T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 31 MART 2006 CUMA
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Son Dakika
 
 
  657'liler Ailesi
  Ankara'da Şafak
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Okur Sözcüsü
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Ali BAYRAMOĞLU

Değişmeyen İslamcılar (2)

Bu sayfada birkaç gün öncesine kadar yayınlanan yazı dizisinde İslami kesimde önemli bir çoğunluğun kendi iç dinamikleriyle değiştiğini söyledik. Dün ise bu kesimde değişmeyen bir çekirdeğin varlığına işaret ettik.

Şunu da belirttik:

Bu sert çekirdek, AK Parti'ye ve her tür siyasi yeniliğe tedirginlikle bakan, "İslami duruşu kuvvetli, tavizkâr olmayan, kimliğiyle ilişkisinde değişime ve değişim fikrine önemli ölçüde kapalı" olan bir kesime tekabül etmektedir.

Bu durum, ataerkil siyasi değerlerin yeniden üretiminin aktif ve yaygın olarak yapıldığı bir alana işaret etmektedir. Bu üretim alanını değişim ortamında siyaseten canlı tutan ise İslami hareket ile milliyetçiliğin yeniden evliliği, yeni ve yeniden bir muhafazakarlaşma türüdür.

Örneğin, İslami kesim sert çekirdekte Kıbrıs, Kürt meselesi ya da PKK gibi tematik sorunlara verilen parçalı milliyetçi tepkiler yerini, sistemleşmiş yerel bir milliyetçi bakışa bırakmıştır. İslami kesim açısından siyasal alanın ve gücün tanımlanmasında dini olana vurgu dolaylı hale gelmekte, buna karşın "milliyetçi refleks" belirleyici olmaktadır.

Ve bu çerçevede ilginç bir şekilde 1980 öncesi eski temalara "kültür-medeniyet" / "maddi kültür-manevi kültür" gibi kadim ikiliklere ve sorunsallara kuvvetli bir biçimde geri dönülmektedir.

Nitekim sert çekirdekteki bu eğilim, yerel olmayı yücelten zihniyet unsurları çerçevesinde "öteki"yle, örneğin Batı'yla muhayyel bir hiyerarşi ve muhayyel bir ilişki kurarak vücuda gelir. Bu ilişki çerçevesinde ortaya çıkan "karşılaştırmalı üstünlük duygusu", yerel değer yüceltmesi ve bunun korunması güdüsü kendi içine kapalı, "öteki"yle somut etkileşimi reddeden aktif bir tutum üretmektedir.

Milliyetçilik damarına açılan ana kapı ise bu çerçevede şudur:

"Öteki"yle kurulan muhayyel ilişkilerle pekişen "güç-fetih-itibar" dizisi karşımıza kimlik koruyucu ana yapısal ilişki olarak çıkar. Ekonomik gelişmişliğe öykünme, Batı'ya teknik-ekonomik gıpta, Batı'ya açılma, oradaki şahsi ya da dolaylı başarıyı hedef olarak belirleme bu mekanizmanın temel direklerini oluşturur.

Sonuç olarak bu kesimde tahkim edilen muhafazakarlık bir kez insanı "kimliği"yle değil, "özüyle", "aşkın" yönüyle tanımlamakta, ihtiyaçları ve eylemleriyle standart olan, toplumsal niteliğini benzerleriyle dayanışması içinde bulan bir fert anlayışını öne çıkmaktadır. Nihai olarak bu anlayış millet adına devlet eliyle varlık, güç, etkinliği vazeden, "kalkınmacı-ferdiyetçi-devletçi" bakış açısının ana kaynağını oluşturmaktadır.

Bugün sert halkaya ana hatlarıyla hâkim olan eğilim işte budur.

Maddi-manevi kültür ikiliğini akla getiren bu durum, İç Anadolulu bir işadamının "Türkiye ve dünya tahlili"yle çarpıcı biçimde karşımıza çıkıyor:

"Şimdi Türkiye yıllardır kabuk değiştirmekte olan bir ülke. Aslında bu kabuk değiştirme topyekûn oluyor. Sağ sol bütün kesimler kabuk değiştiriyor. Yani burada benim kaygımla laikçi kesimden bir insanın yaptığı çok farklı değil. Olay bence bizim dışımızdaki dünyayla biz olarak entegre olabilmek. Güçsüzüz ülke olarak. Kimi diyor ki güçsüz olmamızın nedeni İslam'dır. Kimi de diyor ki İslam'dan uzaklaşmamızdır. Aslında iki tarafın kaygısı da Türkiye'yi dünyaya entegre olurken dünyayla bütünleşirken yani masaya otururken güçlü görmek. İslami kesim diyor ki biz İslam'ın prensiplerine sıkı sıkıya sarılırsak teknolojide de ekonomide de daha güçlü oluruz. Huzur da buluruz. Hayatımız da düzene girer... Öteki adam da diyor ki, biz yenilenlerin değil yenenlerin safında yer almalıyız. İslam bizi Arapların safına itiyor. Aslında tartışmanın nedeni dünya sahnesinde yerimizi nasıl alacağız. Yani kendimizin dışındaki dünyayla adam yerine konularak, saygı görerek ilişkide bulunmak..."

Evet İslami kesim sert çekirdeğin de seracanmı özetle böyle...

Peki sonuç?

Yarına...


  • Değişmeyen İslamcılar...
  • Türk Toplumundaki Değişimin Röntgeni

    Geri dön   Yazdır   Yukarı


  • ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

    Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
    Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
    Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
    Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi