AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Bugünkü Yeni Şafak
Y A Z A R L A R
Patlamalar

Pat bir sestir, patlama o sesten türetilmiş bir eylem, bir eylemsi. Patırtı ise, aynı sesten türetilmiş bir ad olduğu ve belki birden çok pat sesini içerdiği hâlde patlamalardan farklı bir anlam taşır; gürültüye yaklaşır.

Yansıma sözcüklerden biri olan patlamayı, sanırım ilkin balonlarla tanımıştım. Hemen hiçbir balonun kurtulamadığı bir sondu patlama ve sanki her balon, biraz da patlamak için yapılmıştı.

Bir balonun patlaması, çeşitli yollarla gerçekleşirdi. Birinci ve en yaygın yol, balonun gereğinden çok şişirilmesiydi. Taşıyamayacağı kadar çok hava üflenince balonun içine, balon dayanamaz, patlardı. Patlamış balonun parçacıklarını dudaklarımızın arasına gerer, soluğumuzla birlikte içimize doğru çeker, ağız boşluğumuzda yeni ve minik bir baloncuk oluşturur, ağzını bükerdik. Çok şişmekten iyice incelmiş olan bu yeni baloncuğa cıkcık veya cikcik derdik.

Cikcikleri patlatmak da başlı başına bir eğlence olurdu. Bu patlatma işini iki türlü yapardık: Birincisi, bir elimizde tuttuğumuz cikciği öteki elimizle büke büke, içindeki havayı taşıracak ve dolayısıyla patlayacak duruma getirmekti. İkincisi, biraz daha tehlikeli idi; iyice gerginleşmiş cikciği bir arkadaşımızın veya şakamızı kaldıracağına inandığımız bir büyüğümüzün meselâ alnına vurarak patlatmaktı. Bunu kendi alnımızda denediğimiz de olurdu. Cikciğin patlayışı ve parçalanışı ile, tenimizde arı veya sivrisinek sokmasını andırır bir acı hissederdik. Cikciği patlatmak için duvara veya acı çekmesi söz konusu olmayan sert zeminlere vurduğumuz da olurdu. Balon yeterince incelmemiş veya patlamasını kolaylaştıracak ölçüde havayla dolmamışsa, bu vuruşlar patlamayla sonuçlanmaz ve sinir bozucu bir başarısızlık ortaya çıkardı. Bu başarısızlığın hıncını, cikciği dişlerinin arasına alıp patlatarak çıkaranlara rastlanırdı: "Şimdi de patlama da, göreyim seni!"

Balonların patlaması, her zaman sadece aşırı şişkinlikten olmazdı. Kötü üretildiği için, kimi yerleri ince düşmüş balonlar, özürlü veya bayat balonlar; erişebilecekleri büyüklüğe erişemeden pat diye patlayıverirlerdi. Bazen bu niteliksizlik, onların patlama kalitesini de düşürür, âdeta "pıtlama"ya çevirirdi. Bu durum, içimizi aldatılmışlık duygusuyla ve öfkeyle kabartırdı.

Balonların patlaması, bazen de dış etkenlerden ötürü olurdu. Yanmakta olan bir sigaranın ateşine, kızgın bir sobaya, bir dikene, bir iğneye, delici sivrilikte herhangi bir nesneye çarpan, hattâ dokunuveren bir balon pat diye patlayıverir ve çoğu kez bu patlayış, onu beklemeyen insanları korkutacak, yerlerinden sıçratacak derecede güçlü olurdu. Çevrede bu patlamanın sorumlularını azarlarken "Ödümü patlattın!" diyenler bile çıkardı. Ödün patlaması, elbette ölümcül bir durumdu ve onun sesi kulakla işitilmezdi. Demek ki, kimi patlamalar sessizce olmaktaydı.

Balonların yakıcı veya delici nesnelere çarpması, genellikle bir çeşit "kaza" niteliği taşırdı. Bu kazalara karşı büyüklerimiz, biz çocukları sık sık uyarır, "dikkat" çekerlerdi. Ama bazen de ya biz, ya onlar, elimizdeki yakıcı veya delici nesnelerle balonlara âdeta saldırır, onları patlatmaya çalışır, böylece bir çeşit eğlence çıkarırdık.

Balonu patlatılan çocuk, yaşına veya olgunluk düzeyine göre ya ağlamaya başlardı ya da eğlenceye katılıp gülerdi.

Keşke bütün patlamalar, balon patlamaları gibi eğlendirici olsaydı!


25 Ekim 2005
Salı
 
İBRAHİM KARDEŞ


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu
Online İlan

ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi
Dünya | Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon
Ramazan | Arşiv | Bilişim | Dizi
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED