T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 10 MART 2006 CUMA
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Son Dakika
 
  657'liler Ailesi
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Okur Sözcüsü
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Fatma Karabıyık BARBAROSOĞLU

Anaerkil dönemin sancıları

Bauman, ideolojilerin genellikle akademik ve toplumsal saygınlığa sahip olduğundan bahsederek, bu ideolojilerden farklı düşünenlerin itibarsızlık ve radikalizm suçlamalarına maruz kalacağına işaret eder.

Günümüzde buna en iyi örnek ataerkillik söylemi. Hiçbir şey söylemeye gücü yetmeyen analistler mevcut durumu ataerkil söylemin ezilciliğine getirerek kendilerine saygın ve itibarlı bir yer ediniyor. Din adamları, sosyal tarihçiler, edebiyat eleştirmenleri ele aldıkları konu ile ilgili olarak derinlemesine bir analiz yapmadan mevcut durumu ataerkil söylem ile ilişkilendirerek saygınlık kazanıveriyorlar.

"Ataerkil" eleştirinin kazanım getiren popülerliğine rağmen, bendeniz bu yazıda yıllarda esasında temel sorunun, "ataerkil" yapılanmanın yerine geçen anaerkil yapılanma ile ilgili olduğu üzerinden görüş serd etmek niyetindeyim.

Tarihte anaerkil dönemin var olup olmadığı tartışmalı bir konu. Ama var olduğunu söyleyenler, bu dönemin en önemli özelliğinin soyun ve gücün kadının erkek kardeşleri üzerinden devam ettiği şeklinde izah ediyor. Tarihte var ya da yoktu ama günümüzde anaerkil bir zihniyetin yapı taşlarının ortaya çıktığını düşünüyorum. Fakat bu yapıtaşları tarihte olduğu gibi, kadının erkek akrabaları üzeriden değil, anne ve annenin kadın akrabaları üzerine şekillenen bir durum arz ediyor.

Her teknolojik gelişme, beraberinde farklı bir zihinsel örgütlenme ve gündelik hayat pratiği getirir. Anaerkil dönemin başlamasının arka planında biyo-genetik çalışmaların olduğunu söylemek mümkün. Geçen haftalarda gazetelerde, danörlük yapan bir adamın spermlerinden dünyaya gelmiş olan dört yüz çocuğun varlığından bahsediliyordu. Bu dört yüz çocuk, babalarına dair bir kayıt numarasının dışında hiçbir bilgiye sahip olmadan büyüyecek. Sperm bankasından istifade ile "anne" olmuş kadınlar, çocuklarının kardeşlerini bulabilmek için internet üzerinden bir örgütlenmeye gidiyor. İleride kardeşler arasında vuku bulacak evlenmelere engel olabilmek için. Bu örgütlenme, anaerkil dönemi en iyi sembolize eden örgütlenme biçimlerinden biri olacak büyük ihtimal.

Türkiye'de yasal kısıtlama olduğu için çocuk sahibi olmak isteyen ailelerin Kıbrıs ve Yunanistan'a gittiği biliniyor. Bu gidenler arasında İslami kimliği ile öne çıkan aileler de var. Diyanet gerekli açıklamaları yapacak kadar özgür olmadığı, entelektüel tartışmalar kısır bir dinci-laikçi kutuplaşmasıyla daraltıldığı için, yabancı bir erkeğin sperminden çocuk sahibi olmanın sakıncaları tartışma konusu bile yapılmıyor. Tartışma sadece bu uygulamanın Türkiye'de de yapılması böylece milyon dolarların yurt dışına çıkmayacağı üzerine bina ediliyor.

İçine girmiş olduğumuz, ama farketmediğimiz anaerkil dönemin en önemli çatışma alanlarından biri de yumurtalarını donduran ve ileri yaşlarda çocuk sahibi olan kadınlar ve çocuklarıyla, doğal olarak genç yaşta anne olan kadınlar ve onların çocukları arasında yaşanacağını söylemek mümkün. Bir tarafta zengin ve yaşlı annelerin çocukları diğer tarafta genç ve fakir annelerin çocukları. Toplumsal konumlanmanın doğrudan anne bedeni üzerine bina edileceği bir durum.

Bu gün Müslümanların en önemli sorunlarından birisi azalan erkek kimliği üzerine düşünmekten bile korkarak, kendilerine dayatılan gündemlere teslim olması.

Önümüzdeki yıllarda bizi bekleyen en temel sorunlardan birisi azalan erkek kimliği ile aileyi devam ettirmek.

Düşünmekte geç kalmayalım diyorum...

Bursa'ya Selam: Ömrü hayatımda ilk defa bir kitap fuarında kitap imzalayacağım. İstanbul'daki onca kitap fuarına hayır dedikten sonra kendimi yollara vurup, Bursa'ya kitap imzalamaya gitmek... Yarın (11 Mart) saat 15.00-16.00 arası nasibimi bulacağım diye kendimi teselli etmeye çalışıyorum. Malum arayanlar bulmaz, bulanlar yalnız arayanlardır.


Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi