YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan

  Arşivden Arama

  I Explorer Kullanıcıları, TIKLAYIN.

 

'Güniz Sokağı Şantajı'

 
Bu "şantaj" hikâyesinin müellifi de ülkenin "ağır" medyasıdır. Yoksa ülkede yaşayan kimin aklına gelirdi bu "şantaj" hikâyesi?

 

Yeni Şafak'ın dünkü manşetine kayıtsız kalmak mümkün değildi; "Kim korkar Demirel'den?" Tabii ki kimse korkmaz; eğer "ağır" gazetelerin özellikle şu son haftadır elbirliğiyle üstlendikleri "misyon" olmasa, şu zamanda böyle anlamsız bir soru kimsenin aklına da gelmezdi. Bir ülkenin medyasının yüzünü kızartacak nitelikte bir "misyon" bu. Bir ülkenin medyasının bir siyasetçiye bu kadar gönüllü "medyatörlük" yapmasından daha uygunsuz ne olabilir?

Hürriyet'in 18 Şubat tarihli sayısında patlattığı (Sedat Ergin'in "medyatörlüğü" ile) "Diplomatik Bomba" manşetinin ne anlama geldiğini henüz çözüyorduk ki, gazetenin bir gün sonraki sayısı "Güniz Sokak" şantajını önümüze sürdü. "Diplomatik Bomba", yani Hürriyet'in ifadesiyle "Demirel'in Kafkas Paktı önerisine ilk destek Chirac'tan geldi. İşte Kafkaslar'da yeni dönemi açacak olan mektup" bombası belli ki "Köşk-Ağır Medya elele" kampanyasının içine girdiği yeni dönemin habercisiydi. (Yoksa nasıl olur? Chirac'ın mektubunun Sedat Ergin'in elinde ne işi var? Chirac'ın kendisine ulaşan bir mektuba son derece diplomatik bir dille cevap vermesinin niçin bir "Diplomatik Bomba" olduğunu hâlâ anlamış değiliz. Ama demek istiyorsunuz ki, "Balkanlar'da olduğu gibi Kafkaslar'da barışı sağlayan O; Türkiye Çankaya'ya O'nun dışında bir kişiyi oturtma lüksüne sahip değildir", o zaman başka tabii... O zaman tabii ki "elele"; o zaman tabii ki "Türkiye O'nunla gurur duyuyor"!

Gelelim "Güniz Sokak" şantajına: Bu "şantaj" hikâyesinin müellifi de ülkenin "ağır" medyasıdır. Yoksa ülkede yaşayan kimin aklına gelirdi bu "şantaj" hikâyesi? Bu hikâye de, "İstemem yan cebime koy" söyleminden daha "otoriter" bir dayatmaya geçişin bir işaretidir. (Hani biraz De Gaulle'ümsü bir şeyler!) "Güniz Sokak"ın sahibine kavuşması olsa olsa, çok söylendiği gibi belki Tansu Çiller için bir "şantaj" malzemesi olabilir. Bundan millete ne? Milletin derdi zaten başından aşmış; sanırsınız ki bir "Güniz Sokak hayaleti" eksik!

"Ağır" gazeteler "Güniz Sokak"a dönüşü ülke için neredeyse bir felaket olarak sunuyor ve iş buraya varmadan tünelin ucunun görünmesini talep ediyor. Hürriyet'te Ertuğrul Özkök'ün yazısının başlığı "Güniz Sokak'a dönerim" olsa da, yazıyı okuyunca başlığı "haaa!" tehditiyle bitirmenin daha isabetli bir seçim olacağını kolayca anlıyoruz! Demirel, kendisinin Çankaya için niçin vazgeçilmez olduğunu Özkök'e şu sözlerle açıklamış: "Bu uluslararası konjonktürde, Türkiye, Çankaya'ya herhangi bir kişiyi oturtma lüksüne sahip değildir."(!) Açıkça görüldüğü gibi Demirel'in Çankaya için ısrarı giderek bir "zorunluluk"a dönüşüyor.

"Güniz Sokak" şantajı, bildiğiniz gibi, Demirel'in Zagreb'e giderken uçağına üç gazeteciyi almasıyla başladı. Hürriyet, Milliyet ve Sabah gazetelerinin genel yayın yönetmenleri bu yolculuk sırasında Cumhurbaşkanı'na daha da yakınlaştılar ve bir bakıma hep birlikte bu "Güniz Sokak" şantajını olgunlaştırdılar. Zagreb uçağında yer alamayan ve dolayısıyle Cumhurbaşkanı ile başbaşa çalışma imkanı bulamayan Radikal gazetesi ise hikâyenin dışında kalmamak için ertesi gün aynı konuyu ("Güniz Sokağı" şantajı) Cumhurbaşkanı'nın yakın arkadaşlarını bulup konuşturarak işlemeye çalıştı. Ben bu tek sesli yayının en çok Sabah versiyonunu sevdim. Sabah'ın yeni ve çok yaratıcı genel yayın yönetmeni Ufuk Güldemir, "10 bin metredeki sohbet"i bize aktarırken, sohbetin içine daha iyi girelim diye uçaktaki "oturma planı"nı da vermiş. Ayrıca bir de, ne olur ne olmaz belki inanmayız diye, yayın yönetmenlerinin her birini Cumhurbaşkanı'nın yanında görüntülemiş. "Oturma planı" çok eğlenceli bir şey olmuş.

Güldemir'in bir diğer hizmeti de, Demirel'in uçakta ne yediğinden bizleri haberdar etmesi. Bakın Demirel ne kadar az yiyor: "Cumhurbaşkanı Demirel uçakta akşam yemeği olarak 50 gram ceviz, bir dilim peynir ve domates yedi. Demirel her sabah tanesi 20 kaloriden 7 tane zeytin yiyor. Bunu 300 kaloriye tamamlayarak kahvaltısını bitiriyor." Herşey iyi hoş da, bana soracak olursanız benim aklım bu "mönü"ye hiç yatmadı doğrusu... Bu kadar az kalori ile insan değil Çankaya'da, "Güniz Sokak"da bile fazla bir şey yapamaz. Hem biz sanki hatırlamıyoruz (Yavuz Donat'ın o unutulmaz gazetecilik hizmetleri sayesinde) Çankaya'daki kahvaltı masasını dolduran memleketin dört bir yanından gelmiş yağları, balları...!

Hep söylediğim gibi, Cumhurbaşkanı vaktimizi haddinden fazla alıyor. Bakın bugün de başka bir şeyden söz edemedik. Oysa ben bugün gözaltına alınan HADEP'li başkanlardan (daha doğrusu nasıl olup da başkanların bu kadar kolayca gözaltına alınabildiklerinden) söz edecektim. Hem de tam Cumhurbaşkanı, Hasan Cemal'e Güneydoğu'yla ilgili olarak "15 yıllık düzenden normal düzene, normalleşmeye bir geçiş yapmamız gerekiyor öncelikle..." dediği bir günde...


21 ŞUBAT 2000


Kağıda basmak için tıklayın.

Kürşad Bumin

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...