T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 27 HAZİRAN 2006 SALI
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Yurt Haberler
  Son Dakika
 
 
 
  657'liler Ailesi
  Ankara'da Şafak
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Kürşat BUMİN

Şişli'de farklı bir pazar

Birkaç gün önce akşam saatlerinde TRT'de bir tartışma programı çıktı karşıma. Program konukları "reklam" sektöründe çalışan kişilerdi. Programı başından itibaren seyretmediğimden, ortaya atılan konunun/sorunun tam olarak ne olduğunu bilmiyorum; ama belli ki "nedir-nasıl"ından "meziyetleri"ne uzanan oldukça geniş bir "yelpaze" çerçevesinde "reklam" olgusu tartışılmaktaydı.

Az sonra TEMA Vakfı Başkanı Hayrettin Karaca'ya söz verildi. Aslında, Hayrettin Bey'in programın diğer konuşmacıları olan "reklamcılar"ın arasında yer alması çok şaşırtıcıydı. Tamam TEMA'nın da sesini duyurabilmek için bir biçimde "reklam"la ilişkisi vardı; ama "reklam" olgusunun tartışıldığı bir programda ne işi olabilirdi?

Karaca söze başlar başlamaz anladık ki, onun programdaki rolü "reklam"ı yerden yere vurmaktır...Hem de "reklamcılar"dan oluşan bir topluluk önünde.

Hayrettin Karaca çok güzel konuştu doğrusu... Hem de uzun uzun... Hem de program moderatörlerinin sözlerini kesmek için birkaç kere araya girmelerini çok güzel püskürterek... ( Mesela, "Ben size yardımcı olsun diye söylüyorum bunları.." benzeri bir araya girmeyi Karaca, şöyle püskürtüyordu: "Ben ne anlatacağımı biliyorum, yardıma ihtiyacım yok!")

Karaca, karşımızda, kararlı bir "anti-kapitalist", sonuna kadar bir "küreselleşme karşıtı", tutarlı bir "etik" savunucusu olarak duruyordu... Kapitalizm ("reklam"ı da yardımına çağırarak) tükettirmeden, tüketimi sürekli arttırmadan ayakta kalamayacağına göre, tüketen-tüketmeyen bütün insanları kuşatan "ekosistem"in son derece hassas dengesinin bugünün küreselleşen kapitalizmi karşısında ayakta durabilmesi imkansızdı. Bir şeyler yapmak lazımdı; konuya ilişkin "etik" bir tavır geliştirmeliydik...

Söylediğim gibi Hayrettin Bey bayağı uzun konuştu; bu gidişle karşılaşılması muhakkak olan büyük tehlikelerden, reklamın da dürtmesiyle gelişen "tüketim çılgınlığı"ndan, bir an önce alınması gereken önlemlerden vs.

Peki bu uzun ve heyecanlı konuşma sonunda stüdyoda nasıl bir hava esti dersiniz. Bilmem belki yanılıyorumdur ama benim izlenimim şu yöndeydi: Konuşmacıların önemli bir bölümü söylenenleri bir "masal" gibi dinliyorlardı; yaşlı bir "masalcının" uygarlığın gelip dayandığı yeri konu edinen bir masalı gibi...

Dinleyenleri kuşatan bu genel havayı, dinleyenler arasında bulunan ve Karaca'yı en iyi anlayacaklardan birisi olan yönetmen-reklamcı Ezel Akay'ın şu sorusu bile dağıtamadı: "Sizin mesajlarınızın da reklamı yapılabilir."

Bu "Giriş"i sözü Şişli'deki "farklı pazar"a getirmek için uzattım. Artık Şişli'de her cumartesi günü Şişli Belediyesi ve "Buğday Ekolojik Yaşam Destekleme Derneği"nin birlikte düzenlediği bir "ekolojik P-pazar" kuruluyor. Demek ki "ekolojik tarım" (ya da "organik tarım") ürünleri ile tüketicileri fiyatların bayağı yukarıda olduğu bir takım özel dükkanlar dışında semt pazarında karşılaştırabilmek mümkünmüş. Gidip alışveriş yapanlar ürünlerin şimdiden çeşitli, fiyatların makul olduğunu söylüyorlar. İşte size belediyeler için anlamlı ve yararlı bir uğraş...

"Ekolojik tarım" meselesi Türkiye'nin tarım politikasının belirlenmesinde mutlaka göz önüne alınması gereken büyük bir konu. Konunun izini epeydir sürenler (mesela Cengiz Aktar) özellikle bu üretim-tüketim-beslenme biçimine AB ve diğer gelişmiş ülke pazarlarından gelen talebin olağanüstü boyutlarda olduğunu söylüyorlar. Bu emek-yoğun tarım biçimi bu haliyle istihdam sorununa da bir çare. Türkiye'nin henüz elden çıkmamış toprakları, insan gücü, son derece zengin biyolojik çeşitliliği ve "eski tarz tarım"a ilişkin bilgi birikimiyle, Avrupa'nın ekolojik tarım "ambarı" olmasının pekâla mümkün olduğunu söyleyenler az değil.

Dünkü yazıda canını sıktığımız(!) Şişli Belediye Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül'ü önayak olduğu bu "ilk" için kutlarız. Artık bu "pazar"ın yüzü gözü hürmetine Şişlililerin yaklaşan 30 Ağustos bayramlarını büyük bez afişlerle kutlayabilir, ya da kendi elinde tuttuğu "En Büyük Türk Bayrağı" rekorunu daha irisiyle yenileyebilir... Artık ne yapsa yeridir!

Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi