T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 24 MART 2006 CUMA
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Son Dakika
 
  657'liler Ailesi
  Ankara'da Şafak
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Okur Sözcüsü
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Mehmet OCAKTAN

Başörtüsü bahane, Serdengeçtili 'İstanbul dükalığı' şahane...

15 gündür Merkez Bankası başkanının atanmasıyla ilgili 'sanal' bir tartışma yaşıyoruz. Konu, özellikle belli medya merkezleri tarafından öyle bir noktaya taşındı ki, bırakın 'gazetecilik etiği'ni, bir vatandaş olarak yüzümüz kızardı. Ne Başbakan Tayyip Erdoğan, ne de ilgili bakan tarafından başkanlık için henüz ismi bile telaffuz edilmeden iki buçuk yıldır Merkez Bankası'nda başkan yardımcılığı yapan Erdem Başçı için, hanımı başörtülü diye neredeyse sanık sandalyeleri kuruldu. "Pis" bir "jurnalcilik şebekesi" oluşturularak bütün ailesi "potansiyel tehlike" gibi sunuldu.

Önce "ispiyon lobileri" kurup, kamuda görev alan insanların en doğal "insani hakları"na karşı "laikçi" saldırı başlatanların, sonra da kalkıp ekonominin "kırılgan dengeleri"nden söz etmelerini "iki yüzlülük" olarak nitelendirmek bile hafif kalır doğrusu.

İşte bu yüzden, Merkez Bankası bağlamında yapılan tartışmalarda, hem "jurnalcilik" yapıp hem de "Aman ekonominin hassas dengeleri var, Türkiye'nin uluslar arası ekonomi çevrelerindeki itibarı zedelenmesin" diye ortalarda 'sahte vatanperverlik' yapanlara hiç ama hiç inanmıyorum. Çünkü yalan söylüyorlar, eğer gerçekten bu ülkeyi ve ekonominin geleceğini düşünselerdi, Merkez Bankası'nın başına gelecek kişinin eşinin başörtüsünü değil, o kişinin meslekteki birikimini, yeteneklerini ve deneyimini tartışırlardı. Ama bugüne kadar hiç böyle bir tartışmaya şahit olmadık. Demek ki dertleri ekonomi falan değilmiş.

Aslında, bu "jurnalcilik" mekanizmasının başındakilerin amacı çok açık. Ekonomi ve bankacılık dünyasında, özellikle "İstanbul dükalığı"nın kontrolünde bugüne kadar sürdürülen çarkın, bundan sonra da aynen devam etmesi... Bunun için de formül basit, eğer yeni başkan "dükalık sistemi"nin içinden gelmiyorsa, çalıştırırsın "jurnalcilik şebekesi"ni, eşinin başörtülü olduğunu ispiyonlarsın, daha da olmazsa "rejim" tartışması başlatırsın olur biter...

Merkez Bankası tartışmasında yapılan aynen budur. Mesela, Erdem Başçı ikibuçuk yıldır bankada başkan yardımcısı ve de hanımının başörtülü olduğunu herkes biliyor. Peki 'ispiyoncular' ikibuçuk yıldır neredeydiler? Jetonları geç düştüğü için değil herhalde... Çünkü, şimdi sözkonusu olan başkanlık, belli ki birilerinin başka hesapları var...

Nitekim, kendisi de eski bir Merkez Bankası Başkanı olan Yaman Törüner, dün Milliyet'teki köşesinde bu bağlamda çok ilginç soruları gündeme getirdi. İşte bu sorulardan bazıları:

"1- Bir türlü Merkez Bankası'ndan kopamayan eski başkanlardan biri, Serdengeçti'nin süresi bitmeden birkaç gün önce, Merkez Bankası'na gelerek Serdengeçti'yle görüştü. Eski başkanların bankaya gelmesi olağan değildir. Bu görüşmenin amacı neydi?

2- Merkez Bankası Başkan ve yardımcılarının tümünün ayrılma kararı verdiği sırada, Kemal Derviş de bir demeç vererek, ülkede bir "döviz krizi" çıkabileceği olasılığından bahsetti. Bu bir tesadüf müydü?

3- Merkez Bankası İdare Merkezi son iki başkan döneminde, bankanın Teftiş Kurulu tarafından teftiş edilmedi. Banka meclisinin ve hükümetin Teftiş Kurulu kökenli birisini vekâleten de olsa başkan yardımcılığına ataması neden hoş karşılanmadı? Üstelik, bu arkadaşın eşi de kapalı değil. Yoksa, Erdem Başçı'nın son iki dönemin işlemlerini teftiş ettireceğinden mi korkuluyor?"

Galiba, Merkez Bankası'nın başına getirilecek isimle ilgili tartışmaları "başörtüsü ispiyonculuğu" ile gölgelemek isteyenlerin "görülecek işleri" ve de bazı hesapları var... Süreyya Serdengeçti'nin ayrılmasının ardından başkan yardımcılarının topluca istifaları ve şimdi de bazı genel müdürlerin istifa edeceği söylentileri, kimlerin nasıl bir hesap içinde olduğunu çok açık bir biçimde gözler önüne seriyor. Kısacası birileri, 'merkez medya' aracılığı ile, "Aaa tavşana bak.." deyip, 'Ali Cengiz oyunu' oynamak istiyor...

Geri dön   Mesaj gönder   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi