T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 13 HAZİRAN 2006 SALI
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Yurt Haberler
  Bugünkü Yeni Şafak
 
 
 
  657'liler Ailesi
  Ankara'da Şafak
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Yusuf KAPLAN

İHL kuşağı, bu ülkenin geçmişi ve geleceğidir

Batıya bizim kadar aşağılık kompleksiyle, salakça ve asalakça yaklaşan başka bir ülke bulmak çok zordur. Oysa, bizim zihnimizde tahayyül ettiğimiz Batı'nın, günümüzde de, tarihte de hiçbir karşılığı yoktur.

Zannediyoruz ki, Batılılar, bizim kara kaşımıza, kara gözümüze vurgunlar. Bizi bağırlarına basmak için, ülkemizde, demokrasinin, özgürlüklerin, insan haklarının köksalması için can atıyorlar! Bu ülkenin elitleri, entelijansıyası aynen böyle düşünüyor hâlâ! O yüzden Batılılar, hayranlar bize! Türkiye'yi hızla sekülerleştirerek, kendi iddialarımızı, kendi rüyalarımızı, kendi hayallerimizi, kendi ruhumuzu biz kendi ellerimizle yok ediyoruz çünkü.

Batılıların seküler bir Türkiye üzerinde bu kadar titremelerinin nedeni burada gizlidir. İslâm'la ilişkisini sıfırlamış, seküler bir Türkiye, Batılıların bölgedeki haksız, hukuksuz hegemonyalarını, işgallerini, cinayetlerini, hırsızlıklarını sürdürebilmelerinin en garantili yollarından biridir.

Öte yanda, sekülerleşmiş bir Türkiye, içerde de, aslâ gün yüzü göremeyecek bir ülke demektir. Çünkü sekülerleşme, sadece kendi çıkarlarını öne çıkaran kişi ve grupların cirit attığı bir arenaya dönüştürecektir burasını. Sekülerleşme, etnik kimliklerin bağımsızlık çabalarını kışkırtacak, bu ülkenin bütünlüğünü yok edecek bir ideolojidir. PKK, bunun en canlı ve en kanlı örneğidir. Sekülerleşme bu hızla gittiği ve İslâm da bu hızla şeytanlaştırılmaya devam edildiği sürece daha nice PKK'lar türeyecektir!

Sekülerleşme, bencil, hazlarının peşinde koşuşturan, sadece kendi çıkarlarını düşünen insan-altı yaratıklar üretir.

Sekülerleşme, ruhu yok eder, vicdanı mahveder, insanı barbarlaştırır. Hırsızlıkların, kapkaççılıkların, en berbat cinayetlerin, uyuşturucunun, cinsel sapkınlıkların bu kadar zıvanadan çıkmasının nedeni, sekülerleşmedir.

Batı'da insan bitmiştir; toplum çökmüştür. Hormonlama yöntemiyle ayakta duruyor Batılı toplumlar.

Türkiye'nin sekülerleştirilmesi, Türkiye'yi Batılı toplumlardan daha berbat hale getirebilir. Bunun işaretlerini hayatımızın her alanında görmeye başlamadık mı?

Geçenlerde ÖNDER, bir kurultay düzenledi ve orada söylenen şeyler, seküler medyatörler tarafından hemen mercek altına alındı ve ÖNDER, İHL'ler, Kur'an Kursları bir kez daha topa tutulmaya başlandı.

Oysa, İHL'ler, örnek bir kuşaktır. Hırsızlık, yolsuzluk, cinayet, cinsel sapıklıklar, uyuşturucu İHL'lerin bilmediği şeylerdir. Üstelik, her İHL'li, bu ülke için büyük rüyalar görür. Her İHL'li, fedakârdır, cefakârdır; elini taşın altına koymaktan çekinmez.

İHL'ler, din eğitimi veren okullar değildir. Bu, çok yanlış bir algılama biçimidir. İHL'ler, "örnek insan tipi"nin en azından tohumlarının atıldığı okullardır: Bu okullarda, bütün zaaflarına, eksikliklerine rağmen, hem İslâm'ı, hem Batı'yı aynı anda öğrenen, tanıyan bir kuşak yetiştirilir. Tarih, kültür ve medeniyet bilinci ve sevgisi kazandırılır çocuklara.

Batı'daki bütün temel eğitim kurumları, birer İHL gibidir: Batı kültürü, düşüncesi, sanatı, ruhu, kişiliği, kimliği kazandırılır çocuklara temel eğitim kurumlarında. Bizde ise, kültür, tarih, medeniyet bilinci verilmez; aksine yok edilir. Batı'ya karşı körleştirici bir aşağılık kompleksi armağan edilir çocuklarımıza. Böylelikle özgüveni yok edilir, ruhları, rüyaları, iddiaları, hayalleri tarumar edilir çocuklarımızın.

Bu ülke, İHL kuşağıyla en az 50 yıl kazanmıştır. İHL'ler, özü itibariyle, bu ülkenin hem geçmişi, hem de geleceğidir. Yapılması gereken şey, İHL'leri, İlahiyatları yok etmek değil, güçlü imkânlarla donatmak, eğitim kalitelerini yükseltecek adımlar atmak, önünü açmaktır.

Aksi takdirde, temel eğitim kurumlarımızı, uyuşturucunun, cinsel sapıklıkların, bencil, arzularının ve küçük çıkarlarının peşinde koşuşturan, her tür cinayeti işlemeye ramak kalmış, ruhlarını yitirmiş, anlam boşluğunun girdabında boğulmamak için her tür şiddet biçimini normal görmeye başlayan küçük canavarların cirit attığı her bakımdan SOS veren lanetli kurumlara dönüşmekten kurtaramayız

Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi