T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 31 MART 2006 CUMA
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Son Dakika
 
 
  657'liler Ailesi
  Ankara'da Şafak
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Okur Sözcüsü
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

İbrahim KARAGÜL

'Krizler kuşağı'na karşı yeniden diriliş kuşağı..

BM Güvenlik Konseyi'nin beş daimi üyesi; ABD, İngiltere, Fransa, Rusya ve Çin, İran'ın uranyum zenginleştirme faaliyetlerini durdurmasını içeren tasarı üzerinde uzlaştı. Konsey'in 15 üyesi de tasarıyı kabul etti. İran'a yönelik ambargo, istikrarsızlaştırma, saldırı ve parçalama süreci böylece başlamış oldu. Bundan sonra askeri müdahaleye ve bölgeyi derin bir krize sürüklemeye dönük adımlar atılacak.

Haftalardır süren tartışmalarla Rusya ve Çin'in direnci zayıflatılırken ABD ve İngiltere'nin sert tutumu tam anlamıyla metne yansımadı. Bu kararla İran'a 30 günlük ek bir süre tanınmış oldu. Bu süre içinde Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı Başkanı Muhammed el Baradey, İran'ın çalışmaları hakkında bir rapor hazırlayacak, süreç bu rapora göre devam edecek.

Karar, ABD ve İngiltere'nin, tabiî ki İsrail'le birlikte, İran'a yönelik müdahale sürecinin ilk adımı. Ağır baskıların kapısı aralanmış oluyor. Bu ülkeler, kararın İran'ı izole etme sürecinin başlangıcı olacağını, ardından sert yaptırımlar sürecinin başlatılacağını belirtirken, tanıdık bir söylemi tekrar etmede özellikle ısrar ediyorlar: "Askeri seçenekler masada!" İran'ın ekonomik ve stratejik açıdan dostları durumunda olan Rusya ve Çin, yaptırımlara karşı. Güvenlik Konseyi'nde kabul edilen metnin yaptırım içermemesi durumlarını açıklamalarını kolaylaştırıyor. İki ülke, İran'ın nükleer çalışmalarını tartışmanın yerinin Güvenlik Konseyi değil, Atom Enerjisi Ajansı olduğunu dile getiriyor.

ABD İngiliz tasarısının tümü dikkatle incelendiğinde aslında yeni bir şey söylemiyor. Sadece İran'a baskı sürecini başlatmak için bir tarih (30 gün sonrası) öngörüyor. Bunun dışında metin, İran'dan ziyade Rusya ve Çin'i masaya çekmek için hazırlanmış, bu amaca da ulaşılmış.

İngiltere Dışişleri Bakanlığı'nın siyasi işlerden sorumlu yetkilisi John Sawers'ın, İran'a karşı nasıl bir yol izleneceğini içeren 16 Mart tarihli gizli mektubunda bu açıkça görülüyor. Alman ve Fransız meslektaşlarına gönderdiği mektupta Sawers, "İranlılar, çok ciddi önlemlerin olasılık dahilinde olduğunu bilmelidir. Bu da İran dosyasının 'yedinci bölüm' temelinde ele alınacağı anlamına geliyor" diyerek amaçlarının güç kullanımını içeren BM kararı olduğunu, kabul edilen tasarının İran için son şans olduğunu söylüyor. Sawers'a göre bu metinle İran kendini baskı altında hissetmeyecek. Tahran'a "yeni bir öneri" getiriyor görünerek Rusya ve Çin ikna edilecek. Haziran'a kadar İran'la ilgili süreç tamamlanacak. Bu süre içinde Rusya'ya maksimum baskı yapılacak. Mayıs-Haziran aylarında yoğun pazarlıklar yürütülecek. Ancak ABD ve İngiltere, gerçek anlamda Rusya ve Çin'e inisiyatif vermeyecek.

Buradan da anlaşılıyor ki, ABD ve İngiltere, nihai noktada İran'a saldırı için Güvenlik Konseyi kararına ihtiyaç duymayacak. Rusya ve Çin'in bu ülkeleri Konsey'de durdurma planı da böylece boşa çıkacak.

Bunlar şekle ilişkin gelişmeler. Bizi çok fazla ilgilendirmediği gibi, sonuca ilişkin endişelerimiz üzerinde de pek etkisi olmuyor. Bölgeye yönelen Anglo-Amerikan istila ve istikrarsızlaştırma süreci, daha doğrusu yeniden dizayn projesinin yol haritası net bir şekilde önümüzde. Dolayısıyla her ülke için ne tür planlar/amaçlar olduğunu biliyoruz. Kuzey Afrika, Orta Afrika, Ortadoğu, Güney Asya, Karadeniz, Hazar ve Avrasya genelinde neler planlandığından haberdarız.

Karadan hemen sonra İran Basra Körfezi ve Umman Denizi'nde kapsamlı bir tatbikat başlatıyor. Kara, hava ve deniz kuvvetlerinin ortak tatbikatı bugün başlayacak ve bir hafta sürecek. Tahran yönetimi savaşa hazırlanıyor, ABD ve İngiltere de bu ülkeyi parçalamaya...

Anglo-Amerikan blok, Sovyetleri dağıttıktan sonra Ortadoğu'dan Güney Asya'ya uzanan Müslüman Orta Kuşak üzerinde etnik, mezhepsel ve linguistik bolünme senaryolarını uyguluyor. Bölgedeki hiçbir ülke bu stratejinin dışında değil. Türkiye bile... "Sovyetler'i yeniden düşünmek" stratejisi bir blokun çöküşüne yol açtı. "Ortadoğu'yu yeniden düşünmek" adeta bir dünya savaşına dönüştü. Topyekün müdahale dışında bu kuşaktaki ülkeler, iç çatışmalar, bölünmeler, ayrışmalar, sınır ve kaynak savaşlarına sürükleniyor. Zbigniew Brzezinsky'nin "Krizler Kuşağı" ve "Bernard Lewis Planı" ile bizim coğrafyamızda bize rağmen ayrışma, çatışma ve bölünmelere ayarlı bir harita çiziliyor.

Tek bir çözüm yolu var: Ayrışmalara karşı uyumu, parçalanmalara karşı birleşmeleri, düşmanlığa karşı dostluğu, çatışmalara karşı barışı, yıkıcı rekabete karşı güçlendirici yarışı teşvik etmek... Bunu yapamazsak, hepimizi ürkütücü bir gelecek bekliyor. Komşularıyla yaşamayı beceremeyenler ya işgal altında köleleşecek ya da yanıbaşına yerleşen emperyal güçlerin kuklası olacak. Yeni bir dirilişin, özgürlük yolu çizmenin tek kurtuluş olduğunu bilmek, krizler kuşağına karşı diriliş ve özgürlük kuşağını oluşturmak zorundayız.

Geri dön   Mesaj gönder   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi