T Ü R K İ Y E ' N İ N B İ R İ K İ M İ |
||
Y A Z A R L A R | 24 MART 2006 CUMA | ||
|
Şemdinli iddianamesine yönelik bürokratik öfkenin talep ettiği cezalandırmalar hükümet eliyle yürürlüğe konulmaya başlandı. Önce iddianameyi hazırlayan savcı hakkında soruşturma açıldı. Tabii 'Adalet' işleriyle görevli bakanımız bunun hükümetin insiyatifi ile yapıldığını söyledi ama, ne farkeder. Arkasından, Meclis Şemdinli Komisyonu'nda aynı paralelde bazı önemli açıklamalar yapan bir polis müdürü, (İstihbarat Daire Başkanı) apar topar görevinden alındı. Sanki kaçakçılıktan, ya da yolsuzluktan yargılanıyormuşcasına... Bu işlem de Genelkurmay açıklamasının, 'siyasi otoriteden talepler bölümünde' zikredilen tedbirler arasında bulunuyor. Genelkurmay aslında Meclis Şemdinli Komisyonu'ndan da şikayetçi. Hükümetin sanırım bu konuda da harekete geçmesi isteniyor. Yalnız ortada bir sorun var. Bu insanlar memur değil. Savcı da değil. Milletvekili. Halkın oylarıyla seçilmişler. Bunlar nasıl görevden alınacak? Bunlar hakkında nasıl soruşturma açılacak. Artık 'Adalet' işlerinden sorumlu bakanın sürekli ağzında evirip çevirip söylediği bir formül işletilip, bir biçimde komisyonun faaliyetine son mu verilecek? Yoksa, CHP'li ve askerle hükümetin arasının bozulmasını istemeyen 'sorumluluk sahibi' AKP'li milletvekilleri elele verip kendileri mi bir çözüm bulacaklar, bilemiyoruz. Herhalde burada da Genelkurmay'ı tatmin edecek bir sonuç alınacak. 'Kışla Devlet'lerinde bildiğimiz kadarıyle çareler tükenmiyor. Gerçekten de bu son açıklama ile Türkiye, bir 'Kışla Devlet' olduğunu pek güzel bir şekilde dosta düşmana duyurmuş olmadı mı? Üstelik de herşey bu çerçevede hem hukuki hem kanuni. Hükümet gereğini yapıyor. Görünüşte herşey kanunlar ve nizamlar çerçevesinde oluyor. Üstelik de acaip vatansever ve vazifeperver bir medyamız var. Genelkurmay bildirisindeki 'demokratik' taleplerin nasıl uygulandığını gönüllü olarak takip ediyor. Hiçbirşeyin gözden kaçmamasına dikkat ediyor. Askerler adına denetim yapıyor. Sorumluluk sahibi medya diye ben buna derim işte. Peki Şemdini davası? Medyadaki tek tük bazı çatlak sesler, bütün bu gürültü patırdının Şemdinli meselesini uyutmak için tezgahlanmış olabileceğini söylüyor. Mesela Neşe Düzel, -sanırım bu 'çatlak ses' yakıştırmasından alınmayacaktır- karşısına bir başka 'çatlak ses'i, Prof. Mümtaz'er Türköne'yi almış -o da umarım bu yakıştırmadan alınmaz- bazı hassas soruları sormadan önce şunları yazıyor: "Van Savcısı'nın iddianamesi, ciddi bir biçimde devletin içinde demokratik düzene kasteden bir güç olduğunu söylüyor. Ve özellikle jandarma teşkilatını sorguluyor. İddianamesindeki görüşlerle, son dönemde ülkenin birçok yerindeki değişik olaylarda jandarmanın suça bulaştığının ortaya çıkması arasında da bir paralellik görülebiliyor. Şemdinli davası toplum tarafından ciddiyetle izlenirse, bu dava derinliğine ortaya konmamış birçok olayın ve konunun tartışılmasına yol açacak." Sonra Prof. Mümtaz'er Türköne sözü alıyor: "Şemdinli iddianamesinin iskeletini şöyle bir mantık silsilesi oluşturuyor: 'Eylemler yapılacak. Halk bu eylemlere öfke duyacak. Bu eylemler bölge halkının ayrılıkçı bilincini yükseltecek, bundan da terör çıkacak ve güvenlik kuvvetleriyle yöre halkı çatışacak. Böylece Türkiye'nin güvenlik sorunu çok acil ve önemli bir soruna dönüşecek. Bu durum, merkezdeki bürokratik elitlerce sivil hükümete karşı bir iktidar, bir güç aracı olarak kullanılacak." "Bürokratik elitler kim?" diye soruyor Neşe." Savcı, net olarak 'askeri bürokrasiyi' kastediyor. Şunu söylüyor: 'Şemdinli, lokal bir olay değildir. Bu, merkezde planlanan, uygulamaya sokulan, emir-komuta zinciriyle yukarıdan aşağıya doğru inen bir olaydır' diyor. Yani, Şemdinli olayı, bürokratik elitlerin demokratik siyaseti, özgürlükleri bastırarak, kendi iktidar alanlarını genişletme planıdır." Aslında başka ilginç görüşler ve değerlendirmeler de var bu ropörtajda ama, bu kadarıyla bile herşey çok net anlaşılıyor. Şemdinli davası Türkiye için bir dönüm noktası niteliği taşıyor. Yine bu nedenle Genelkurmay bildirisi de hükümete yüklediği 'Kışla devlet' sorumluluklarının ötesinde önemli bir belge. Bu bildiri aynı zamanda Türkiye'nin bulunduğu noktayı gösteriyor. İşte bu noktada, ya ne bahasına olursa olsun gerçeklerin ortaya çıkması sağlanacak ve demokratik kurallar geçerli olacak, ya da 'Kışla Demokrasi'miz daha da gelişecek.
|
|
Ana Sayfa |
Gündem |
Politika |
Ekonomi |
Dünya |
Aktüel |
Spor |
Yazarlar Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın |
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi |