T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 24 MART 2006 CUMA
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Son Dakika
 
  657'liler Ailesi
  Ankara'da Şafak
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Okur Sözcüsü
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Taha KIVANÇ

Loca'da fırtına dinmiyor

Masonluk tartışmalarında 'uzman kişi' gösterileceğim aklımın ucundan geçmezdi. Nihayet o da oldu. Hürriyet, dün birinci sayfasından, Kaya Paşakay ile ilgili yazdıklarımı okurlarına duyurdu.

Kaya Paşakay yakın zamana kadar Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar Locası'nın başındaki kişiydi; 'Büyük Üstad' veya 'Üstad-ı Muhterem' diye anılıyordu... 33 basamaklı masonluk merdiveninde son basamağa gelmiş olanlar arasından seçiliyor Büyük Üstad. İskoç Riti'ne bağlı Türkiye'deki masonların başı o olduğu gibi, Loca'yı dışarıda da o temsil ediyor.

Asım Akin

Böylesine önemli bir görevin sahibi, kısa süre öncesine kadar başında bulunduğu örgütün yeni Büyük Üstadı Asım Akin tarafından Loca'dan atıldı; örgütün kesesini kendi cebi gibi kullandığı gerekçesiyle... Ankara'da verdikleri Cumhuriyet Balosu gecesi Bilkent Otel'de kalmış İstanbullu Biraderler, Kaya Paşakay odasında izlediği paralı kanalın faturasını da Loca'ya ödetmiş... Eşine aldığı iç çamaşın parası da Loca tarafından ödenmiş... Uzun bir liste...

Ben, burada, bir dostuma dayanarak şunu yazdım: "Büyük Üstad ya da Üstad-ı Muhterem olan biri, başında bulunduğu örgütün máli kaynaklarını istediği gibi kullanma yetkisine sahiptir, bize yolsuzluk gibi görünse de masonik âlemde Paşakay'ın yaptığı suç sayılmaz' dedi dostum." Dostumun gösterdiği gerçek sebebi de yazmıştım: "Skandalın göbeğindeki kişi kendisini diğer Biraderlerine 'farklı' tanıtma suçu işlemiş biri, 'konumunu kötüye kullanma' gibi bir suçu daha söz konusu. Bize 'basit' gelse bile, bunlar, masonik âlemde affedilemeyecek ahlâkî zaaflar olarak görülürmüş..."

Şöyle devam etmişti dostum: "Kaya Paşakay şimdilerde bile kendisini 'emekli diplomat' ve 'eski büyükelçi' olarak tanıtıyor. Oysa Dışişleri Bakanlığı kayıtlarında bu isimle bir büyükelçi bulunmuyor. Matrikül kaydına kendi özgeçmişiyle ilgili doğru olmayan bilgiler sunmuş Kaya Paşakay... Esas sorun da buradan kaynaklanıyor... Dostum olayı böyle görme eğiliminde. 'Diplomat Biraderler itiraz etmişler ve yeni yönetim itirazı haklı bulmuştur' dedi bana."

Kaya Paşakay

Kaya Paşakay başında bulunduğu locanın dışarlıklılara tanıtılması faaliyeti kapsamında ilk mülâkatlardan birini Hürriyet'e vermişti. Mülâkatla birlikte yayımlanan fotoğrafta geleneksel kıyafetleriyle yer alan 'Biraderler' arasından birinin gazetenin önemli bir mensubu olduğu ertesi gün öğrenilmişti. Yani, eski Büyük Üstad'ın Loca'dan ihraç edilmesinin gerçek sebebini yazmak için beni kaynak göstermesi gerekmezdi Hürriyet'in...

Ama "Sağolsun" dedim ya, Hürriyet muhabiri Aslı Sözbilir, kendisini 'eski büyükelçi' olarak tanıtan Kaya Paşakay'ın durumunu Dışişleri'ne sormuş; konuştuğu yetkili şu bilgiyi vermiş: "Kendisi değil büyükelçi olmak, yurtdışında herhangi bir küçük görevde dahi bulunmamıştır. 1968'de Dışişleri'ne girmiş olabilir. Ancak üç senelik bir hizmeti var. Araya askerlik hizmeti girmiş olabilir. Kendisi aday meslek memuru olarak gelip, üçüncü kâtiplikten sonra ikinci kâtipliğe yükselmiş ve 1974 başlarında görevden ayrılmış dedi."

Kaya Paşakay'ın savunmasını alma görevi de Hürriyet'ten Sefa Kaplan'a düşmüş. Kendisini 'emekli büyükelçi' olarak tanıtan Paşakay, "Almanya'nın Nürenberg kentinde konsolos muavini olarak çalıştım" demiş... Anlatımı bana canhıraş bir feryat gibi geldi.

Masonluğu yakından izlediğini duyurduğum dostum, "Adamı iyice bunaltmışlar" diye açıkladı son durumu. Biraderler, "Dul kadının çocuğuna yardım edecek yok mu?" diye sorarlarmış çok sıkıştırıldıklarında. 'Dul kadın', mason literatüründe, Kudüs'teki İkinci Mâbed'in mimarı Hiram Usta'nın karısıymış... Zor durumda kalan ve yardım isteyen bir Biradere elini ilk uzatması beklenen kişi ise 'ikizi' olurmuş...

Bu dostum da neler biliyor... Meğer, mason geleneğinde aynı gün Loca'ya kaydolan ve matrikül kaydında altalta yer alan iki kişi 'ikiz' kabul edilirmiş... Dostum, "Süleyman Demirel'in ikizi Dr. Şekür Ökten'di; mason olmadığına dair belge için kendisine Dr. Ökten aracılık etmişti" dedi bana. Kaya Paşakay da Hürriyet'e şimdilerde çok önemli bir başkentte büyükelçi olan bir diplomatın adını anmış referans olarak... Dostum soran bakışlarıma cevap vermedi.

Dostumun tezinin iki ayağı vardı: İlki, Loca'da gürültünün Büyük Üstad konumuna yükselmiş birinin özgeçmişiyle ilgili doğru olmayan bilgi sunmasıydı... Diğeri ise, "Loca'da siyaset ve din tartışılmaz" ilkesini "Eşi başörtülü mason yoktur" sözüyle çiğnemiş olması... Paşakay "O sözü ben söylemedim" demiş Hürriyet'e...

Dostum "Başörtüsü konusunda yumuşama yaşanabilir" beklentisinde; bakalım beklentisi gerçekleşecek mi?

Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi