T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 3 MART 2006 CUMA
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Bugünkü Yeni Şafak
  Son Dakika
 
  657'liler Ailesi
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Okur Sözcüsü
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Koray DÜZGÖREN

Mesele, kamuoyunu Kürt fobisi için manipüle etmek mi?

Medyanın iç ya da dış çıkar odakları, çevreleri tarafından kullanılması, manüpüle edilmesi tartışmalarının sıcaklığı devam ederken, geçtiğimiz günlerde bu durumun, yani manüpülasyonun başka bir örneğini yaşadık. Türkiye'nin Kürdistan'ı tanıyacağına ilişkin bir haber ortalığı karıştırdı.

Hürriyet'in haberine göre Türkiye adına Irak'ı ziyaret eden bir diplomat, Bağdat'ta görüştüğü Kürdistan Bölge Başkanı Barzani'ye, "Türkiye resmen Kürdistan'ı ve sizin statünüzü tanıyacak" demişti.

Arkasından Dışişleri Bakanlığı'ndan bir açıklama geldi. Görüşme olmuştu ama Barzani ile böyle bir şey konuşulmamıştı. Bu açıklamadan kısa bir süre sonra da Dışişleri Bakanı Gül gazetecilere meselenin aslını anlatmıştı.

"Dış politikada nüanslar önemlidir. Arkadaşlarımız 'Irak'ın nasıl bir Irak olacağına Irak halkı karar verecektir' demişlerdir. Dolayısıyla Irak halkının karar verdiği sistem ne ise, biz de tabii ona evet deriz demişizdir. Onlar karar verdikten sonra bizim o anayasaya 'Hayır öyle değil, böyle olması gerekirdi' deme hakkımız zaten olamaz. Bütün söylenmek istenen şey budur."

Hürriyet bu haberi, "Barzani'ye Kürdistan mesajı" başlığı ile verince, bir yandan olayın aslını astarını bilmeyen, Irak'ta halkın kabul ettiği yeni anayasa ile ortaya çıkan hukuki yapıdan haberdar olmayan sıradan okurlar, öte yandan Kürt fobisini canlı tutabilmek amacıyla Kürdistan lafının Türkiye'yi böleceğine ilişkin resmi korkutmaları, kışkırtmaları iş edinen malum odaklar hop oturup hop kalktılar.

Bu başlıktan, "Türkiye'nin kurulacak bağımsız bir Kürt devletini tanımaya hazırlandığına" ilişkin bir anlam çıkarttılar.

Ya da tersten alırsak, acaba bu malum odaklar, bu haberin bu şekilde anlaşılması için bir manipülasyon çalışması mı yaptılar? Bilemiyoruz. Ama ortaya çıkan tartışmalara ve bu olaydan AKP Hükümeti'ni sorumlu tutan suçlamalara baktığımızda, böyle bir manüpülasyonun söz konusu olabileceği ihtimali akla geliyor.

Haberde, Irak Özel Temsilcisi Büyükelçi Oğuz Çelikkol'un Barzani'ye, "Kürdistan hükümetini ve başbakanlığını tanıyacağız" mesajı verdiği belirtiliyor.

Dışişleri, böyle bir şeyin konuşulmadığını söylüyor. Bakan ise, bunun ayrıntılı olarak konuşulmasının zaten gerekmediğinin altını çiziyor. Öyle ya, Türkiye Irak'ın yeni statüsünü tanıdıktan sonra ayrı ayrı her kurumunu da tanımak zorunda niye olsun? Niçin Bağdat'ı tanıdıktan sonra Kürdistan Bölge Yönetimi'ni de ayrıca tanısın? Büyükelçi Çelikkol'un tabii ki böyle bir şey söylemiş olması mümkün olamaz.

Kaldı ki Türkiye, Irak'taki referandumu ve son seçimleri hukuken tanıdığına göre, ortaya çıkan yeni resmi yapıyı da tanımak durumunda olduğunu zaten aylar önce kabul etmemiş miydi? Başından beri Irak'ın federal bir yapıyla yönetilmesine karşı çıkan, ancak Irak halkının bu yöndeki anayasaya referandumda 'Evet' demesi üzerine Irak politikasını gözden geçirmek zorunda kalan Türkiye, IKYB lideri Celal Talabani'nin Irak Devlet Başkanı seçilmesi, IKDP lideri Mesud Barzani'nin de Kürdistan Bölge Yönetimi Başkanı sıfatını alması üzerine Kuzey'deki Kürt gerçeğine artık başka bir gözle bakmaya başlamamış mıydı?

Ankara, Barzani'nin 'Kürdistan Bölge Başkanı' sıfatıyla dünyada kabul görmesinin ardından MİT Müsteşarı Emre Taner'i Kuzey Irak'a gönderip ilk teması kurmamış mıydı?.

Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök de "Bizde hep aşiret reisi diye bakma alışkanlığı vardı. Şimdi Talabani cumhurbaşkanı. Barzani de başka konumda. Durumun değiştiğini kabul etmeliyiz" sözleriyle bu yeni duruma işaret etmemiş miydi? Demek ki mesele sadece hükümetin yaklaşımı ile ilgili değildi. Irak'ın kuzeyindeki ve sınırlarımızın hemen ötesindeki Kürt gerçeğine ilişkin devlet politikalarının değiştirilmesi söz konusuydu. Nitekim askerler meseleye böyle bakmaya başlamışlardı. Hükümetin böylesine önemli bir konuda, bu yaklaşımdan bağımsız bir politika geliştirmesi ise söz konusu değildi.

Dolayısıyla Barzani'ye başka bir şey denemeyeceği gibi, bu konudaki politika değişikliği de AKP'ye mal edilemezdi. Durum bu olduğu halde, bir bardak suda koparılan bu yapay fırtına ne anlama geliyor dersiniz?

Acaba bütün mesele, "Kürdistan Bölge Yönetimi" ifadesine olan antipatiyi kışkırtıp, körükleyip durumdan vazife çıkartmak olmasın?

Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi