|
Karikatür bir uygarlık!
Yazıya, cins adam Jean Baudrillard’dan ezberlerimizi altüst edecek bir alıntıyla giriş yapayım. Şöyle diyor üstad:

“Bir gün beyazlar, beyazlıklarını terketmek zorunda kalacaklar.”

Neden acaba? Bu sorunun cevabını da veriyor Baudrillard:

“Felâket yamyamlığıyla dünyayı köleleştirdiklerini anlayacaklar.”

Kaynağını da vereyim bu önemli alıntının: The Illusion of the End, sayfa: 68.
TERÖRÜN NEDENLERİ NEDEN ATLANIR?
Önce şunu söylemek zorundayım: İnsan hayatı kutsaldır. Bunu söylemek bile züldür bir insan için.

Dolayısıyla terörü onaylamak aslâ sözkonusu olamaz. Terörle, şiddetle bir şeyi halletmeye kalkışmanın sözkonusu olduğu bir yerde, insanlığın sonunu ilan edebiliriz zira!

İşte tam bu noktada sorulması ve izi sürülmesi gereken bir soru var: İyi de, terör, boşlukta oluşmaz ki! Bir yerde yaşanan terör hâdisesini konuşmak, dolayısıyla bir daha benzer terör olaylarının yaşanmasının nasıl önüne geçilebileceğini anlayabilmek, önce neden böyle bir felâketin yaşandığı sorusunu sormakla başlar.

Bir yerde, b soruyu sormadan, sadece terör hâdisesi üzerinde yoğunlaşılıyorsa, bilin ki, orada mutlaka saklanmak istenen gerçekler, kimsenin bilmesi arzulanmayan bazı stratejik hedefler, sinsi emeller vesaire var, demektir.

Sorular... Sorular...

Meselâ, terör hâdisesinin yaşandığı bir yerde, sadece terör eylemi üzerinde odaklanmakla, bazı hayatî gerçeklerin üzeri örtülmek mi isteniyor acaba?

Meselâ, bu terör hâdisesi, istihbarat örgütlerinin bir tezgâhı olamaz mı? Pearl Harbor olayını unutabilir miyiz burada?

En önemlisi de, bu tür bir terör hâdisesi, yapılmak istenen daha başka, bambaşka şeyler için bahane üretmeyi amaçlıyor olamaz mı?
POSTMODERNLİK: SAĞ GÖSTERİP SOL VURMAK!
Bu soruları sordum diye, beni komplo teorisyeni olmakla suçlayan aklı evveller çıkabilir. Sadece şunu söyleyeyim burada: Yaşadığımız postmodern dünyada hiç bir şey göründüğü gibi değil.

Postmodernliğin kendisi “cynical” / “ikiyüzlü” bir durum olarak tanımlanır postmodern teorisyenler tarafından.

Postmodernliği, biraz vulgarize etme pahasına da olsa şöyle tarif edebiliriz kısaca: Postmodernlik, münhasıran da postmodern siyasî söylem, sağ gösterip sol vurmaktır!

Yani, görünenle hedefleneni özellikle birbirine karıştırmaktır. Böylelikle, görünen üzerinden, daha gizli, örtük hatta sinsi hedeflere ulaşmaktır. Bunu aslâ unutmayalım.
SALDIRILAR, AVRUPA’YI BİRLEŞTİRDİ!
Fransa’da yaşanan saldırıları bu gözlemler ışığında nasıl değerlendirebiliriz öyleyse?

Önce şu: Avrupa’da din çöktü. Aile çöktü. Toplum diye bir şey kalmadı. Irkçılık, kontrolden çıktı. Ekonomi krizde…

Avrupa’nın bir “canavar”a ihtiyacı vardı!

İşte o canavar bulundu: İslâm. O yüzden vurulan Avrupa değil; İslâm!

Nitekim, Batı medyasında söylenenler, yazılıp çizilenler, bu gözlemimi açıkça destekleyor. Televizyonlarda (örneğin BBC, CNN International ve bütün Fransız televizyonlarında) konuyla ilgili öne çıkan yorumlar, hem bu minval üzere yapılan yorumlar.

“Bu saldırılardan sonra Avrupa ilk kez birleşebilecek, bütünleşebilecek bir noktaya geldi.”

Bütün yapılan yorumların, sıklıkla tekrarlanan özeti bu.

O hâlde, şu nokta kesin artık: Fransa’daki saldırıların önemli hedeflerinden biri, siyasî, ekonomik, etnik bakımlardan kaynayan, karışan, kaos yaşayan Avrupa’yı bir noktada toplamak ve toparlamak.

Bu saldırılardan sonra, tam olan şey bu oldu.
DÜŞÜNCE ÖZGÜRLÜĞÜNÜ KUTSAMAK: İNSANI TANRILAŞTIRMAK
Bir de “düşünce özgürlüğü” faslında dillere pelesenk edilen bir ezber var:

“Karikatür çizmek, bir düşünce özgürlüğüdür. Müslümanların peygamberi de olsa bu, Müslümanlar, buna saygı duymak zorundalar. Ama duymuyorlar; çünkü barbarlar!”

Bu tür söylemler, hem sözkonusu eylemlere tahrik edici hem de bu tür eylemlerin “tezgâh” olabileceğini gözler önüne serici ifadeler aslında.

Oysa dinin kutsallarına her türlü hakareti yapanlar, düşünce özgürlüğünü kutsamakla ne yapmış oluyorlar?

Elbette ki, şunu: İnsanı tanrılaştırmış, dünyayı paganlaştırmış oluyorlar.

Ve bütün dünyayı da, aynı kalıba sokmaya çalışıyorlar!

Bunu da “felâketler” icat ederek, insanlığın kanını donduracak terör eylemleri tezgâhlayarak yapıyorlar. En azından Pearl Harbor tezgâhından bu yana biliyoruz bu gerçeği!

Hatta 11 Eylül hâdisesi olunca, Hürriyet’in yayın yönetmeni Özkök, o ân, Gürkan Zengin’in CNNtürk’teki canlı yayınında, sıcağı sıcağına, Hürriyet’in manşetinin, “Yeni bir Pearl Harbor mu?” şeklinde belirlendiğini söylemişti. Ama sonraki baskılarda, bu manşet, uçup gitmişti!

***

Baudrillard, boşuna “felâket yamyamlığı”ndan sözetmiyor. Batı uygarlığının ciğerini biliyor: Hangi durumlarda, nasıl hareket ettiklerini çok iyi gözlemlemiş, tespit etmiş cins bir düşünür çünkü.

***

Sözün özü: Karikatürle bir dinin peygamberine hakaret etmeyi düşünce özgürlüğü sanmak, karikatüre dönüşen pagan bir uygarlığın marifeti olabilir ancak!

twitter.com/yenisafakwriter
#paris
#saldırı
#terör
#karikatür
9 yıl önce
Karikatür bir uygarlık!
Reelpolitik
“Almanlar et başında”
Varsıllar vergi ödemesin!
Amerikan Evanjelizminin Trump’la imtihanı
Genişletilmiş teröristan projesi böyle çöktü