi, zihnini köleleştirdi.
THE ECONOMIST’İN İSLÂM’I KALAŞNİKOF'LA ÖZDEŞLEŞTİRMESİ
İngiliz The Economist dergisi, Paris saldırısını kapağa taşıdığı son sayısında, başyazıda, “Batılı Aydınlanmacı değerlerle, karanlık barbarlık değeleri arasında bir çatışma yaşandığını (!) söylüyor.”

“İslâmcılar, düşünce ve ifade özgürlüğüne saldırıyorlar ama kanlı ortaçağ karanlığını eleştirirken bütün İslâm’ı dalgaya almak doğru değil.”

The Economist’ten yaptığım bu alıntı, aslında yapılmak isteneni, yani, Batılıların dün de, bugün de bilinçaltlarında yatan İslâm düşmanlığının ürünü olarak geliştirdikleri İslamofobi söylemini ve hedeflerini çok iyi özetliyor.

The Economist’in başyazısının yazarı, güya, sûret-i haktan gözükmeye çalışıyor. Bütünüyle İslâm’ı suçlayamayız, diyor ama İslâmcılığı vuruyor. İslâmcılığı da, Kalaşnikof’a, terör’e indirgiyor.

Bu indirgemecilik, gerilimin bizatihî karikatür üzerinden yayılmasında ve yaygınlaştırılmasında bütün çıplaklığıyla çıkıyor karşımıza.

Batı’nın indirgemeciliği, Batı’nın hem entellektüel zaaflarını ele veriyor hem de zaaflarının Batılıların bizzat kendilerinin de farkında olduklarını örtülü olarak gösteriyor.

Açıkça değil de, örtülü olarak göstermesi de ayrıca dikkatle üzerinde durulması gereken bir nokta.
MEDYA ÜZERİNDE/N YÜRÜTÜLEN SAVAŞI
Bütün tartışma ve çatışma medya üzerinden yürütülüyor.

Medya gerçeği görüntüye indirger ve büyük bir darbe indirir gerçeğe.

Heidegger, “kamera, izleyiciye yöneltilmiş bir silahtır” derken tam da bu yakıcı gerçeğe dikkat çekiyordu.

Yaşadığımız şey medya savaşı, medyalar üzerinden sürdürülen sinsi ve iğrenç bir savaş. Algıları şekillendirme, zihinleri körleştirme ve köleleştirme savaşı: “Pornografi”nin hükümranlığı: Algı kapılarımızın kapanması.

Sonuç olarak, dünyanın bir Batı Sorunu var. Tanrı fikrini ve hakikat fikrini yok eden, insanı tanrılaştıran, tabiatı tahrip eden, özetle Tanrı’nın, insanın ve hakikatin karikatürize edilmesine yol açan Batı, sorgulanmadığı sürece dünyanın hiç bir sorununu halledebilmek hiç de kolay olmayacak.

twitter.com/yenisafakwriter
#batı uygarlığı
#ontoloji
#makina çağı
9 yıl önce
Batı sorunu
“Almanlar et başında”
Varsıllar vergi ödemesin!
Amerikan Evanjelizminin Trump’la imtihanı
Genişletilmiş teröristan projesi böyle çöktü
İsrail’le ticaret ve Deutsche Welle