T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 27 HAZİRAN 2006 SALI
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Yurt Haberler
  Son Dakika
 
 
 
  657'liler Ailesi
  Ankara'da Şafak
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Melikşah UTKU

Sığ sularda deve güreşi

Mali piyasalar açısından hareketsiz, ama heyecanlı bir haftayı geride bıraktık. Heyecanlıydı, zira geçen hafta başında 1,62 civarında açılan bankalar arası döviz piyasası dolar kotasyonları, hafta içinde 1,75 sınırını çiğneyince Merkez Bankası iki defa müdahale etmiş, ancak tüm bunlara rağmen kur Cuma akşamını 1,70 seviyesinin üzerinde kapatmıştı.

Hareketsizdi, çünkü fiyatlardaki bu muazzam dalgalanma oldukça hacimsiz bir piyasada gerçekleştirildi. Piyasa daha ziyade işlemsiz kotasyonlarla yukarı tırmandırıldı. Ortada ne yabancı ne de yerli bankaların her zamankinden fazla bir döviz talebi vardı, ne de geçmiş haftalarda yaşandığı gibi sermayenin ülkeden kaçma telaşı. Böyle bir ortamda Merkez Bankası'nın müdahaleleri düşük kurdan arbitraj oluşturan bankalara fayda sağlamaktan öte müspet bir tesir yapamadı. Tabir caizse bir restleşme söz konusu oldu.

Merkez Bankası, bildiğiniz gibi bu resti görüp Pazar günü Para Politikası Kurulu'nu bir daha olağanüstü toplantıya çağırarak önce kendi faiz oranlarını 2,25 puan artırarak gecelik borçlanma faizini % 15'ten % 17,25'e, borç verme faizini de % 18'den % 20,25'e çıkardı. Aynı toplantıda piyasalardaki YTL likiditesini azaltmaya yönelik depo alım ihalelerine gidileceği, dövize de düzenli ve ani müdahalelerin yerinde olacağı ifade edilmişti.

Nitekim dün Merkez Bankası sabah depo alım ihalesiyle piyasadan 500 milyon YTL çekerken, öğleden sonra döviz satış ihalesiyle 500 milyon YTL sattı. Ancak bankalar arası piyasada dolar kuru 1,70'in altına inmemekte ısrar edince bu sefer doğrudan müdahale ile döviz satan Merkez Bankası, kurları 1,66'ya kadar geriletebildi.

Yazdan yaza denize giren, ama derine ilerlemekten çekindikleri için erkekliklerini sığlıkta birbirlerinin üzerine binerek gösterenleri anımsatan bir manzaraydı bu. Nihayetinde faiz artırımı kimsenin bilançosu üzerinde müspet bir tesir yapmamış olacak. Bilakis menfi etkilerini piyasadaki herkes ciddi anlamda hissedecek. Döviz kurlarında geçen hafta yaşanan ve aslında arz ve talep dinamiklerine pek de uygun olmayan bu oynaklığın kime ne yarar sağladığı da meçhul.

Mayıs ayı enflasyon verilerinin açıklanmasını müteakip Para Politikası Kurulu henüz toplanmamışken üç husus üzerinde durmuştuk:

1- Merkez Bankası'nın kesinlikle bir adım atması gerekiyor. Ancak Merkez Bankası tüm cephanesini tek atımda tüketmemeli, faizleri arttırmalı, ama şimdilik abartmamalı, dövize müdahaleyi ise süreç lokalize olunca düşünmelidir.

2- Ancak tek başına faiz artırımı yeterli olmayacaktır. Merkez Bankası'nın piyasadaki fazla Türk Lirası likiditesini de hızla emmesi gerekiyor.

3- Sürecin derinleşmesini engellemek için ekonomi yönetimi, bu işi sadece Merkez Bankası'nın omuzlarına yüklememeli, bizatihi kendisi hem mali piyasalardaki, hem de reel ekonomideki başlıca oyuncularla sürecin atlatılması hususunda mutabakat sağlamalıdır.

Likiditeye müdahale, bu Pazar yapılan PPK'dan karar olarak çıktı. Son bir hafta içindeki gelişmeler, sürecin iyice lokalize olduğunu ve dövize müdahalenin meşru olduğunu gösteriyor. Likidite kararı gecikmiş, dövize müdahale ise zamanında alınmış bir karar.

Öte yandan 225 baz puanı, şu aşamada sorgulamak anlamsız. Zira kanaatimizce yanlış olan 175 baz puandı. Zira şok kararlar, yöneticilerin süreçleri düzgün okuyamadığı, zamanında alınması gereken tedbiri alamadığı için şoka ihtiyaç duyduğu intibaını oluşturur. Nitekim gelişmeleri panik olarak yorumlayanlar da hiç azımsanmayacak sayıda oldu. O gün 175 yerine 100 baz puanlık bir artış, muhtemelen daha iyi netice verecek, bugüne gelindiğinde 225'e muhtaç olunmayacaktı.

Ancak şu aşamada üçüncü eleştirimizin hala geçerliliğini koruduğunu görüyoruz. Süreç, artık sadece para politikası araçlarıyla değil, iletişim teknikleriyle yürütülmesi gereken bir noktaya gelmiştir. Bu noktadan sonra her şeyi Merkez Bankası'ndan beklemek büyük bir gaflet olacaktır.

Geri dön   Mesaj gönder   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi