Hikmet Sami Türk'ün açıklaması

 
Hikmet Sami Bey, yönettiğiniz ceza ve tutukevlerindeki (o sözcüğü kullanmak istemiyorum) nahoş olaylar, eminim ki sizin bilginiz ve emriniz dışında gerçekleşiyor.

Sayın Ahmet KEKEÇ
Yeni Şafak Gazetesi/İSTANBUL

18 Şubat 2000 tarihli gazetenizdeki köşenizde yayımlanan, "Tıraş Cumhuriyeti" başlıklı yazınız üzerine aşağıdaki açıklamanın yapılması gerekli görülmüştür.

1997 yılında hac farizasını yerine getirmek amacıyla Suudi Arabistan'a gittiğimde ülke girişinde hacı adaylarına dağıtılan kitapçıktaki lâiklik karşıtı beyanlara tepki gösterdiğim, bu çerçeve içinde orada ve yurda dönüşümde basın toplantıları düzenleyerek olaya kamuoyunun dikkatini çektiğim ve sözkonusu beyanları içeren bölümün kitapçıktan çıkarılması için Suudi Arabistan makamları nezdinde girişimde bulunulması için yetkili mercilerimize başvurduğum doğrudur. Ama bu kitapçığı ya da -Sizin ifadenizle- broşürü görünce fenalık geçirerek bayıldığım iddiası, tümüyle hayal ürünü ve gerçek dışıdır.

Cezaevlerindeki saç ve sakal tıraşı uygulaması, Ceza İnfaz Kurumları ile Tutukevlerinin Yönetimine ve Cezaların İnfazına Dair Tüzük'ün 226. maddesinde yer alan "Hükümlü ve tutukluların toplum içinde alışılmış hal dışında saç ve sakal bırakmalarına izin verilmez. Bunlar sık sık tıraş ettirilir." hükmü gereğince yapılmaktadır.

Bu açıklamanın gazetenizdeki köşenizde 5680 sayılı Basın Kanunu'nun 19. maddesi gereğince yayınlanmasını rica ederim.

Prof. Dr. Hikmet Sami TÜRK
Adalet Bakanı

Sayın Hikmet Sami Türk'e ilgisinden dolayı teşekkür ederim.

Aynı ilgiyi, devletten eman dilemiş tutuklu ve hükümlülerden de esirgemez umarım.

Hikmet Sami Bey,

Siz, alışılmışın dışında bir yöneticisiniz.

Beyefendi bir insansınız.

Nazik ve kibarsınız.

312. madde konusundaki kararlılığınız da takdire şayan...

Gelgelelim, "Hükümlü ve tutukluların toplum içinde alışılmış hal dışında saç ve sakal bırakmalarına izin verilmez. Bunlar sık sık tıraş ettirilir." tüzük hükmünü ve bunu yorumlayış tarzını size yakıştıramadığımı söylemeliyim.

Saç ve sakal, toplum içinde alışılmış halin dışında bir görüntü mü oluşturmaktadır size göre? Saç ve sakal bırakmanın ölçüsü nedir? "Toplum teamülleri" açısından, bu konuda bir sınırlama, bir ölçü olduğunu mu söylemeye çalışıyorsunuz? Saçın uzunluğu, sakalın miktarı ne olmalıdır? Hangi hallerde saç uzatılmalı, hangi hallerde sakal bırakılmalıdır? Üstelik, saç ve sakal gibi, bütünüyle "bireysel" alana ilişkin eylemlerde toplumun ne düşündüğünü kim, hangi kurum, hangi merci belirleyecek?

Bir soru daha?

Üç numara kabak kafa, toplum teamülleri açısından nasıl bir görüntüdür sizce?

Hadi bir soru daha?

"Ceza İnfaz Kurumları ile Tutukevlerinin Yönetimine ve Cezaların İnfazına Dair Tüzük", neden belli kişiler ya da belli ideolojik gruplar sözkonusu olduğunda akla geliyor? Bu insanlar haricinde toplum içinde "alışılmış hal" dışında saç ve sakal bırakan başka tutuklu ve hükümlü yok mu?

Hikmet Sami Bey, yönettiğiniz ceza ve tutukevlerindeki (o sözcüğü kullanmak istemiyorum) nahoş olaylar, eminim ki sizin bilginiz ve emriniz dışında gerçekleşiyor.

Şunu anlatmak istiyorum:

Memurlarınız suç işliyor beyefendi.

Saçı sakalı kazınmış, dayaktan yüzü pörtlemiş bir "tutuklu" görüntüsünü, hem "hukuk devleti" prensipleri, hem de Türkiye'nin imajı bakımından, sizin de kabullenemeyeceğinizi düşünüyorum.