T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 15 MAYIS 2006 PAZARTESİ
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Yurt Haberler
  Son Dakika
 
 
 
  657'liler Ailesi
  Ankara'da Şafak
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Kürşat BUMİN

Gazetelere bakıyorum gözlerim sonuna kadar açık...

En büyük gazetenin birinci sayfası: "ALAY EDER GİBİ /Cumhuriyet'e 6 günde 3 bomba / Son altı gün içinde iki kez bombalı saldırı girişimi yaşanan Cumhuriyet Gazetesi'ne, dün de geniş güvenlik önlemleri alan polise rağmen el bombası atıldı. Biri silahlı olan, biri cep telefonu ile konuşan iki kişi ile gelen üçüncü saldırgan, el bombasını atarken; 'Allahü ekber' diye bağırdı. Saldırganlar, Cumhuriyet'i güvenlik çemberine aldığı belirtilen polislere rağmen yaya olarak kaçtı."

Söyleyin şimdi: Bir "terör" eylemi bu kadar kolaylık ve rahatlıkla dünyanın hangi büyük şehrinde gerçekleştirilebilir? Gazete haberini Cumhuriyet Gazetesi'nin güvenlik kameralarının kaydettiği görüntülerle de desteklemiş. Olayın anlatıldığı gibi gerçekleştiği apaçık; saldırganlar gibi gazeteyi "güvenlik çemberine alan" güvenlik kuvvetlerini de karşımızda...

O halde şimdi de şu soruya cevap verin: Polisin bu olayda sergilediği basiretsiz, sorumsuz, beceriksiz tavrının nedeni iddia edildiği gibi "elinin kolunun bağlı" olmasından mıdır? Yani Terörle Mücadele Kanunu'nda yapılmak istenen değişiklikler gerçekleştiği zaman İstanbul'da Şişli'nin merkezinde yaşanan bu olayla bir daha karşılaşılmayacak mıdır?

Olur mu öyle şey Allah aşkına!

* * *

"Göcek'te ilk 'kıpırdanış'" diyor bir başka gazete. Çevre Bakanı Osman Pepe, Göcek için harekete geçerek bu koyda beş yıldızlı otel, villalar ve "Venedik atmosferi" oluşturulmasını içeren projeye olur veren Göcek Belediyesi hakkında İçişleri Bakanlığı'na başvurmuş.

Geçenlerde değinmiştim; bu çevre işi sonunda Pepe'yi verem edecek herhalde.... Ancak şunu da belirtmeden geçemeyeceğim: Bakan Pepe, İçişleri Bakanlığı'na önceden de başvuruda bulunduklarını söylese de bu "Venedik atmosferi"ne iş işten geçmeden -bugün yaptığı gibi- açıkça cephe alamaz mıydı? Söz konusu "proje" sizin de gözünüze ilişmiştir muhakkak... Gerçekten de adam (yani projenin "mimarı") oturmuş masının başına ve Göcek'i "Venedik atmosferi"ne sokmaya koyulmuş! Yani bu derece çılgın bir Türk ile karşı karşıyayız... Ama sonuç tabii ki tahmin ettiğiniz gibi çıkacak; bu projenin "Venedik"i de (bugüne kadar önümüze gelen onlarca benzeri gibi) unutularak bu proje de "Venedik Taciri" çağrışımıyla anılacak...

* * *

"Erciyes Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü öğretim üyesi" (gazete hocanın sıfatını amma da uzatmış ha! yaz yaz bitmiyor...) Prof. Dr. Mustafa Argunşah'ın (yeri gelmişken: gazetelerimiz artık bu âdetten de vazgeçmelidir; çünkü bir öğretim üyesi eğer Prof. İse zaten otomatik ("sanatta yeterlik" sonucu ulaşılan Prof.'luklar dışında) olarak Dr.'dur da, uzatmanın âlemi yok...) derdinin bambaşka olduğunu da yine bir gazete haberinden öğreniyoruz. Prof. Argunşah, Kayseri'deki "Armonium Alışveriş Merkezi"nin adına itiraz etmiş. Prof.'un bu amaçla kaleme aldığı yazının başlığı çok dikkat çekici: "Armonium mu, Ermenium mu?" (!) Yok daha ne! Siz şu "kül yutmazlık"ın dozuna bakın bir... Çok moral bozucu çoook...

* * *

Viyana'da önceki gün oynanan müthiş maça ilişkin izlenimleri-yorumları gazetemiz Yeni Şafak'tan aktarmak istiyordum ama kıyamadım, elim gitmedi doğrusu!.. Ama bu "müthiş mücadele"den söz etmemek de olmaz; ben de açtım önüme Radikal'den Erkan Goloğlu'nun son derece hoş yorumunu:

Özellikle de şu satırlar: "Maçı NTV'de anlatan Okay Bey! Bundan sonra anlattığın her maçta, topçular için 'sayın' diye lafa başlayacaksın. Top işi bunu kaldırmaz. Orada Recep Tayyip Bey ve Fatih Hoca'dan başka kimse için bu hitabı kullanmadın. Eşitlik, özgürlük kadar önemlidir."

Ne kadar güzel, ne kadar zekice, ne kadar.... Goloğlu'nun isteğine biz de katılıyoruz. Bundan böyle "sayın"sız maç nakli istemeyiz... (Hadi kolaysa anlatın bakayım 90 dakikayı!)

Bir kere daha yazmıştım ama tekrarında fayda var: Bu Türkler (şöyle böyle değil) gerçekten "çılgın" insanlar!

Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi