|
Pagan yılbaşı çılgınlığı ya da ruhunun çalındığını haykırmak!

İnanılmaz bir yılbaşı çılgınlığı yaşanıyor bu Müslüman ülkede. Bu çılgınlık, bu yıl ilk kez, Aralık ayı girer girmez başladı üstelik de!

Televizyonlarda, Aralık ayının başından itibaren yayınlanan Kardfinans reklamı başta olmak üzere, pek çok AVM’de, çarşıda-pazarda, işyerinde, pagan bir gelenek, kapitalizmin tüketim sosuyla Müslüman bir ülkenin halkının zihinlerine zerkediliyor ve hayal dünyaları delik deşik ediliyor böylelikle!

PAGANİZM KILIFINA BÜRÜNEN “LAİKLİK DİNİ”

Türkiye’de laikliğin algılanışı, yorumlanışı ve uygulanışı, aslında bizim hem düşünce dünyamızın, hem de genelde “hayat-dünyamız”ın sefaleti konusunda yeteri kadar ipucu veriyor olsa gerek!

Cins kafalardan biriydi Ernest Gellner. Gellner, 1960’larda yazdığı bir makalesinde, “Türkiye’de laikliğin din hâline getirildiği” saptamasında bulunmuştu.

Elbette ki, boş yere konuşmuyordu bu cins adam: Daha düne kadar bu ülkede, laikliğe lâf ettiği, laikliği tartıştığı, laiklik hakkında entelektüel tartışmalar yaptığı için insanlar hapishaneleri boyluyordu!

Türkiye’de laiklik, hem laik hem de “İslâmcı” aydınlar tarafından “tepeden inmeci” bir proje olduğu gerekçesiyle “salt şeklî özellikleriyle” algılanıp tartışılageldi. Bu yaklaşımlar, sekülerleşmenin muhtevasını tartışmayı da engelledi.

Sonuçta, yılbaşı çılgınlığının zıvanadan çıkması olgusunun da gösterdiği gibi, adına ister laiklik diyelim, isterse sekülerlik, toplum, sefih sekülerleşme biçimleriyle ruhunu yitiriyor ve paganizm biçimlerinin eşiğine sürükleniyor adım adım... Yılbaşı çılgınlığı, bunun en ürpertici göstergelerinden biri!

BATI’DA LAİKLİK KIYASIYA TARTIŞILIRKEN...

Oysa anavatanı olan Batı’da bile laiklik hâlâ en yoğun tartışma alanlarından biri.

Batıda sekülerlik konusunda kafa patlatan sosyal teorisyenler, laikliğin Batı’da ruhsuz, duygusuz, bencil, çıkarcı bir insan ve toplum tipi ürettiğinden şikayet ederler.

Son 20 yıldan bu yana Batı’da akademyada, sekülerliğin, Müslüman toplumlarda, “despotluğa, otoriteryen söylemlerin meşrulaştırılmasına aracılık eden bir aygıt”a; insan haklarını, özgürlüklerini sakatlayan ruhsuz bir makina’ya dönüşmeye yüz tuttuğu vurgulanır.

John Keane’den Peter Berger’e, John Milbank’tan Robert Bellah’a ve Roland Robertson’a kadar önde gelen sosyal teorisyenler, artık “seküler aklın ötesi”nden, “post-seküler felsefe”den sözetmeye başlamış durumdalar.

BURASI GÂVUR MEMLEKETİ Mİ?

Ülkemizde medyayı, toplumu tepeden dönüştürme kaygısıyla hareket eden Türk medyatörleri tarafından laiklik veya sekülerlik, ülkemizde türbülans üstüne türbülans (alt-üst oluş) üreten bir “psikolojik savaş makinası”na dönüştürülmüştür.

Türk medyasında tam bir yılbaşı çılgınlığı enjekte ve propaganda ediliyor. Ve hayatın her alanını (insanın hem iç, hem de dış dünyasını) aynı anda kuşatan, anlamlandıran kapsamlı bir dünya tasavvuru olan Müslümanlık, Müslümanlığın şekillendiği anlam haritalarımız, kültürel değerlerimiz yerle bir ediliyor, lime lime ediliyor.

Öyle ki, artık yılbaşı kutlamaları kutsanmaya, Batı’daki örneklerini bile aratmayacak bir yaygınlık kazanmaya başlandı.

Televizyon dizilerinde, reklamlarında yılbaşı temaları, “Noel Baba” figürleri “gırla gidiyor”; yayınlanan yabancı filmlerin yılbaşı eksenli filmler olmasına özen gösteriliyor.

Ama aynı sözümona “yerli” dizilerde nedense Ramazan veya Kurban Bayramı temalarına asla yer verilmiyor; eğer İslâmî gündemler veya bayramlar işlenecekse, makaraya sarılacak, alaya alınacak şekilde işleniyor!

İnsan sormadan edemiyor: Burası neresi arkadaş? Burası gâvur memleketi mi, Müslüman bir ülke mi?

Bu toplumun temel değerlerini, dinamiklerini teker teker topa tutarak, yerle bir ederek bu toplumu ruhsuzlaştıranlara, sığ Batılı seküler değerlere kölecesine uyumlamaya çalışanlara “dur” diyecek bir Allah’ın kulu neden çıkmıyor acaba? Bu ülkenin ve milletin sahibi yok mu?

RUHUNUN ÇALINDIĞINI HAYKIRMAK!

Güç ve çıkar çevrelerinin de, bunların has kapıkulları medyatörlerin de hayatlarında İslâmî değerlerin, dinamiklerin, anlam haritalarının yeri olmayabilir ama bu kişiler, toplumun kahir ekseriyetinin hayatında bu değerlerin büyük bir yeri olduğunu bilmiyor olamazlar. Zaten bilmiyor olsalardı, her fırsatta Müslümanlığın anlam haritalarını parçalama, tahrip etme gayretkeşliği göstererek, sekülerliğin en sefih, en bencil, en primitif tezahürü olan pagan yılbaşı kutlamalarını bu denli kutsamazlardı!

Müslümanlığı olumsuzlamanın, sekülerliğin en sefih, en primitif (“barbar”) ve pagan tezahürü olan yılbaşını ise kutsamanın toplumda ne denli türbülanslara (alt-üst oluşlara) yol açtığını; bu toplumun altını oyduğunu göremiyor olamazsınız!

Toplum, bu yapay ve zoraki olarak icat edilen ve üretilen türbülanslar, aynı hızla icat edilmeye ve üretilmeye devam edildiği sürece “ruhunun çalındığını” haykırmazsa işimiz yaş demektir!

Kaldı ki, yılbaşı çılgınlığı, ruhu çalınmak istenen bir toplumun, başka bir düzlemde, ruhunun çalındığını haykırması değil midir?

#Aralık
#AVM
#kapitalizm
#Ernest Gellner
il y a 9 ans
Pagan yılbaşı çılgınlığı ya da ruhunun çalındığını haykırmak!
“Almanlar et başında”
Varsıllar vergi ödemesin!
Amerikan Evanjelizminin Trump’la imtihanı
Genişletilmiş teröristan projesi böyle çöktü
İsrail’le ticaret ve Deutsche Welle