T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 1 HAZİRAN 2006 PERŞEMBE
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Yurt Haberler
  Son Dakika
 
 
 
  657'liler Ailesi
  Ankara'da Şafak
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Rasim ÖZDENÖREN

Rejim kavgası biterse rejim biter

(Not: Aşağıdaki yazı 11 Mayıs '06 Perşembe günü yayınlanmak üzere hazırlanmıştı, ancak yazı editörümüzün eline ulaşmamış, benimle de yurt dışında olmam hasebiyle irtibat kurulamamıştı. O günden bu yana köprünün altından çok su aktı. Bu arada adını "Danıştay'a saldırı" diye koydukları birinin ölümüyle sonuçlanan bazı Danıştay yargıçlarına saldırı olayı gerçekleşti. Bu olay üzerine B. Ecevit ile sıcağı sıcağına bir mülakat yapıldı. [Hastalanmadan bir gün önce, The New Anatolian yazarı Nursun Erel'in konuşması. Ben bu konuşmanın metnini 24.05.'06 tarihinde internetten aldım: isletme-finans@isletme-finans.com, erel@thenewanatolian.com]. O mülakattaki sorulara Ecevit şu cevapları veriyordu:

"TNA: Türkiye'de rejimin ciddi tehdit altında olduğunu mu düşünüyorsunuz?

ECEVİT: Kesinlikle. Türkiye'de rejimin en temel dayanakları şu anda tehdit altındadır. Bugünkü olay da rejim karşıtlarının niyetlerinin en açık göstergesidir.

TNA: Siz Danıştay'a yapılan saldırının bireysel olmadığını mı düşünüyorsunuz?

ECEVİT: Ben Türkiye'de laik rejimin çok ciddi bir tehdit altında olduğunu düşünüyorum."

Gerek cinayet üzerine ilk elde yapılan ve önyargılarla desteklenmiş yorumlara, gerek daha sonraki mülahazaların ortaya koyduğu tabloya baktığımızda kafa karışıklığının sürmekte oluşu yazının aktüalitesini yitirmediğini gösteriyor. Benim yazım olsun, benim atıfta bulunduğum Barlas'ın yazısı olsun, mahut olaydan çok önceye rastlıyor. İşte):

Bir süre önce Mehmet Barlas'ın "Rejim kavgası bitmeli" başlıklı bir yazısı yayınlandı. Barlas o yazısında: "Cumhuriyet'in kuruluşundan başlayarak bugüne uzanan siyasal yaşamımızı, sürekli bir 'Rejim kavgası' zemininde tutmak, yorucu, toplumsal enerjiyi boşa harcayan, politikayı demokrasi rayından çıkmaya iten bir tablo oluşturmaktadır. Söyleyecek sözü, bir icraat programı olmayan siyasetçiler demokratik rekabeti ya rejim kavgası zeminine sürüklemekte ya da rakiplerini aşağılayacak kelimeler bulmaya çalışmaktadır. Bu da, demokrasiyi statüko için bir tehdit olarak gören kesimlerin işine gelmektedir." diyor ve ekliyor: "Türkiye'nin gerçek gündeminde 'Şeriat tehlikesi' değil, işsizlik sorunu, pahalı enerji, sağlıksız kentleşme, bölücü terör, kentlerdeki güvensizlik, eğitim sisteminin ilkelliği daha öncelikli konulardır. Bu konularda bilgisi olmayan veya ilgi duymayan siyasi sözcüler ya da kamu görevlileri, gündeme 'Rejim tehlikede' konusunu getirip, kendilerince siyaset sakızı çiğnemektedirler. Geçmişte ülkenin gerçek sorunlarına çözüm bulmaya çalışırken kendilerini rejim kavgaları içinde bulan iktidarlar da, bu kavgalara kapılıp yıpranmışlar ve hatta askeri darbelerle devrilmişlerdir."

Ve aynı yazıdan şu vurucu tespit:

"1970'lerde Ortanın Solu iktidar olduğunda 'Rejimi komünizm tehdit ediyor' denirdi. Şimdi de moda olan 'Şeriat tehdidi'nden rejimi kurtarmak... Bu arada siyasetin veya statükonun rantını paylaşmak konusunda, kimsenin birbirinden farklı olmadığı da gözden kaçırılmakta." (Sabah:26-04-2006).

Barlas'ın tespitlerine hemen tümüyle katılıyorum. Katılamadığım tek husus, onun iyi niyetli önerisidir. "Rejim kavgası bitmeli" diyor. Oysa ben, rejim kavgası biterse, rejim bitmiş olur diye düşünüyorum.

Çünkü rejim, temelde bir takım düşmanlıkların üzerine bina edilmiştir. Bu düşmanlıklardan kurtulunmuş olsa, ortaya tam da Barlas'ın özlem duyulduğunu söylediği gelişmenin, toplumsal refahın, barışın ve uzlaşmanın, hoşgörünün, hukukun üstün olduğu bir özgürlük ortamının yolu açılacaktır.

Ancak hukukun üstünlüğünün sağlandığı ortamda statükonun rantını yiyen kesimlerin hayat damarı kopartılmış olacak...

Bu yüzden, statükonun bekçiliğini üstlenmiş olan ister oligarşik bürokrasi, ister akademik kesim veya genelde kurumlar sultasını elinde tutan tüm güçler, kendilerine yeni düşmanlar edinmek zorunda kalıyor. Ve bu düşmanları icat etmekte de zorlanmıyorlar. Vaktiyle komşularımız olan bütün ülkeleri, kuzeyden güneye, doğudan batıya düşman ilân etmiştik. O bitti. SSCB'nin yıkılmasıyla "komünizm tehlikesi" de kalkmış oldu. Geriye konjonktürel olarak çıkartılabilecek bazı başka tehlikelerin yanında tehlikelerin demirbaşı olarak benimsenmiş olan "Şeriat tehdidi" veya "irtica tehlikesi" kalıyor.

Öyleyse bu tehdidi veya tehlikeyi bertaraf etmenin statükoyu bertaraf etmekle bir olduğu ortada değil mi? Ve rejim kavgası bitsin demek aynı zamanda bu temenni sahibinin saflığına (saffetine) delalet etmiyor mu?

Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi