AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Bugünkü Yeni Şafak
Y A Z A R L A R
Mesut Yılmaz'dan şaşırtıcı bir değerlendirme

Habertürk'e ulaşabilenlerin dikkatini çekmiş olabilir: Bu televizyon kanalında yayınlanan "Basın Kulübü" programının son konuğu olan eski başbakanlardan Mesut Yılmaz özellikle bir konuda çok önemli açıklamalar yaptı. Yılmaz, asıl olarak AB Konseyi'nden 17 Aralık'ta çıkan kararın gözden geçirildiği bu programda (haliyle) söz dönüp dolaşıp "Ermeni soykırımı" meselesine gelince şunları ("mealen" aktarıyorum ama inanın aslına çok yakın) söyledi: "Chirac söylediklerinde tamamen haksız değildir. Bir deportasyon yaşanmıştır; insanlar acı çekmiştir. Soykırım olmasa da pek çok insanın öldüğü bir deportasyon yaşanmıştır. Dolayısıyla onlara yönelik saygılı bir dil geliştirmeliyiz. Ortada bir trajedi vardır."

Başkaları ne düşündü bilemem ama bu sözler beni çok şaşırttı. Nasıl şaşırtmaz, ülkede başbakanlık yapmış birisi Ermeni tehcirine ilişkin olarak "saygılı bir dil geliştirmeliyiz" diyordu. Bugüne kadar (herkes şahit) değil başbakanlık, milletvekili mevkiine kadar ulaşmış bir siyasetçiden bile bu derece anlamlı sözler işitmemiştik.. Dolayısıyla Yılmaz, Brüksel'den çıkan son karara ilişkin yorumlarına katılmasam da, Ermeni tehcirine ilişkin açıklamalarıyla benden de (!) kocaman bir "aferin" aldı doğrusu!

Yılmaz'ın ağırlandığı bu programda dikkat çekici bir husus daha vardı: Yılmaz'ın karşısındaki gazetelecilerin özellikle ikisinin (Ruhat Mengi ve Erol Mütercimler) gerek Yılmaz'ı "soykırım" konusunda "sıkıştırmaya" çalışırken, gerekse Yılmaz'ın aktardığımız açıklamalarının ardından hayatlarından hiç de memnun olmayan bir halleri vardı doğrusu... Hatta öyle ki, Yılmaz'ın önemli ve anlamlı açıklamasından hemen sonra Ruhat Mengi'nin "Ama olayları önce onlar başlatmışlardı!" şeklinde tepki gösterdiğine de şahit olduk!

Çok, hem de çok "dramatik" bir sahneydi; ülkede uzun yıllar bakanlık ve de başbakanlık yapmış birisi (bir "devlet adamı" yani, daha ne olsun!) "acıları anlayabilen bir dil geliştirmeliyiz" derken, ülkenin bir gazetecisi (hem de AB taraftarı!) memnuniyetsizliğini "Ama önce onlar..." diyerek belirtiyordu. Ne acı bir tablo... Gazeteci belki farkında değildi ama şiddetle savunduğu Avrupa Birliği'nin "ruhu" asıl olarak insanları (ve toplumları) "Bizler ve Onlar" diye ayırmamak üzerine inşa edilmemiş miydi?

Türkiye'nin AB'ye tam üyelik sürecinde, bu zamana kadar "unutulmuş" pek çok konu gibi "Ermeni Tehciri"nin de toplumun yakın ilgi alanına gireceğinden kuşkunuz olmasın. Ve benim bu tahminim içinizden bazılarınızı lütfen kızdırmasın! Birey ya da toplum olarak "nereden geldiğimizi" layıkıyla anlamadan "büyüyebilmemiz" imkansızdır. "Ermeni tehciri"nin "soykırım" tanımına girip girmediği başka bir konudur. Ama (Yılmaz'ın da açıkça belirttiği gibi) tarihimizde adına "tehcir" dense de büyük bir "trajedi"nin yattığı inkar edilemez.

Demek ki o halde, "toprak talebi", "tazminat talebi" gibi konularla kafamızı karıştırıp bizi tarihimizi-kendimizi tanıma mecburiyetinden (söyledim gibi "yetişkin" olabilmemiz için buna mecburuz) uzak tutmaya çalışan "söylemlere" kulak asmayıp, daha iyi, daha merhametli, daha adil insanlar olmak yolunda bu konuda da bir sorgulama sürecine girmemiz kaçınılmazdır. Bu süreci başka hiç kimse için olmasa da, herşeyden önce "kendimiz" için istemeliyiz.

O zaman göreceksiniz ki "dünya işleri" hiç de sandığımız kadar "yorucu" değilmiş. Bir "trajedi"nin "inkârı" üzerine kurulu bir toplumsal hafıza meğer ne büyük bir azapmış, göreceksiniz... Bir takım idelojik "kırmızı çizgiler"le çevrilmiş bir zihinsel hayat insanoğlu için ne büyük bir yükmüş...

Hem unutmayın; bu "hatırlama" süreci bize, bize dair pek çok güzelliği-zenginliği de keşfettirecek. Yaşamaya zorlandığımız "unutma-unutturma" sürecinin son bulmasıyla en başta "Ermeni komşusu çoluk çocuk denklerini yaparken kılı kıpırdamayan bir toplum" olmadığımızı da anlayacak, yakamızı bırakmayan, bırakmaması gereken, bırakmayacak olan bu "suçluluk duygusu"ndan sıyrılacak ve belki "el uzattığımız çocukları" daha iyi hatırlayarak kendimizi daha çok seveceğiz...

Kızmayın lütfen; bakın herkesi kuşatacak, herkese yarayacak ne kadar hayırlı bir yol....


27 Aralık 2004
Pazartesi
 
KÜRŞAT BUMİN


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED