11 Eylül 2001'de gerçekleştirilen terör saldırılarının üzerinden 13 yıl geçti. Dönemin Başkanı Bush, ilerleyen yıllarda 'ABD bataklığa düştü' sözlerinin söylenmesine neden olacak hatalı bir politikaya imza attı. El Kaide adlı (şüpheli) bir örgütün peşinden sürüklenip ulusal güvenlik seviyesini 'kırmızı alarm'a çıkaran Bush, dünyaya da 'İslami Terör tehdidi'ni öne sürerek küresel alarma neden oldu. Bugüne baktığımızda ise, tehdidin ve tehdide karşı uygulanacak politikanın aslında değişmediği, sadece isminin ve niteliğinin değiştiği gözlemleniyor. Obama'nın açıklamaları iyi okunmalı diye düşünüyorum.
Obama, 4 aşamalı IŞİD ile mücadele stratejisini açıkladığında önemli bir ifade kullandı; 'Bu bir örgüt ve bu örgütün İslam ile alakası yok…' Bana kızanlar olabilir ama Obama'nın Bush kafasında olduğunu iddia edenlere hep güldüğüm gibi şimdi de gülüyorum. Eğer burada bir Neo-Con mensubu olsaydı, hatta Daniel Pipes gibi İslam düşmanı Siyonist bir Amerikalı yönetimde olsaydı, işte o zaman Batı'da İslamofobinin ayyuka çıktığını görecektik. Obama'nın burada 'Yarım-Müslüman Hüseyin' karakterini ön planda tuttuğu için kimi Müslümanlarca desteklendiğini düşünüyorum.
Nasıl ki, El Kaide'nin varlığından şüphe ettiysem, aynı şekilde IŞİD'den de şüpheliyim. Burada elbet terör eylemlerini, vahşice insan katliamlarını görmezden gelmiyorum. Sadece, bu işin bir örgüt tarafından kontrol edilmediğini söylemeye çalışıyorum. 11 Eylül saldırılarını, güvenlik derecesi üst düzeyde olan bir ülkede uçaklar kaçırarak, her nereden bakarsak bakalım şüpheli görünen olayları El Kaide adlı bir avuç şakinin gerçekleştirebileceğine inanmıyorum. Aynı şekilde El Kaide'den doğduğu iddia edilen IŞİD için de düşüncelerim mevcut…
IŞİD, bölgede ortaya çıkan bir hayaletin uzantısıdır. Bu hayalet, Soğuk Savaş'tan sonra ortaya çıkmıştır ve bölgenin kontrolü için bir el tarafından dizayn edilmiştir. El Kaide'nin kuruluşuna baktığımızda, SSCB'ye karşı Afganistan'ı koruma amaçlı ortaya çıktığını görürüz. O dönemde ABD'nin bir çevreleme politikası olduğunu hatırlarsak, El Kaide'nin de bu politikanın bir uzantısı olduğunu söyleyebiliriz. Bu örgütün CIA destekli olduğunu iddia edenleri ve hatta ortaya belge koyanları ciddiye almamakla hata yapabiliriz. IŞİD ile ilgili şüpheler de bu yönde.
Başı kesilen gazetecinin ABD'li olması, ABD'nin IŞİD'e müdahalesini meşrulaştıran bir durumdur ve bunun planlı olmadığını kimse iddia edemez. Başı kesen militanın da İngiliz aksanlı konuşması ayrıca şüphelidir. Snowden'ın da iddia ettiği gibi bu örgüt ABD ve İngiliz aklının uzantısı gibi hareket etmektedir.
IŞİD'in misyonu önce Irak idi… Maliki gitti, yerine Abadi yönetimi devraldı ve bölgede mutualist ilişki sürdüren ABD-İngiltere ittifakı Irak'ta başarıya ulaştı. Bir yazımda, Irak'taki yönetim değişikliğinden sonra IŞİD'in Irak misyonunun dolduğunu, sıranın Suriye'ye gelebileceğini yazmıştım. Aynı iddiayı sürdürüyorum. Irak Şam İslam Devleti diye anılan örgütün adını İslam Devleti olarak değiştirmesi de bana göre bu misyon değişikliliğinin ürünüdür. Artık, bir taşla iki kuş vurma meselesi var. IŞİD'i Suriye'ye sürüp sonra hedef haline getirmek ve bununla birlikte Esad da indirilmek isteniyor.
Obama'nın açıklamalarına göre IŞİD'e müdahale havadan yapılacak. Ayrıca bir kara harekatı düzenlemek yerine, bölgede bulunan müttefik güçlerle işbirliği içerisine girilecek. Diğer seçeneklerde ise istihbarat güçlendirme meselesi ön planda. Türkiye, özellikle istihbarat alanında işbirliği içerisinde olacak gibi görünüyor zira operasyona katılmayacak. Cidde toplantısının ardından imzalanan bildirgede Türkiye'nin belgeyi imzalamaması da tartışıldı. İki neden olabilir; 1- IŞİD'in elindeki 49 vatandaşımız 2- Türkiye'nin tuzağa gelmemek için operasyona sıcak bakmaması…
Diğer ülkeler yani NATO müttefikleri de bu iş için 'hazır ol'da bekliyorlar. Özellikle İngiltere bu konuda ABD ile son derece uyumlu. Zira her iki ülkenin de ulusal güvenlikleri (kendi iddialarına göre) aynı odağın hedefinde; El Kaide… Güncelleştirilmiş adı ile IŞİD… Ulusal ve Uluslararası Terörle Mücadele Strateji Belgeleri'ne göre ABD ve İngiltere'nin hatta bazı Batılı ülkelerin de tek hedefinde El Kaide var. İlginçtir ki, PKK, terör örgütü olarak listelerinde olmasına rağmen ulusal güvenlik belgelerinde yer almıyor… Zira hedefi tanımlarken şu ifade kullanılıyor; 'El Kaide ve bağlı örgütler ya da ideolojik olarak benzer örgüt veya bireyler…'
İslam karşıtlığını adeta 'kırmızı kitap maddesi' haline getiren bu ülkeler, Türkiye'yi nasıl bir duruma itecekler, belirsiz. Türkiye eğer bildirgeyi imzalayıp bu operasyonda öncü güçlerden biri olursa, içerideki bazı fırsatçı elemanlar 'Vatandaşlarımızı tehlikeye atıyorsunuz' diyerek hükümeti hedef haline getirecek. Eğer Türkiye tam tersine tepkisiz kalırsa, bu defa da Batı medyası ve içimizdeki ekürileri 'Hükümet IŞİD'e destek veriyor' diyerek zaten var olan operatörlüklerine bir yenisini ekleyecekler.
Devlet aklı, vereceği karar ile hem bağımsız ülke olmanın gerektirdiği gibi kendi kararlarını kendi verecek, hem de bu tezgah ihtimali son derece yüksek olan operasyondan temiz bir şekilde çıkacak. Birilerinin iddia ettiği gibi ne Batı'nın ne de Doğu'nun emrinde olmayan bir akıl ile ülkemiz yeni döneme giriyor. 13 yıl önce başlatılan savaşın benzeri yeniden sahne konuyor. Senaristler konularında uzman ve yönetmen çok başarılı. Bunu yıllar önce gördük. Sayın Abdullah Gül'ün o meşhur tweetiyle metnimi noktalıyorum; 'Gerçekten filmi çok beğendik. Oyuncuları da tebrik ederim çok güzel oynamışlar…'
