T Ü R K İ Y E ' N İ N B İ R İ K İ M İ |
||
S P O R | 17 MAYIS 2006 ÇARŞAMBA | ||
|
Canaydın'ı kimler ağlattı
Sezon başında taraftar protestosuyla bunalan başkan, Gerets ve Mondragon'un "Para önemli değil" sözleriyle duygulandı. G.Saray'da efsane olmuş iki dev isim Fatih Terim ve Hagi'nin ardından takımın başına kim getirilse kuşkuyla bakılacaktı. Nitekim Rehhagel ve Fernandez isimleri bile taraftarı tatmin etmemişti. G.Saraylılar onlara burun kıvırırken, Bülent Tulun, Wolfsburg'dan ayrılan Gerets'le anlaşıyordu. Futbolculuk kariyeri mükemmeldi Gerets'in. Ancak teknik direktörlüğü kuşku uyandırıyordu. Gerçi Lierse, PSV ve Brugge'de şampiyonluk yaşamıştı ama G.Saray'ı hedeflere ulaştıracak isim olarak görülmemişti. Yönetimin Gerets'i tercihinde birkaç önemli nokta vardı. En başta ucuz oluşu, Fransızca bilmesi ve gençlere verdiği değer geliyordu. Daha önemlisi mevcutla yetinme ve problem üretmemesiydi. G.Saray transfer döneminde maddi sıkıntılarla uğraşırken, Gerets yönetimden İnsua ve Pires'i istedi. Yönetim uğraşıyordu ama zorluk büyüktü. O sıkıntılı günlerde Gerets, Florya'da Başkan Özhan Canaydın, Ergün Gürsoy ve Fatih Gökşen bir araya gelip, şunları söylüyordu; "Yıldızlar almak istiyorsunuz. Ancak şartlarınızı biliyorum. Bu oyuncuları alırsanız, yolumuz kısalır, almazsanız da sorun etmeyin. Mevcut kadroyla da şampiyon olurum." Bu sözler ve Gerets'in gözündeki pırıltı, üç yöneticiyi duygulandırıyordu. Yönetimin İliç ve Heinz transferleri aslında Gerets'e duyulan bir güvenin, hatta ona karşı oluşan mahcubiyetin telafisiydi. Gerets ile yönetim arasında olumlu diyalog yaşanırken, yönetim, taraftarın tepkisini bertaraf etmeye çalışıyordu. Çünkü ligin ilk maçına çıkılırken, tribünler dolmuştu ancak "İstifa da bir hizmettir" sloganları atılıyordu. Olumsuz tezahürat yeni transfer İliç'in 2. dakikadaki golüyle bitiyordu. Canaydın "Bu kadar tepkiyle hizmet yapılmaz" diye dert yanarken, Mondragon'un yaklaşımıyla ağlıyordu. Teklifler alan Mondragon, Canaydın'a "Ben jübilemi burada yapmak istiyorum. Para sorun değil" deyince, Başkan yine duygulanıyordu.
Bülent Korkmaz neden küstürüldü
Sezona başlarken, yönetim ile taraftarın gerginlik yaşamasında iki futbolcunun payı büyüktü. Birincisi tam 16 yılını Galatasaray'a adamış kaptan Bülent Korkmaz'ın sessiz sedasız Galatasaray'dan koparılması. Gerçi yönetim; "Bülent'i çok aradık, bulamadık" diyordu ama, Kaptan'ı üzen konu, yönetimin kendisini telefonla bile arama gereği duymamasıydı. Nitekim jübile teklifi Bülent'e, Sportif Direktör Bülent Tulun tarafından cep telefonuna atılan mesajla iletiliyordu. Bu vefasızlık nedeniyle Bülent Korkmaz kabuğuna çekiliyor, taraftar da haftalarca ona sahip çıkarak yönetim aleyhine tezahüratlar yapıyordu. Yönetimin tepki almasına neden olan ikinci isim Galatasaray'da adı "Ferrari"ye çıkan Ribery'ydi. Yönetim sadece 128 bin Euro'yu ödemediği için Ribery, 15 Haziran'da arabasının anahtarlarını kulübe teslim edip, Marsilya'nın yolunu tutuyordu. Kaçan balık büyüktü, taraftar ise kızgın. Galatasaray bugün Fransa adına Dünya Kupası kadrosunda yer alan Ribery'yi elinden kaçırmıştı.
Hasan'ın yeniden doğuşu
Gerets'in Galatasaray'a gelmesi, 2002 Dünya Kupası sonrasında adeta çöküş yaşayan Hasan Şaş'ın yeniden tırmanışa geçmesini sağladı. Bunda Gerets'in Hasan'a yaptığı terapilerin önemi vardı. Belçikalı bir antrenman sonrası Hasan'ı kenara çekip; "Hasan, sen istersen bir maçın skorunu değiştirebil misin?" dedi. Hasan şaşırmıştı; "Evet yapabilirim." "Öyleyse çık, bunu kanıtla" dedi. G.Saray Malatya'yı 5-2 yenerken, gollerden birine atan Hasan, gecenin yıldızı oldu. Gerets, Türkiye'ye ilk canlı televizyon programına yapım ve sunumunu üstlendiğim "Futbol Vizyon"da çıkmış ve Hasan Şaş'la ilgili şöyle konuşmuştu; ''İnşallah bizi izlemiyordur. Çünkü fazla övmemeliyim. Şimdiki durumundan memnunum. Sevilecek bir karaktere sahip. O İyi olduğunda, disipline ve oyun felsefemize uyduğunda bize katkısını gösterdi''
"Zafere Kaçış" Sezon başlarken, "Şampiyon belli, ikinci kim olacak?" denildi. Sadece rakiplerle değil, maddi ve manevi sıkıntılarla uğraşacak olan Galatasaray'a şampiyonluk şansı tanınmıordu. Ancak aslan yürekli delikanlılar, inançla üstesinden gelinmeyecek başarı olmadığını herkese kanıtladı. Bu aslında bir şampiyonluk öyküsü değil, film gibi bir hikayeydi. Bu "Zafere Kaçış" öyküsüydü. Bunu ancak Galatasaray başarırdı ve başardı.
YARIN
|
|
Ana Sayfa |
Gündem |
Politika |
Ekonomi |
Dünya |
Aktüel |
Spor |
Yazarlar Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın |
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi |