T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 19 ARALIK 2005 PAZARTESİ
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Bugünkü Yeni Şafak
 
  657'liler Ailesi
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Nar-ı Beyza
  Okur Sözcüsü
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Kürşat BUMİN

Aklını peynir etmek ile yemedi herhalde

Geçen günkü gazetelerin birinde karşılaştım: Yazar, "Türk sağı"nda "cicim ayları"nın ancak 3 yıl sürdüğünden bahisle önce sağ hükümetlerin yükseliş-duraksama ve çöküş süreçlerini hatırlatıyor sonra da sözü AKP Hükümeti'ne getirerek masaya onun "adisyonunu" bırakıyordu.

Bu "adisyon" içinde neler mi vardı? Sırayla gidelim:

1- "Van Rektörü"nün tutuklanması.

2- Orhan Pamuk davası.

3- Basına ve muhalefete tahammülsüzlük.

4- "Satarım-pazarlarım havaları."

5- Belediyelerin "içki yasağı."

6- "Kadrolaşma" ve parti içindeki aykırı sesler.

Görüyorsunuz, "adisyon"u yazanın acelesi var; bir an önce "masanın boşalmasını" ister gibi...

İyi güzel ama bu "hesap" doğru mu? AKP Hükümeti'nin Menderes, Demirel ve Özal hükümetlerinin kaderini paylaşacağının kesin olduğunu ileri sürmek doğru mu?

Bana göre değil. Tamam belki bu hükümetlerin tamamı "sağ" ama AKP Hükümeti "sağcılık" söz konusu olduğunda da seleflerinden farklı bir tarz sergilemiyor mu? Bana göre sergiliyor. Dolayısıyla önümüze getirilen "adisyon"da ciddi hatalar var! (Mesela, masada "alkollü içecek" kullanılmamasına rağmen adisyonda bir şişe şarap bedeli de var!)

Ancak, yazarın AKP Hükümeti'ne kestiği "hesap"ta sıralananların tamamen "kafadan atma" olduğu da söylenemez doğrusu... İsterseniz, hesapta yer alan "kalemler"den öne çıkan üçünü gözden geçirelem:

1- "Van Rektörü"nün tutuklanması hadisesi: Ben bu tutuklamanın hükümetin gönlüne su serptiğini hiç mi hiç sanmıyorum. Bu olay -bence- tamamen, Van'da yaşanan bir "bilek güreşi"nin sonucudur. Ülkede "Yargı"yı da içine alan "kamplaşma"nın bir sonucudur. Ama şu da bir gerçek: Hükümet, Van olayının gelişmesinde kendisinin bir rolü olmadığını bir türlü "anlatamamıştır." Bu da büyük bir kusurdur tabii ki...

2- Orhan Pamuk davası: Bu soruna canı sıkılanların başında herhalde Hükümet (Cemil Çiçek hariç!) gelmektedir. Yanılıyor muyum? AB cephesinden gelen ağır eleştiriler karşısında çaresiz kalan en başta hükümet değil midir? Aklını peynir ekmekle mi yedi ki, tam da müzakereler başlarken ülkenin en ünlü yazarını içeri tıkmak için özel bir gayret sarfediyor olsun? Ama şu da bir gerçek: Aralık'ın 13'ünde Adalet Bakanlığı'na "acele posta" ile yollanan "soru", ne hikmekse 16 Aralık'a kadar bakanlığın eline geçmemiştir. Dolayısıyla hükümet, işin "niyet" faslı ile değil ama "posta ulaşımı" faslı ile ilgili olarak haklı kuşkuların dolaşımına fırsat tanımıştır. Bu da büyük bir kusurdur tabii ki...

3- Belediyelerin içki yasağı: Son olarak Abdullah Gül de "İçki olayı kafamı karıştırdı" diyor. Bazı hükümet üyelerinin de benzer açıklamalar yaptığına şahit olduk. Ayrıca İstanbul Belediye Başkanı Kadir Toptaş da, "Konu Büyükşehir Belediye Meclisi'nde görüşülmeden, bu tarz çalışmalar yapmayın" talimatını verdi. Bu konuda Mustafa Karaalioğlu'nun Neşe Düzel'e yaptığı şu önemli açıklamayı da (Karaalioğlu'nun aynı söyleşide bazı "problemli" açıklamaları da var ama neyse!...) unutmayalım: "Oysa içki içmeyen bir aile için içkiye kısıtlamalar getirilmesinin hiçbir politik değeri yok." Ama şu da bir gerçek: Bazı AKP'li belediyeler "Madem yeni yasa bize bu hakkı tanıyor, o halde boş durmayalım!" diyerek "IV. Murat'çılık" provaları yapmaya başlamadılar da değil. Aslına bakacak olursanız, söz konu yetki devri, yani alkollü içki ruhsatı verme yetkisinin mülki amirliklerden alınarak belediyelere verilmesi çok yerinde, modern bir uygulama. Ancak ne yaparsınız ki, hemen her alanda olduğu gibi yetkilerin artışı -özellikle işin başında- kimilerinin başını (alkolden değil bu kez!) çabuk döndürüyor. Hükümetin bu konuda da kusurlu olduğu apaçık. Ama dikkat edin, "niyetinden" dolayı değil, bir kere daha kendisini doğru dürüst anlatamamasından dolayı.

Bakalım göreceğiz, "acele posta" Pamuk'un ikinci duruşmasına (7 Şubat) kadar Adalet Bakanlığı'na ulaşabilecek mi? Eğer ulaşmaz ise, hükümetin ilk işi postayı da bir an önce "özelleştirmek"tir! Bu zamanda bu kadar ağır bir posta hizmeti, olacak iş mi?

Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi