T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 27 HAZİRAN 2006 SALI
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Yurt Haberler
  Son Dakika
 
 
 
  657'liler Ailesi
  Ankara'da Şafak
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Mustafa KUTLU

Efsane olmak

İnsanoğlunun efsanelere ihtiyacı var. Menakıp ve efsane geçmişte olduğu gibi bugün de insanlara şevk, enerji veriyor; ufkunu açıyor, gideceği istikameti belirliyor.

Muhammed Ali, Maradona, uzay gemisi, Che bugün birer çağdaş efsanedir. Kapitalizm efsaneden marka üretip satar. Efsane olmak kolay değildir. Ne zorla, ne kurnazlıkla, ne parayla efsane olunamaz.

Kabiliyet, hizmet, fedakârlık, imkansız denileni mümkün kılma, aleladeden harikuladeye yükselme, nesilden nesile anlatılacak başarılara imza atma, cesaret, dayanma gücü vb. gibi unsurlar efsaneleri doğuruyor. Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım "efsane" olma yolunda yürüyor. Bu yol onu "efsane" yapabilecek mi?

Sağlık sebepleri ve ailesinin isteği ile bir kez görevi bıraktı; yoğun istek üzerine geri döndü. Fenerbahçe iki yıl üst üste şampiyon oldu, üçüncüsünü "kıl payı" kaçırdı. Aziz Başkan yine sağlık sebepleri (ciddi bir meseledir) ve ailesinin isteği ile görevi bıraktı. Bu defa yeniden göreve dönmesi için gösteriler yapıldı, yoğun bir baskı oldu. Başkan dönecek mi, dönmeyecek mi derken, ortaya başka bir ismin çıkıp çıkmayacağı da merak konusu olmuştu.

Çıkmadı. Başkan sağlığını riske atarak yeniden aday oldu ve 8. kez başkan seçildi. Tek adaydı ve bütün oyları aldı (7 oy geçersiz).

Bu sevgi ve güven elbette ki Aziz Bey'in gücünden ileri gelmektedir. Ancak bu güç sadece tesis ve bina yapmakla efsane olmaya yetmez. Fenerbahçe Üniversitesi'ni kursa bile yetmez.

"En çok başkan olan başkan" diye anılsa yine yetmez. İçeride 100. yılda iki kupayı da alsa yetmez.

Bu yol Avrupa'da başarı kazanmakla elde edilebilir. Ne yazık ki ölçü budur. Şu Hollanda-Portekiz maçına bir bakın. Sahadaki oyuncularla kenardaki hocalar ölüp ölüp dirildi. Kartlar havada uçtu dört kişi atıldı. Niçin bu mücadele? Kendini göstermenin, başarıyı yakalamanın yeri orası da ondan. Yenilen köyüne geri döner.

Bu kadar?

Aziz Başkan bu başarıyı yakalamak için elinden geleni yapıyor ve yapacak. Elbette ki Türkiye şartlarında çalışıyor. Nedir o şartlar. Bir misal: Ülkenin bütün bankalarını biraraya getirseniz orta boy bir Alman bankasının cesametine ulaşmıyor. Olsun. Buna rağmen Türkiye Dünya üçüncüsü bir Milli Takım çıkardı işte.

Arjantin ve Brezilya da mali açıdan zayıf ülkeler. Tamam. İşte buradan gidilebilir. Bu defa iyi bir hoca, başarıya kilitlenmiş bir takım, dedikoduya kulak tıkayan bir yönetim bu işi bitirebilir.

Fenerbahçe eğer 100. yılında Avrupa'da bırakın kupa almayı bir "kupa finali" oynasın Aziz Başkan "efsane" olmuştur artık, bunu kimse engelleyemez.

Keşke "o günleri" görebilsek. Hayırlı olsun Başkan.

Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi