AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Bugünkü Yeni Şafak
Y A Z A R L A R
Yazın yediğin hurmalar, kışın seni tırmalar

TMSF, geçen hafta Star yönetiminde önemli bir operasyon yaptı. Medya Grup Başkanı Adem Gürses ve aralarında Behiç Kılıç'ın bulunduğu yakın çalışma arkadaşlarının görevlerine son verildi. Geç alınmış ama yerinde bir karar. Bundan dolayı TMSF yönetimini, bir vatandaş olarak kutluyorum.

Bu satırları takip edenler hatırlar. Bir yazımızda, Alaattin Çakıcı ile ilişkisi tespit edilen Sinan Engin'in kamusal niteliği olan Star Gazetesi'nde köşe yazması ve Star TV'de program yapmasını eleştirince, TMSF Başkanı Ahmet Ertürk, konuyu Adem Gürses'e sormuş, Gürses de "Bu meseleyi büyütmeye gerek yok. Bu sektörde kim o kadar temiz ki.." demişti. Gürses ayrıca, Engin'in Çakıcı ile menfaat ilişkisine girmediğini, Star'da çalışmasının basın ahlakı açısından sorun olmadığını anlatmıştı.

Gürses'in bu sözlerindeki derinlik, TMSF operasyonundan sonra daha iyi anlaşıldı. Araştırınca gördük ki, meğer Engin'e gelinceye kadar el atılması gereken çok konu varmış. Operasyon boşuna yapılmamış.

Operasyonun gerisinde neler var? Biraz onlardan sözedelim. Biliyorsunuz, Uzanlar'ın tüm varlığına el konuldu. Bunlar arasında 20 civarında Mercedes, BMW, Range Rover Jeep var. Beyefendiler, Uzanlar'ın araçlarına biniyormuş. Yetmemiş, BMW marka yeni makam araçları satın almışlar. Kendilerine 20-25 milyar liraya varan yüksek miktarda maaşlar bağlamışlar. Cannes Film Festivali'nden piyasa fiyatlarının çok üzerinde epeyi film satın alarak dönmüşler. Programlar için bol keseden paralar dağıtılmış. Mesela, Oya Aydoğan bunlardan sadece birisi. Tepkiler üzerine yayına sokulmayan İbrahim Tatlıses'in müzik-eğlence programı için de kesenin ağzı açılmış ama yasak kararıyla tekrar kapatılmış. Bir haber programı için sunucuya 25 bin dolar veriliyormuş.

Ayrıca, görevden alınan bu yöneticilere işbaşı yaptırılırken asli görevlerinin medya grubunu satışa hazır hale getirmek olduğu söylenmiş. Ama onlar sanki hiç satılmayacakmış gibi uzun vadeli harcama programı hazırlamışlar.

Şimdi tüm bu iddialar, TMSF tarafından araştırılıyor, kayıtlar inceleniyor. Usulsüz işlemlere rastlanırsa, cumhuriyet savcılığına suç duyurusu yapılacak.

Haluk Örgün ve arkadaşları, böyle bir enkazın üzerine oturdular. İşleri kolay değil. Zaten onlar da zoru başarmak için getirildiler. Star'ı selefleri gibi "bal tutan parmağını yalar" anlayışıyla yönetmeyip, itibar kaybettirmeden satışa hazır hale getirirlerse, bu, onların en büyük başarısı olacaktır. Aksi halde, en ağır eleştirileri onlar için yazacağımızı bilmelerini isterim.

Demiröz'ü içerden vuran kim?

TRT Genel Müdürü Şenol Demiröz de eski Star yönetimi gibi izlediği yanlış politikalar sonucu kurumu zarar ettirmekle suçlanıyor. Özellikle dış prodüksiyonlara piyasa fiyatının çok üzerinde ödeme yaptığı iddia ediliyor. Bu nedenle, görevden alınacağı söylentileri son dönemde iyice ayyuka çıktı.

Açıkçası, testiyi kıranla suyu getirenin birbirinden ayrı tutulması gerektiğini düşünüyorum. Demiröz'ü arayıp bu iddiaların tümünü hatırlattım. Demiröz, bu iddialar için "fitne fesat" derken, bazı rakamlar verdi: "Bu yıl 207 prodüksiyon yaptırdık, ödediğimiz para 5 trilyon lira. Geçen yıl 100 prodüksiyon için 17 trilyon lira ödenmiş. İlan, reklam gelirlerini yüzde 50'ye varan oranda, bandrol gelirlerini yüzde 30 oranında arttırdık. Giderlerimiz ise yüzde 50 oranında azaldı. Harcamalar azalırken program üretimimiz iki katına çıktı."

Kuruma ait telefonlardan özel görüşme yapanların ikramiyelerinin kesilmesini de "kurumun menfaatlerini koruma anlayışının parçası" olarak değerlendiren Demiröz, işbaşına geldikten sonra uyguladıkları tasarruf tedbirleri sayesinde TRT'nin güçlükle kendi ayakları üzerinde durabildiğini anlattı. Demiröz şöyle devam etti: "Zaten buraya kadar gelmemiz bir mucizedir. İlave tedbirler alınmazsa ocak ayında personel maaşını bile ödeyemeyiz, böyle bir noktaya geldik."

Demiröz'ü asıl üzen ise muhalefetten veya bazı yazarlardan gelen tepkiler değil. O tepkileri "insaf ölçüleri" dahilinde "doğal" karşılıyor. Özellikle, kısa zamana kadar "dost" saydığı "biri"ne çok kızıyor. Demiröz, bize kızdığı şahsın tarifini yaptı ama "yazıp yazmamak sizin takdirinizde" dedi. Ben de yeni bir gerginliğe yol açmamak için "yazmama" hakkımı kullanıyorum. Şu kadarını söyleyebilirim, "kalenin içeriden yıkılmak" istendiğini düşünüyor. Ama bu kale, TRT değil.

Demiröz'ün uzun sohbetimizdeki son sözü ise "Görevimin başındayım, kurumun menfaatlerini sonuna kadar savunacağım, bu onurlu duruşumuz sonuna kadar devam edecektir" oldu.

Dileğim o ki, "iyi oynayan" değil "haklı" olan kazansın.


27 Aralık 2004
Pazartesi
 
ŞAMİL TAYYAR


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED