AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Bugünkü Yeni Şafak
Y A Z A R L A R
Bir modernleşme masalı: Simge ve kurban

Pazar günü CNN Türk'te yaptığı açıklamalar 'Türk modernleşmesi' denilen sürecin içeriğini çok iyi özetliyordu. Bu, büyük ölçüde, künhüne vakıf olunmadan semboller üzerinden yürütülen, seçkinci ve de tepeden inmeci bir proje olarak belli kadrolar marifetiyle uygulanan, tarihin belli bir kesitiyle sınırlı kalmış bir anlayışı resmetmektedir. Baykal'ın açıklamaları ayrıca modernleşmeyi semboller düzeyinde algılayan, ayrıcalıklı konumlarını bu proje üzerinden sürdürmekte kararlı seçkin ve etkin kesimlerin tavrını, daha doğrusu kaygısını deşifre etmekteydi.

Türkiye'nin Batılılaşma ve buna paralel olarak modernleşme girişimleri büyük ölçüde tepeden inmeci ve dayatmacı bir özelliğe sahip olsa da yaşanan tüm tecrübeyi sadece bu iki kelimeyle izah etme kolaycılığına kaçmak, tersinden, Baykal türü bir açmaza iten bir açıklama tarzıdır. Baykal'ın söylediklerinden hareketle modernleşmenin seçkinci ve tepeden inmeci karakteri üzerinde durulmaya değer boyut olarak öne çıkarmayı zorunlu kılıyor. Çünkü bu açıklamalarda yatan kaygılar; modernleşme ve batılılaşmayı seçkinci, seçici ve semboller düzeyinde algılayan ve algılanmasında ısrarlı bir dogmatizmin ana renklerini veriyor.

Sınıf dayanışması

Osmanlıdan beri başlayan Batılılaşma çabalarının evrilerek CHP elinde sembollerden ileriye geçemeyen bir modernlik projesine dönüşmüş olması ile sınıfsal dayanışma güdüsünün diri tutmaya çalıştığı dar kadro pratiği/refleksi siyasete yön vermeye devam ediyor.

Türk modernleşmesini seçkinci bir muhtevada yürütmeye kararlı kesimlerin en önemli alameti farikası, modernleşmenin, sanılanın aksine toplumsallaşmasından ürkülmüş olmasıdır. Modernleşme adına cebren yapılan uygulamalar tepeden inmeci özelliğinin bir gereği olsa da bu projenin toplumsallaşmasından ürkülmesi seçkinci özelliği ile yakından ilgilidir. Çünkü Batıda ortaya çıkan modernleşmenin ne felsefi temellerini, ne toplumsal boyutunu, ne de tarihsel derinliğini kavramaktan aciz kalan Türk seçkinlerinin yegane ayrıcalığı 'modern olma' vasfını/iddiasını tekellerinde tutmalarından kaynaklanmıştır. Bu ideolojik tekel aynı zamanda sınıfsal ayrıcalığın sürdürülebilirliği için hem bir zorunluluk hem de meşruiyet gerekçesi oluşturduğu gerçeğini akıldan çıkarmamak gerekiyor.

Baykal'ın söylediklerinden, Demirel'in önerilerinden ortaya çıkan şey, Türkiye'nin toplumsal ve siyasal dokusunu belirleme ayrıcalığını elinde tutmayı sürdürmek isteyenlerin, semboller düzeyine indirgenmiş bir Batılılaşmanın son versiyonu olması hasebiyle gelecekte de benzer tarz-ı siyasetlerini terk etmeye niyetli olmadıklarının ilanıydı.

Baykal'ın söylediklerinden bu toplumun modernleşme (bunu teorik olarak modernleşmenin ve buna bağlı olarak Batılılaşmanın neye tekabül ettiği değerlendirmesinden bağımsız olarak ele alıyorum) yolunda temsil ettiği zümrenin hem bilinç düzeyini hem bilinçaltı düzeyini okuma fırsatı verdi. Zira bilinçaltı dediğimiz büyük ölçüde psikanaliz yöntemi ilgilendiren zihinsel durumun dışında elde bir şey kalmıyor. Bilinçaltının bilinç düzeyinde temsil edildiği, başka bir ifadeyle bilinçaltındaki kaygı ve korkuların dünya görüşünü belirlediği bir sınıfın, zihniyet yapısının, daha doğrusu bilinçaltı düzeyinde kalmış bir bilinç durumunun, modernleşme adına topluma öncülük iddiasında bulunan tarihsel bir kadronun siyaset ve iktidar savaşına tanık oluyoruz. Cumhurbaşkanlığı seçimleri üzerinden son olarak başlatılan tartışmalar, rasyonalizm temelinde modern bir toplum inşa etmeye soyunmuş anlayışın irrasyonel kaygılarının ideolojik olarak dillendirilmesi girişimi olarak da okunabilir.

Metonomik modernlik

Ne diyor Baykal: "Bu Türkiye'nin geleceğiyle ilgili çok temel bir tartışma. Türkiye nereye gidiyor? 25 yıl sonra Türkiye kadınların başlarını kapatmadan özgürce dolaşmaya devam edecekleri bir ülke mi olacak? Yoksa olmayacak mı?" Sorun başörtülülerin sayısının artıp artmayacağına indirgenmiş durumda.

Batılılaşmanın sembolik düzeyi geçmemesinin toplumsal ve siyasal düzeyde günlük dile tercümesi budur. Modernleşmeyi içselleştirilmiş bir bütünlükten çok parçanın bütünün yerini tuttuğu, kavramsal içerikten çok biçimsel göstergelere değer verildiği ve bundan ibaret sanıldığı bir dönüşüm projesinin sözcülüğünü yapmak isteyenlerin stratejik sığınağı haline geldi başörtüsü. Yapılan tartışmaların ışığında ortaya çıkan durum, Türk seçkinciliğinin modernleşme, çağdaşlaşma çabalarının içselleştirilmiş bir kavramsal bütünlükten çok simgeleştirilmiş parçalardan ibaret kalma özelliğini yitirmediğini gösteriyor.

Modernleşmenin simgesel boyutunun kavramsal içeriğinden öne çıkması aslında kavrayış noksanlığını ortaya çıkarmakla birlikte 'sınıfsal kaygı'nın daha ağır bastığını düşünüyorum. Eğer tartışmalarda ortaya çıkan tavrın arkaplanında toplumu dönüştürmek gibi en azından bir idealizm olsaydı metonomik (Hilmi Yavuz'un kavramsallaştırmasıyla) bir karakter taşıyan modernleşme anlayışında bu kadar ısrarcı olunmazdı. Zira, sistemle iç içe geçen unsurların başörtülü de olsa modernleşerek adeta başörtüsünün de içinin boşaltıldığını, yani kendiliğinden bir değişimi gerçekleştirerek dönüştüklerini görebilirlerdi. Bu da daha çok Baykal'ın sözcülüğünü yaptığı kesimlerin değil semboller savaşının kurbanı olan başörtülülerin düşünmesi gereken bir durumdur.

Baykal açısından sorun, farklı modernliklerin ortaya çıkması değil modernleşme tekelinin kaybedilip kaybedilmemesiyle alakalıdır.


14 Haziran 2005
Salı
 
AKİF EMRE


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu
Online İlan

ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği
Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Sağlık | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED