T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 22 MART 2006 ÇARŞAMBA
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Son Dakika
 
  657'liler Ailesi
  Ankara'da Şafak
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Okur Sözcüsü
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Ali BAYRAMOĞLU

Krizde son perde...

Başladığımız noktaya geri döndük... İddianame krizi ilk patladığı gün sadece "devlet içi gerginlik boyutu" öne çıkmıştı. Nitekim Genelkurmay Başkanı'nın Başbakan ve Cumhurbaşkanı'yla yaptığı görüşmelerle bir "asker-sivil gerginliği" etrafında dolaşılmış, ardından Tayip Erdoğan ve Hilmi Özkök'den gelen yatıştırıcı açıklamalarla yangın kontrol altına alınmıştı.

Ardından tartışmalar asker kişilerin yargılanması, yargı süreci, Şemdinli hadisesi gibi meselenin diğer önemli boyutlarına yönelmeye yüz tutmuştu.

Genelkurmay Başkanlığı'nın dün yaptığı, "yargıyı hedef alıp suçlayan, hesap soran, hükümeti zan altında bırakan, Şemdinli'yle ilgili olarak topyekün bir hüküm veren, savunma görünümlü atağı ifade eden" açıklamayla tekrar krizin ilk gününe, ilk boyutuna geri döndük...

Bu ne yeni, ne de şaşırtıcıdır...

Nitekim krizin ilk patladığı günlerde şöyle demiştik:

«Bu tür her bunalım ardında izler bırakır.

«Asker-sivil ilişkilerinin uzun süredir "sakin bir rotada" seyretmesini sağlayan Org. Hilmi Özkök Ağustos ayında yerini Org. Büyükanıt'a bırakacak. Başka bir ifadeyle Özkök'e oranla daha sert, hükümete daha mesafeli ve son gelişmeler nedeniyle "yaralı ve öfkeli bir orgeneral" Türkiye'nin en kritik 1, 1,5 yılında ordunun başında olacak. Öte yandan bu kriz Türk Silahlı Kuvvetleri'nin siyasi gücüne, sistem içindeki özerk yerine, yarı sorumsuz konumuna, yargının iki başlı haline halel getirmeyecektir. Tersine askeri ve sivil otoriteler arasındaki duvarları kalınlaştıracaktır...»

Öyle oldu...

Hilmi Özkök'ün gerilimi yükseltmeme çabaları, Harp Akademileri'nde yaptığı konuşma, krizin yeni bir ivme kazanmasını engelleyemedi.

Ancak tüm bunlardan daha önemli olan husus, söz konusu "açıklamanın yansımaları ve kullanım biçimi"dir.

Ortada açıklama kadar, açıklamanın etkisini ikiye katlayacak başka bir durum var:

Askerin açıklamasına verilen anlamlar, askerle temas kurulmasıyla ya da askerin kurmak istediği bağlantılara gönül dolusu kucak açılmasıyla ortaya çıkan, Ağustos sonrası yenilenecek komutan ve karargaha göre yerini saptamaya çalışan bir merkez medya yayın politikası...

Rahatsız edici ve tedirginlik verici olan asıl budur...

Zira bu, "askerin basın üzerinden kamuoyu oluşturmasına, siyaset yapmasına aralanan bir kapı"dır...

Hürriyet başyazarı açıklamayı "nihayet ve sabır taşması..." diyerek karşılıyor.

Aynı gazete, "açıklamanın dayanılmaz ağırlığı" yetmezmiş gibi, satır aralarını spekülatif bir şekilde okuyarak, muhtemelen kurduğu temaslardan elde ettiği yönlendirici bilgileri yorumdan haber diline aktarıyor, savaşı taraf olarak ilan ediyor, askerin milletvekillerini, Milli Eğitim Bakanı'nı hedeflediğini söylüyor.

Milliyet ve Sabah gazetelerinin Ankara temsilcileri üzerinden düne kadar telaffuz edilmeyen bir iddia ortaya atılıyor. Olayın arkasındaki gücün Fethullah Hoca cemaati olduğu söyleniyor. Askerin açıklamada açığa vurmadığı veya vurmayı uygun görmediği ya da bu yolla, yani basın üzerinden ortaya çıkmasını yeğlediği bu iddia adeta gerilimi arttırıcı bir unsur haline dönüştürülüyor.

Hürriyet Gazetesi bir adım daha ileri gidiyor. İç tehdit dokümanlarında yer alan farklı unsurlar arasında bağ kurarak bu olayın arkasında, "yaygın bir dini cemaat ile bölücü örgüt sempatizanlarının bulunduğunu" belirtiyor...

Sonuç şudur:

İddianamenin hiçbir kanıta dayanmadan bir komplo olduğu varsayımı ya da inancı, bunun basın tarafından veri olarak kabul edilmesi yeni bir kriz sayfasının açılmasına ve krizin bilinçli olarak yükseltilmesine vesile olmuştur.

Asker-sivil arasında Ağustos değişimi öncesi, muhtemelen sonrasına da yansıyacak bir soğuk savaş başlatılmıştır...

Şemdinli suya düşmüştür.

İddianame karalanmıştır.

Ve merkez medya tüm bu gelişmelerde habercilik görüntüsüyle, aslında varolma refleksiyle taraf olmayı tercih etmiştir...

Evet, son perde böyle...

Basın yeni andıçlara kucak açmamayı, hukuk zemininden uzaklaşmamayı artık öğrenmeli ve bunun kendisinin çıkarına da olduğunu bilmelidir...

Bu tehlikeli oyunu her kim her ne amaçla başlatmışsa ateşle oynamanın ötesinde ortalığı ateşe atmıştır.

Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi