T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 13 HAZİRAN 2006 SALI
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Yurt Haberler
  Bugünkü Yeni Şafak
 
 
 
  657'liler Ailesi
  Ankara'da Şafak
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Vecdi AKYÜZ

Yetimi Doyurmak

Yetimlere karşı, düzeltici (ıslah edici:iyileştirici) davranış içinde olmak gerekir: "Sana yetimleri sorarlar, de ki: 'Onların işlerini düzeltmek hayırlıdır.' Eğer onlarla bir arada yaşarsanız, artık onlar sizin kardeşlerinizdir. Allah, düzelteni bozandan ayırdetmesini bilir. Allah dileseydi, sizi zora sokardı. Allah şüphesiz güçlüdür, hakîmdir." (Bakara, 2/220. Ayrıca bk. Bakara, 2/83; Nisa, 4/36) Bu âyete göre, yetimlerle aynı evde barınma durumunda, yetimleri bir din kardeşi gibi görmek ve bu kardeşlik duygusuyla ıslah edici davranmak gerekir.

Hz.Muhammed'in Koruduğu Yetimler

Yetimler yetimi Hz.Muhammed (s.a.) de, yetimleri korumuş ve onlarla yakından ilgilenmiştir. Bilindiği gibi Hz.Muhammed (s.a.), herhangi bir yetime bakan kimseye Cennet müjdesini vermiş, onunla komşu olacağını belirtmiştir: "Ben ve kendisine veya başkasına ait yetime bakan/arka çıkan/işini üstlenen/görüp gözeten, şu iki parmağım gibi (orta parmağı ile baş parmağını yan yana getirdi),Cennet'te yan yana olacağız." (Buharî, edeb, 24, talâk, 14, 26; Müslim, zühd, 42; Ebu Davud, edeb, 131; Tirmizî, birr, 14) Kişinin kendisinin yetimi; torunu, erkek veya kızkardeşinin çocuğu, öz veya üvey kardeşi, oğulluğudur; kocası ölen bir kadına göre ise, geride kalan çocukları veya başka yakınlarıdır.

Hz.Muhammed (s.a.), on yıl kadar yanında bulunup aynı zamanda kendisine hizmet eden Hz.Enes bin Malik'i (r.a.), bir yetim olarak korumasına almıştı. Enes, babası ölmüş yetim bir çocuktu. Babası Mâlik bin Nadr, İslâm'ın Medine'de yayıldığı ilk günlerde hanımı Ümmü Süleym'in Müslüman olmasına kızarak, Şam'a gitti, hicretten önce orada öldü. Ümmü Süleym, daha sonra Ebu Talha el-Ensârî ile evlendi. Hz.Muhammed (s.a.) Medine'ye geldiğinde, hizmetçisi yoktu. Annesi veya üvey babası küçük Enes'i, Hz.Muhammed'in hizmetine verdi. Ebu Talha, okur-yazar ve zeki bir çocuk olan Enes'in elinden tutup, Hz.Peygamber'e (s.a.) getirdi. "Ey Allah'ın elçisi! Enes, zeki bir çocuktur. Sana hizmet etsin." dedi. Hz.Peygamber (s.a.), yetim Enes'e hizmeti süresince, halden anlayan biri olarak, çok iyi davranmış ve onu hiç azarlamamıştır. Hatta bir hatası yüzünden Enes'i uyaracak olan hanımlarına "Bırakın çocuğu!" deyip müdahale ederdi. (Buharî, vesâyâ, 25; Ebu Davud, edeb, 1) Hz.Muhammed'in (s.a.) eğitim-öğretim etkinliğine, insanlara ve özellikle çocuklara karşı hoşgörüsüne ve diğer bazı ahlâkî davranışlarına dair birçok bilgi, işte bu Enes sayesinde gelmiştir.

Bizzat Hz.Muhammed'e (s.a.) vasiyet edilmiş yetimler bulunurdu. Esad bin Zürâre, vefat ederken Kebşe, Habîbe ve Fâria adındaki üç kızını, Hz.Peygamber'e bıraktığını vasiyet etmiştir. Hz.Peygamber (s.a.), hangi hanımının yanına giderse, bu kızları da yanında götürürdü. Onların evlilikleriyle de, bizzat ilgilenmiştir. (İbn Sa'd, et-Tabakâtu'l-Kübrâ, 3/610) Hz.Ayşe'nin (r.a.) korumasında, bazı yetimler vardı. Kâsım bin Muhammed anlatıyor: Hz. Ayşe (r.a.) kardeşi Muhammed'in yetim kızlarını terbiyesine almış, onları hacr (kısıtlılık) devrelerinde himâye ediyordu. Kızların (kendi mülkleri olan) zinetleri vardı. Hz. Âişe bu zinetler için zekât vermiyordu. (Malik, Muvatta, zekât 10)

Yetimi Doyurma

Kâmil bir imanın gereği, yetimi doyurmak ve içten gelen derin bir sevgiyle korumaktır: "Onlar içleri çektiği halde, yiyeceği yoksula, öksüze ve esire yedirirler. 'Biz sizi ancak Allah rızası için doyuruyoruz, bir karşılık ve teşekkür beklemiyoruz. Doğrusu biz çok asık suratların bulunacağı bir günde Rabbimizden korkarız' derler. Allah da onları bu yüzden o günün fenalığından korur; onların yüzüne parlaklık ve neşe verir." (İnsan, 76/8-11) Bu yüzden, yetime kucak açıp korumak, insanın önünde duran Allah yolundaki zorlu engellerden birini aşmak demektir: "Biz ona eğri ve doğru iki yolu da göstermedik mi? Ama o, zor geçidi aşmaya girişemedi. O zor geçidin ne olduğunu sen bilir misin? O geçit, bir köle ve esir azadetmektir; yahut, açlık gününde, yakını olan bir öksüzü, yahut toprağa serilmiş bir yoksulu doyurmaktır. Sonra, inanıp birbirlerine sabır ve merhametlilerden olmayı tavsiye edenlerden olmaktır. İşte bunlar amel defterleri sağdan verilenlerdir." (Beled, 90/10-18) Özgürlük uğrunda çalışan, öksüzü ve yoksulu doyuran, zor geçidi aşmış demektir.

Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi