T Ü R K İ Y E ' N İ N B İ R İ K İ M İ |
||
G Ü N D E M | 10 MART 2006 CUMA | ||
|
Öyküler aynı çığlıklar sessiz
Uluslararası Af Örgütü'nün düzenlediği "Güldünya'ya Sesleniş" Mektup Yarışması'na katılanlar, kendi hikayelerini Güldünya'nın hikayesiyle buluşturdular. Mektup sahipleri, töre cinayetlerini kendi öyküleri üzerinden eleştirdi.
Uluslararası Af Örgütü'nün düzenlediği "Güldünya'ya Sesleniş" Mektup Yarışması sonuçlandı. Fransız Kültür Merkezi'nde gerçekleştirilen ödül töreninde birinciliğe 1982 Balıkesir doğumlu Ezgi Kızmaz, ikinciliğe 1982 İzmir doğumlu Işıl Özbek, üçüncülüğe ise şu sıralar adını çok sık duyduğumuz Van ilinden 1966 Çatak doğumlu Perihan Özbey layık görüldü. Üçüncülüğe hak kazanan 1966 Van - Çatak doğumlu Perihan Özbey, yarışma saatinde uçakta olduğu için programa yetişemedi ama yokluğunda okunan mektubu salondakilere farklı duygular yaşattı. Evli ve üç çocuk annesi olan Özbey mektubunda Güldünya'nın hikâyesini kendi hikâyesiyle buluşturuyor. Her gece eve içkili gelerek kendisini döven, kazandığı parayı da elinden alan eşinden boşanmak için gittiği mahkemede başından geçen olayları anlatan Özbey, mazarındaki Güldünya'ya kendi trajedisiyle sesleniyor. Özbey mektubunda, 'Hayati tehlikem var' demesine rağmen iki saat sonra evine gönderildiğini, eşinden boşanmak istediği için babasının da kendisine şiddet uyguladığını anlatıyor. Töre cinayetlerinin hukuk sisteminin eksik ve ağır işlemesini kendi öyküsü üzerinden eleştiren Özbey, eşi tarafından dövüldükten sonra ikinci kez gittiği aile hakimi tarafından tutuklanmakla tehdit edildiğini anlatıyor. Daha önce hiç mektup aldın mı?
Güldünya'ya Sesleniş Mektup Yarışması'nda birinci gelen Ezgi Kızmaz, yarışmaya "Gece" rumuzuyla katıldı. "Sen daha önce hiç mektup aldın mı? O kısa hayatına kaç mektup sığdırdın? Senin hayatın mektuplara sığar mı Güldünya?" başlığıyla yazdığı mektup, hem düşündürüp hem de hüzünlendiriyor.
Resmi tarihte adın geçmeyecek Özbek'in mektubundan küçük bir kesit: "Hiçbir resmi tarihte adın geçmeyecek Güldünya. Yaşarken yok sayıldığın gibi, hatta daha fazla, ölümünle yok sayılacaksın. Birileri 'hak edilmiş' dayak ve işkenceden söz edecek. Bazı insanların şanssız doğduğundan. Toplumun kurbanlar ve cellatlar olarak ikiye ayrılabileceğinden. Erkeklerin geldiği o tuhaf gezegene dair başka öyküler ve mitoslar yaratılacak. Burçlar ve uyum tabloları yeniden ve yeniden çıkartılırken, nasıl olup da kentin en kalabalık caddesinde kocası olmayan bir adamla görüldüğü konuşulacak. 'Artık bu kadarı da fazla' olacak. Herkes, kendi mutsuzluğunu başkaları için de dileyecek. Uzun süre bozulmayacak yeni bir ortak susku başlayacak." Perihan Özbey kendisini yazdı Eşimin evden uzaklaştırılacağı fikri aklıma gelmişti ya olanları boş verdim kızımı aradım. Babanın elbiselerini hazırla valize koy dedim. Yüzünü görmek istemiyorsun. Seni dövmüş ve iki kişi saçlarını onun elinden zor çıkarmış. Hiç beklemediğin bir anda yumruğu suratında görmüşsün, bayram günü. Çocukların üzgün, mutsuz. Gözleri ağlamaklı. Ve eşi her gün sarhoş. Yıllardır bu sarhoşluğu çekiyorsun. Çalışıyorsun paranı veriyorsun, o da yetmiyor ruhunu bile istiyor. Ah Güldünya kendimi öldürmeyi kaç kez istediğimi biliyor musun? Oysaki ben kendimi güçlü zannederdim. Çok güçsüzüm çok. Arkadaşlarım bile suçlandı bu kavgada. Dostlarım... Benim boşanmayı istemem onların suçlanmasına neden oldu. Kimse yaklaşmasın bana ve ben toplum içinde yalnızlaştırıldım..."
|
|
Ana Sayfa |
Gündem |
Politika |
Ekonomi |
Dünya |
Kültür |
Spor |
Yazarlar Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın |
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi |