YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan

  Arşivden Arama

  I Explorer Kullanıcıları, TIKLAYIN.

 

Artık kolkola değil, yanyana

 
Siyasetle asayişi ayırma noktasına doğru hızla ilerleyecektir Türkiye. Bunu ayıramayan devlet de olsa, HADEP'te olsa bu farklılaşma yaşanacaktır.

 

28 Şubat'ın başlattığı panik havası içinde, otoriter bakışaçısı kendine bütün yolları açarken, demokratik reflekslerde de 'geçici bir kilitlenme' oldu. Yaratılan fiili durumlarla, demokrasinin ancak belli asayiş rezervleriyle beraber tartışılabileceği, bunun dışında bir şeyin sözkonusu olamayacağı kabûl ettirilmeye çalışıldı.

Zamanın ilerlemesiyle beraber hem olayların içyüzü açığa çıktı, hem de panik havasının dağılmasıyla, demokrasiyi 'asayiş rezervlerine' bir kere daha, hem de bu dönemde mahkûm etmenin ne büyük maliyetlere konu olduğu görüldü. Panik havasının egemen olduğu günlerde, otoriter dayatmaların yörüngesine girmiş, isteyerek veya istemeyerek otoriter tutumlarla kolkola girmiş demokratik refleksler, hızla 'ayrışma' imkanına kavuştu.

AB sürecinin başlamasıyla birlikte otoriteryenizmi tesis etmeye dönük olanla, buna karşı olan yanyana ilerliyor. Türkiye büyük bir kararsızlık içinde 'iki sürec'in birbiriyle adeta performans yarışını izliyor.

Bu nedenle hergün yeni bir şaşırtıcı gelişmeyle karşılaşıyoruz. Bir anda içerde büyük bir sertlik yaşarken, dış politikada geleneksel hasımlarımızla kaydadeğer bir yumuşama içine giriyor ilişkilerimiz veya Yargıtay Başkanı'nın olağanüstü anlamlı konuşmasını dinlerken, Genelkurmay'ın siyasete dönük taraf olma anlamına gelen bir bildirisini okuyuveriyoruz aynı anda.

Bütün bunlar ilk anda umutsuz tartışmalar gibi gözükse de aslında Türkiye'nin gelecekte takip etmek istediği yöne dair ne 'büyük bir tartışma' içinde olduğunu işaret ediyor bütünüyle. Bütün kurumlarıyla ve refleksleriyle Türkiye, 'büyük bir tartışma'nın içinden geçiyor ve bu tartışmanın yarım kalması ya da bir şekilde neticelenmemesi mümkün değil.

Bu tartışmanın Türkiye için olumsuz bir sonuç doğurması ise bu şartlar altında mümkün görünmüyor. Zahirde yasaklarla, dayatmalarla ve antı-demokratik uygulamalarla kuşatılmış olsa da Türkiye gerek iç dinamiklerini besleyen 'toplumsal dip dalgaları,' gerekse içinde bulunması kaçınılmaz olan 'uluslararası siyasetin koordinatları' bakımından çok verimli bir yere gidiyor.

Bütün bunları yine kafa karıştıran olumsuz bir gelişme olması üzerine yazıyorum. HADEP'li iki belediye başkanının 'PKK ile organik bağ içinde oldukları' gerekçesiyle tutuklanmalarının yaratabileceği olumsuz havanın, içe kapanmanın yeniden hortladığı biçiminde görülmesi mümkün. Fakat bu içi kapanmacı refleks bile 'noktasaldır' artık, bir 'sürec'e işaret etmekten yoksundur. Yakalanan birtakım kişilerin beyanlarına dayanılarak belediye başkanlarının içeri alınması, hukuku zorlayan bir tutumdur, ama böyle olsa bile bunun Türkiye'nin siyasal geleceği açısından işaret ettiği anlam noktasaldır. Devletin, tartışmanın belli noktalarında 'tıkanmasının' ürünüdür, ama bunlar tartışmanın bittiği ya da kapandığı anlamına gelmemektedir.

Siyasetle asayişi ayırma noktasına doğru hızla ilerleyecektir Türkiye. Bunu ayıramayan devlet de olsa, HADEP'te olsa bu farklılaşma yaşanacaktır. Bütün mesele devletin siyaset karşısında asayişi öne sürmemesi olduğu kadar, siyaset üretenlerin de devletle benzeşerek bir başka açıdan asayiş gerekçesine siyaset üretimlerini bulaştırmamalarıdır. Çünkü bugün devlet ve siyaset arasındaki, özellikle devletin politikası ile HADEP'in politikası arasındaki ayrışma, siyasete dair bir ayrışma olmaktan çok, 'asayişin nasıl tanımlanması gerektiği' ne ve siyasetin buna uygun hangi pozisyonları alabileceğine dairdir. Bu birbirini besleyen iki uçtur. Bu noktada devletin geleneksel politikasının sürmesinin anlamsızlığı ortadadır, ama HADEP'in de 'yeni dönemi' anlamlandırmada çok başarılı olduğu, kendi iç tıkanıklarını siyasete yansıtmaktan geri durabildiği söylenemez.

Herşeye rağmen, artık otoriter süreçlerle, demokratik süreçler kolkola değil, şu aşamada yanyanadır. Ayrıca gittikçe belirginleşen biçimde, otoriter uygulamalar 'noktasal' karakter kazanırken, demokratik uygulamalar 'süreç' karakteri kazanacaktır. Bu gidişatın sağlığı ise siyasetin her türlü asayiş gerekçesinden uzaklaştırılarak üretilmesinden geçmektedir.


21 ŞUBAT 2000


Kağıda basmak için tıklayın.

Ömer Çelik

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...