T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 13 HAZİRAN 2006 SALI
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Yurt Haberler
  Bugünkü Yeni Şafak
 
 
 
  657'liler Ailesi
  Ankara'da Şafak
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Ahmet KEKEÇ

Elinden başka bir şey gelmez!

Mahut "Başörtülü okumak isteyen Arabistan'a gitsin" açıklamasından sonra, bütün iyi niyetimle, parlamentonun anayasa yapma hakkını tartışmamız gerektiğini yazmış, hatta "Anayasa'yı nasıl değiştiriyorsun? Neyle değiştiriyorsun? Değiştir de görelim!" diyen zatı devletlilerine ufak bir destek çıkmıştım.

Çünkü teamüldür:

Bizde anayasayı asker yapar. Beğenmez, bozar, yeniden yapar. En özgürlükçü kabul edilen 61 Anayasası'nı da, 61'in getirdiği görece özgürlükleri ortadan kaldıran 82 Anayasası'nı da darbe yönetimleri hazırlamış ve halk oyuna sunmuştur.

Demirel, "Değiştir de görelim!" diyerek, bence, yakıcı bir gerçeğe işaret ediyordu.

Elbette "Başörtülü okumak isteyen Arabistan'a gitsin" önerisini tartışmalı ve öneri sahibini yerden yere vurmalıydık da, asıl Demirel'in işaret ettiği şeyi, yani "parlamentonun anayasa yapma hakkını" tartışmalı ve savunmalıydık.

Artık zatı devletlilerine ilişkin bu iyi niyetimi muhafaza etmiyorum.

Başka bir şeyin peşinde o...

O "şey"in ne olduğunu bilmiyorum ama, bana sanki yeniden o kirli siyaset oyununun içinde yer almak istiyormuş gibi geliyor. Belki de gizliden gizliye Cumhurbaşkanlığı hayalleri kuruyordur.

Başka da bir şey gelmez elinden...

Resim yapamaz. Yapmaz. Çünkü o fıtrî ve insanî özellikler gösteren sıradan bir fani değildir, fırçayı eline asla yakıştıramaz... Hatıralarını yazmak, tecrübelerinden gelecek kuşakları yararlandırmak gibi "neticesiz" amaçların peşinden de koşmaz.

Farklıdır...

Hiç direksiyon başına oturmamıştır örneğin. Bilgisayar kullanmamıştır; cep telefonuyla bir dostuna, bir arkadaşına, yahut sevgilisine mesaj çekmemiştir. Edip Cansever'den iki dize okuyup içlenmemiştir; Sait Faik nedir, Cahit Zarifoğlu kimdir, Salinger ne yapmıştır, merak etmemiştir.

Farklıdır, çünkü aklını, bilgisini, görgüsünü Ankara'daki iktidar savaşı ve entrikalarına "kurban" vermiş bir olgu, bir siyaset fenomenidir. Önemli de bir devlet adamıdır.

Mehmet Altan'ın dediği gibi, iktidardan düşünce "halkı gözetir, halkı düşünür gibi" yapmış, iktidara geldiği andan itibaren İttihat ve Terakki'nin devleti kutsayan, halkı yok sayan mantalitesinin bir neferi olup çıkmıştır. Aynı oyunu, ısrarla, düşe kalka sürdürmekten başka bir şey gelmez elinden. Dolayısıyla, yeniden Cumhurbaşkanı olmaya hem mahkûm, hem de mecburdur.

Elbette 70'lerin Nurlu Süleyman'ına yakışan, bu kirli siyaset oyunundan çekilip, izzet ve ikballe köşesinde oturmaktır. Ama, bildiğimiz, tanıdığımız, 28 Şubat darbesinin felah bulmasında "yaratıcı katkıları"na tanık olduğumuz Süleyman Demirel, bunu nefsine yakıştıramayacaktır.

İçimden geçen şu:

Cumhurbaşkanını halk seçmelidir. Demirel de aday olmalıdır.

Bakalım Beethoven dinletilerinde heyecanla ayağa fırlayıp "İşte çağdaş Türkiye tablosu bu!" diye ünlemesinin, MGK'nın tavsiye ettiği her türlü antidemokratik yasayı vakit sektirmeden onaylamasının bir karşılığı olacak mı?

Merakla ve hasretle bekliyorum.

Geri dön   Mesaj gönder   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi