T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 15 HAZİRAN 2006 PERŞEMBE
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Yurt Haberler
  Son Dakika
 
 
 
  657'liler Ailesi
  Ankara'da Şafak
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Melikşah UTKU

Beklentileri Yönetmek

Eskiden krizleri Soros çıkarırdı. Şimdilerde uluslararası dalgalanmaların ve dengesizliklerin baş müsebbibinin ABD Merkez Bankası Başkanı Ben Bernanke olduğunu iddia etsek, sanırım itiraz eden pek bir kimse çıkmayacaktır. Gün geçmiyor ki, herhalde artık durulur dediğimiz çalkantılar, beyefendinin birkaç kem sözü üzerine yeniden başlamasın.

Herkesin tek bir kişinin dudaklarına odaklanması, ilk bakışta anlamsız gelebilir. Ancak söz konusu kişinin dünyanın en büyük ekonomisinin en önemli ekonomi politikası karar mercilerinden biri olması, para kazanmak veya kaybını önlemek isteyen herkesin o dudakların kıpırdanışlarına yönelmesine sebep oluyor.

Bernanke'ye ilginin bu kadar yoğun olmasının bir sebebi daha var. Son birkaç yıldır iyice belirginleşen şartlar, uluslararası ekonomide ciddi dengesizliklerin olduğunu gösteriyor. Her şeyden önce uluslararası ticarette küresel dengesizlikler tedirgin edici boyutlara ulaşmış durumda. Bir taraftan ABD'nin bütçe ve cari dengesinde artık muazzam boyutlara ulaşmış olan çifte açığı, diğer yanda başta petrol üretici ülkeler ve Çin olmak üzere pek çok ülkede oluşan devasa cari fazlalar, kurlar ve faizler üzerinde hatırı sayılır baskılar oluşturuyor. Öte yandan enerji, hammadde ve varlık fiyatlarındaki aşırı artışlara rağmen düşük sayılabilecek bir küresel enflasyon ortamında tesis edilen büyüme sürecinin ne ölçüde sağlıklı ve sürdürülebilir olduğuna yönelik şüpheler dillendiriliyor bir müddettir. OECD ve IMF gibi kuruluşların son zamanlarda sıklıkla telaffuz ettikleri bu dengesizlikler, uluslararası likiditeyi giderek daha oynak bir zemine taşıyor. Dünyanın her yerinden gelen karışık sinyaller kafa karıştırıyor. Böyle bir ortamda, herkesin de aynı şeyi yaptığından emin olan karar alıcılar, tek bir sinyale odaklanıyor: Bernanke'nin dudakları.

Merkez bankalarının başındakiler çok az, çok öz ve çok dikkatli konuşmalı. Verilen mesajlar net olmalı. İnsanlar bu önemli konumdakilerin süreçleri düzgün okuduğunu görmek, bu okumanın ne olduğunu bilmek, buradan hareketle Merkez Bankası'nın ne yapacağını takdir etmek ve nihayet okumasının ve yapacağı şeyin arkasında duracağından emin olmak isterler. Ekonomi politikalarına güven ancak böyle oluşabilir. Zira zaten iktisadi konjonktür olarak belirsizliğin ve risklerin arttığı bir dönemde bir de ekonomi yönetiminden kaynaklanan bir belirsizliği taşımak istemezler. İktisadi süreçlerin şekillendirdiği beklentiler üzerinde, ancak güven telkin ederek müspet bir etki sağlanabilir.

Ekonomi yönetimlerini yakından izleyenler, tutarsızlıklar kadar şok kararlardan da hoşlanmazlar. Şok kararlar, yöneticilerin süreçleri düzgün okuyamadığı, zamanında alınması gereken tedbiri alamadığı için şoka ihtiyaç duyduğu intibaını oluşturur. Politika değişiklikleri ve şok kararlar, kaybın asgari olacağı dip noktalarına has uygulamalardır. Nitekim Merkez Bankamızın son adımlarını etkili bir tepki olarak yorumlayanların sahnedeki ilk gösterisinin ardından, gelişmeleri panik olarak yorumlayanlar çıktı şimdi sahneye.

Geçici dalgalanmalara karşı, özellikle söz konusu dalgalanma uluslararası ölçekte ise, yapılabilecek tek şey, temel politikalara bağımlılığı ortaya koyarak geçici sıkıntıların etkisini, geçici tedbirlerle telafi etmeye çalışmaktan ibaret olmalıdır.

Her yöneticinin elinde belli sayıda cephane vardır. Bunları tek atımda harcamak, seli durdurmak için taşan suların ortasına birkaç kum torbası salmaya benzer. Küresel dalgalanma eninde sonunda durulacak. Durulduğu zaman, kimi ekonomilerin yükselişe geçtiğini, kimilerinin ise sel sırasında kendini zayıflatmış olduğunu göreceğiz. Tabii afetlerde facianın boyutu, afet sonrası gelişmelerle katlanır. Ekonomi yönetiminin asıl buna hazırlıklı olması gerekir.

Geri dön   Mesaj gönder   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi