T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 22 MART 2006 ÇARŞAMBA
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Son Dakika
 
  657'liler Ailesi
  Ankara'da Şafak
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Okur Sözcüsü
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Fehmi KORU

Uyum

Genelkurmay Başkanlığı tarafından yapılan 'Şemdinli İddianamesi' ile ilgili ve Van Cumhuriyet Savcısı'nı hedef alan açıklama hemen her çevrede 'çok sert' bulundu. Doğrudur; kendini siyasî tartışmaların uzağında tutmaya çalışan bir devlet kurumunun 'anayasal sorumlular' adını verdiği hükümeti göreve çağırırken kullandığı üslup hayli sorunlu. Ancak, metnin tek sorunu dili değil. Devletin değişik organları arasında uyum aranan bir ortamda, uyumu zorlayan pek çok yön var açıklamada.

Tersinden düşünelim: Varsayalım ki, Van Cumhuriyet Savcısı tarafından kaleme alınan 'Şemdinli İddianamesi', Genelkurmay açıklamasında dile getirilen bütün suçlamaları hak ediyor; böyle bir durumda Genelkurmay hükümetin ne yapmasını bekliyor? Hükümetin bu aşamada yapacağı hemen her girişim 'yargıya müdahale' anlamı taşımayacak mı? Hükümetin yargıya müdahalesi anayasal bir suçtur oysa. Anayasal açıdan sorumlu bir devlet organı anayasada 'bağımsızlığı' özellikle vurgulanan 'yargıya müdahale' etmekle anayasal bir suç işlemiş olacaktır.

Yolu mahkemeye düşen hemen herkes bilir: Türkiye'de savcıların yazdıkları iddianameler her bakımdan dört dörtlük olmuyor. Bu yüzden, savcının en ağır cezayı talep ettiği sanığın yargıçlar heyeti tarafından beraat ettirildiğine değgin örnekler hiç de az değil ülkemizde. Van Cumhuriyet Savcısı aslında kapsamlı bir çalışma yapmış, gazetelerde çıkan haberleri gözden geçirmiş, değişik sütunlarda seslendirilen ithamları toplamış, konuyu araştıran TBMM Komisyonu'nca alınan tanık ifadelerini de ihmal etmemiş. 100 sayfalık iddianame okunduğunda, Şemdinli'de meydana gelen olayla ilgili sağda-solda ifade edilmiş hemen her iddianın metne dahil edildiği görülüyor.

O iddiaların ne kadarı doğru? Savcıların hazırladığı metinler baştan sona doğruları yansıtıyor olsaydı yargılama safhasına ihtiyaç duyulmazdı. Yargılama süreci, iddiaların ne kadarının gerçekleri yansıttığını tespit etmek için var zaten. İddia makamı ile savunmayı yapan hukukçuların sunduğu kanıtlar ve dinlettiği tanıklar yargıçların verdiği karar için zemin oluşturur.

Bu sebeple, Genelkurmay Başkanlığı açıklamasında yer alan şu cümle ancak mahkeme kararına geçerse bir anlam taşıyabilir: "Âdil yargılamayı etkilemeye teşebbüs olduğu iddia edilen ve kamuoyu tarafından çok iyi bilinen ifadenin, hüküm kurmak amacıyla kasıtlı olarak sadece bir bölümünün dikkate alındığı görülmüştür. İfadenin tamamı dikkate alındığında hükmün ön gördüğü kastın olmadığı açıkça anlaşılmaktadır." Tanık ifadelerinin yanlı veya yalan, ihbar mektuplarının asılsız olduğu da, yine yargıçlar öyle olduğuna hükmettiklerinde 'gerçek' olarak kabul edilebilir.

Peki, ya savcı, görevini nesnel ölçülere bağlı kalarak yerine getirmiyor da, iddianamesini, Genelkurmay açıklamasında ileri sürüldüğü gibi 'belli bir görüşün temsilcilerinin kamuoyuna da yansımış etki ve telkinleri altında kalarak' hazırlamışsa ne olacak? Böyle bir iddianın 'Cumhuriyet Savcısı' sıfatını taşıyan bir devlet görevlisine yöneltilmesi hiç kuşkusuz sorunlu. Kendi mensuplarının itibarına titizlik gösteren Genelkurmay Başkanlığı'nın, yargı mensuplarının kişiliklerine de aynı titizlikle yaklaşması beklenir.

'Şemdinli İddianamesi'nde bir dizi sorun vardı; Van Cumhuriyet Savcısı, en azından, Türk Silâhlı Kuvvetleri ile ilgili mevzuatı gözönünde tutarak metnini kaleme almalıydı. Buna karşılık, Genelkurmay'ın çıkışı da, bir dizi sorunu içinde barındırıyor.

Genelkurmay açıklaması hükümetten bazı beklentileri dile getiriyor; fakat beklentileri yerine getirebilmesi için hükümetin bir yetkisi bulunmuyor. Yürütmenin yargı karşısında anayasal açıdan eli-kolu bağlı. En iyisi, herkesin, her kurumun, Şemdinli olayında hukukî sürecin işlemesine katkıda bulunarak yargının en doğru karara varmasının sağlanmasıdır.

'Yargı bağımsızlığı' diye yola çıkıp 'devlet kurumlarının uyumsuzluğu' noktasına varmamız hayra alâmet değil.

Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi